Bir devlet yıkıldı!- Hediye Levent

Taliban’ın ekran karşısında ne kadar ılımlı mesaj verirse versin Kabil’de bayrağının dalgalanmasının Türkiye’den Sina çölüne, Nijerya’dan Oslo’ya bütün dünyaya etkisi olacak.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 19 Ağustos 2021
  • 09:20

15 Temmuz 2021 Afganistan İslam Cumhuriyeti’nin yıkılış tarihi…

Afganistan bir kez daha, 1996-2001 yılları arasında olduğu gibi, Taliban’ın kontrolüne geçti. Afganistan’ın adının, yönetim biçiminin, hatta bayrağının ne olacağı belirsiz.

Neredeyse 20 yılda bir isim ve yönetim biçimi değiştiren Afganistan’ın Taliban dönemindeki adı Afganistan İslam Emirliği idi.

Kabil’i çatışmasız teslim alan Taliban’ın başkente girişinin ardından Afgan bayraklarının indirilip yerine Taliban bayraklarının çekildiği görüntüleri hepimiz izledik.

Taliban’dan gelen bir kısmı birbirine tamamen zıt açıklamalara bakılırsa örgütün gönlünde Afganistan’ı şeriata göre düzenlenmiş emirlik sistemine çevirmek yatıyor hâlâ.

ABD başta olmak üzere Batı blokunun biraz koca bir coğrafyayı bir kez daha perişan edip çekildikleri gerçeğinin üstünü örtmek, biraz da Taliban’a açık kapı bırakmak niyetleri ile yaptıkları aşırı iyimser yorumlara illa ki denk gelmişsinizdir. Tabi İdlip’teki cihatçılardan, Türkiye’deki bazı kesimlerden ve Körfez ülkelerinden yükselen sevinç nidaları da var.

Genel olarak, “Taliban eski Taliban değil” ile başlayan güzellemeler ve “Taliban’a yönelik algı operasyonları tuzağına düşmeyin” seviyesine ulaşan aklama çabaları da endişe verici.

Diğer taraftan terör örgütü sayıldığı ülkelerle defalarca aynı masa etrafında oturan Taliban, Kabil’i ele geçirir geçirmez ‘ılımlı, yapıcı’ mesajlar vermeye başladı. En son ‘Kadınların yanlarında erkek olmadan evden çıkabileceklerini, öğrenimlerine devam edip çalışabileceklerini’ söyledi Taliban sözcüsü. Tabii ki, ‘İslami kurallar sınırı içinde…” Zaten asıl mesele de bu; İslami kuralların hangi yorumuna göre…

Taliban gerçekten değişti mi?

Afganistan farklı etnik grupların yüz yıllardır zaman zaman savaştığı, zorunlu ateşkeslerle durulsa da çekişmenin hiç bitmediği, huzura ve toplumsal barışa kavuşamayan ülkelerden biri.

Geçtiğimiz yüzyılda Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki en sıcak ön cephelerden biriydi. Soğuk savaş döneminde iç huzursuzluklar yetmiyormuş gibi çok sayıda ülkenin askeri, siyasi, ticari kanallarla doğrudan müdahale ettiği bir ülkeye dönüştü.

Taliban istikrarsızlık, huzursuzluk, yoksulluk ve yolsuzluk; ABD ve müttefiklerinin desteği, Suudi Arabistan ve birkaç Körfez ülkesinin para musluklarını açması ve Pakistan’ın askeri ve istihbarat desteği ile yıllar içinde büyüdü.

Taliban’ı desteklemeyen kesimin de büyük ölçüde Afganistan’ı çok uzaklardan izleyenlerin laiklik, insan haklarına saygı, medeni kanuna göre düzenlenmiş bir sistem tasavvurlarından uzak olduklarını da göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Afganistan’daki bütün kesimlerin Sovyetler Birliği dağılmadan çok önce, ABD’nin malum Yeşil Kuşak Projesi ile derli toplu ve sistemli hale getirdiği bir süreçten etkilenmemeleri zaten mümkün değildi.

Velhasıl, Taliban sözcüsü her ne kadar Kabil’den ılımlı mesajlar veriyor olsa da, Taliban’ın kendisi değişmeyi istese de örgütün dönüşmesi çok ama çok zor.

Peki Taliban bu mesajları niye veriyor? Verdiği mesajları gerçekleştirecek mi?

Bu soruların cevabını Taliban sözcüsü bir açıklamasında verdi zaten; Taliban tecrit altında yaşamak istemiyor. Bu nedenle, Kabil Batı dünyasına ‘Bizden korkmanıza gerek yok’ mesajlarının vitrini olursa şaşırmamak gerek.

Taliban ile ‘Terör örgütü sayıyoruz hâlâ ancak mevcut şartlarda görüşmemiz gerekiyor’ gerekçeleri ile görüşmelere çoktan başlayan birçok ülke için Kabil ile sınırlı ‘değişim’ imajı yeterli. İran, Çin, Rusya, Türkiye, Avrupa ülkeleri Taliban’ı kendi çıkarlarına dair başlıklarla sınırlı müzakerelerin ardından tanımaya şimdiden hazır görünüyor zaten.

Bu nedenledir ki, Taliban ele geçirdiği, dikkat çekici bazı yerlerdeki yerel yetkilileri görevden almadı. Muhtemelen yeni kurulacak hükümette de batı dünyasının yakından tanıdığı ve ‘sevdiği’ isimler yer alacak.

Eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai’nin Taliban ile çeşitli ülkeler arasında diplomasi trafiğine başladığına dair söylentiler boşuna değil.

Peki ülkenin geri kalanında ne olacak? Tamamen belirsiz. Afganistan’ın tamamına gözlerini dikip Taliban’ı yakından izleyecek bir dünya yok, herhangi bir ülkenin de buna niyeti yok.

Günlerdir sosyal medyada kadınlar başta olmak üzere Afganistan’da evinde birkaç saat sonrasını kestirmeye çalışanların yardım çığlıklarını okuyoruz, izliyoruz.

“Kimileri dağlarda savaşmakla yönetim koltuğuna oturmak başka” tespitine sığınıyor ancak Taliban’ın ilk kez ülke idaresini ele geçirişi olmadığı gibi ülkeyi yönettiği 5 yılda yaptıkları da ortada.

Bütün dünya tam anlamıyla Afganları kendi kaderlerine bırakıp çekildi.

Türkiye başta olmak üzere birçok ülke Afgan göçmenleri, göç dalgaları ihtimalini konuşuyor. Milyonlarca Afgan'ın baş başa bırakıldığı Taliban’ın kitleler halinde göç etmeyeceği gayet açık. Taliban militanları uçaklarla, gezmeye, yatırım yapmaya, televizyon kanalları ve dergiler üzerinden propagandalarla, Türkiye başta olmak üzere birçok ülkedeki radikal kesime askeri eğitim ve yaşam alanı tanıyarak gelecek ülkelerimize.

Yollara düşen Afganlar can havliyle kaçanlar. Elbette İstanbul’daki, Berlin’deki ‘modern, laik vs. vs.’ kültüre uyum sağlamaları zaman alacak ancak sokak ortasında kafa kesmeye filan gelmiyorlar!

Aslında sadece mülteci başlığına indirgenen Afganistan konusunda dünyanın geri kalanının belki de en küçük sorunu göç akını.

Afganistan gibi bulunduğu coğrafyanın en komplike, en stratejik bir ülkesinde birçok ülkenin terör listesindeki radikal bir örgüt yönetimi ele geçirdi. Üstelik uluslararası toplumun bir taraftan destek verip diğer taraftan göz yumması ile.

Taliban’ın ekran karşısında ne kadar ılımlı mesaj verirse versin Kabil’de bayrağının dalgalanmasının Türkiye’den Sina çölüne, Nijerya’dan Oslo’ya bütün dünyaya etkisi olacak.

Neleri tetikleyeceğini kestirmek çok güç ancak ‘Bekleyelim görelim’ derken bile ürperiyor insan!

Evrensel / 19.08.21