Arzuları gerçeklikle karıştırmak sık rastlanan bir zaaftır. Referandumdan Brexit çıkınca arzular hemen kanaatlere dönüşerek havada uçuşmaya başladı. Ben biraz“düşünce” önerdiğim yazımı şöyle bitirmiştim: “Egemen sermayenin, ekonomik demografik açıdan ağırlığı hızla gerileyen bir kesimin taleplerine, ‘ülkesinin’ geleceğini teslim etmemek için yapacağı manevraları izlemek de çok ilginç olacak.”
Bu manevraları medyadaki yorumlarda, “Brexit” liderlerinin kıvırtma, “merkeln” (yeni bir Almanca sözcük: savsaklama) çabalarında izleyebiliyoruz.
Biraz daha ‘düşünce’
Referandum her zaman bir anormallik yaratır. Referandum salt çoğunluğa dayanarak, toplumun geri kalanını yok sayan bir “çoğunlukçuluğu” egemen kılar, toplumun korkularını, huzursuzluklarını, “demokrasi”, “millet konuştu” kılıfına sararak manipüle etmeye olanak verir.
Brexit referandumu, kapitalist-emperyalist bir ülkede, dünyanın mali merkezinde, Batı hegemonyasının, küreselleşme (serbest piyasa) ve Avrupa Birliği projelerinin kesiştiği yerde gerçekleşti. Şimdi genel “kanı”, Brexit’in bu projeleri yıkacağı doğrultusunda.
Bu kanı haklı olabilir mi? Bir tarafta egemen sermayenin tüm olanakları, diğer taraftan bir referandum “anormalliği”. Brexit’in liderliği sol bir hareketin elinde olsaydı, bu hareket sermayenin karşıt basıncına direnir, buradan sert sınıf savaşları gelişebilirdi. Halbuki Brexit’in liderliği bir fon yöneticisinin dediği gibi “kendi çıkarları için yoksul beyaz insanları manipüle eden bir avuç zengin beyazın” elinde. Bunların egemen sermayenin karşı yönde basıncına direnme olasılığı var mı?
Pişmanlık havaları
Medya halkın arasında dolaşarak, “kovun artık bu göçmenleri” diyen beyaz işçi sınıfının, esnafın, “çok iyi düşünmemişim galiba” diyenlerin, “her şey eskisi gibiolacak” diyen tatlı ihtiyar teyzelerin görüntülerini, “Tabii ki İskoçya şimdi ayrılmayıisteyecektir”, “Brexit Birleşik Krallığı dağıtacak”, “Kuzey İrlanda barışı riske girebilir”, “Irkçılık hemen hortladı”, “Brexit ülkeyi yönetimsiz bıraktı”, kanaatlerini aktarmaya başladı... “İskoçya referandumu yapılırken ayrılma tarafı kapsamlı bir dokümanla, ayrılınca ne yapacaklarını ayrıntılı biçimde seçmene anlatmıştı. Brexit için bırakın benzer bir dokümanı, seçmene, geleceğe ilişkin herhangi bir somut plan dahi anlatılmadı...” Diğer bir deyişle “sorumsuz maceracı siyasetçilerin liderliğinde”yapıldı...
Londra Belediye Başkanı’yken halka verdiği sözlerden dönmesiyle meşhur Boris,pazartesi günü Daily Telegraph’ta yayımlanan yorumunda, “Esas sorun göçmenler değil kontrol, liderlere bir ders vermekti... Tek pazardan çıkmayacağız... Her zaman Avrupa’nın parçasıyız... Bir anda olmayacak, uzun, yavaş bir süreç...” gibi her türlü yoruma, manevraya açık bir konuma yerleşmeye çalışıyordu.
Pazar gecesi Tony Blair BBC’ye, salı günü de Financial Times’dan Rachman, İrlanda ve Hollanda örneklerini vererek “İkinci bir referandum olabilir” diyorlardı.Genish, Boris’in Telegraph’taki yorumunu “yumurtayı kırmadan omlet yaparım”iddiasına benzetiyordu. The Independent’den Grice, Boris’in şubat ayında, “AB ‘biz gidiyoruz’ oylarını görmeden taviz vermez” sözlerini anımsatarak, yeni bir referandum ya da “erken seçimlerde” referanduma karşı bir hükümet olasılığına değiniyordu. Referandum sonuçlarının bağlayıcı olmadığını gösteren, Yunanistan gibi örnekler de vardı (Foreign Policy)
Bu sırada S&P ve Fitch İngiltere’nin kredi notunu düşürüyor, ekonomi yorumcuları borsalar çöküyor, kontratlar, siparişler iptal ediliyor, The Economist de “kaos olacak dediler, oluyor” diyor... İlginç manevralar... İzlemeye devam.
Cumhuriyet / 30.06.2016