Beşinci sınıf Hollywood filmi - Ceyda Karan

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 12 Nisan 2017
  • 06:33

Irak’ın 2003’te yalan istihbaratla işgali Hollywood’un üçüncü sınıf senaryosuna dayanıyordu. Yetkin izleyiciler için tahammülü zor ucuz bir ‘eğlencelik’… Bugün Suriye vakası ise olsa olsa beşinci sınıf Hollywood yapımı olabilir. Senaristlerin çok zorlandığı aşikâr:
Kasabanın ‘kötü adamı’ tam da varlığını herkese kabul ettirmişken, içindeki kötülüğü zaptedemez. Fakat iyi adamlar dışarıdan yardıma koşarlar, silahlarını çekip Vahşi Batı’yı kurtarırlar. The End.”

***

ABD, Suudiler ve Körfez şeyhlikleri ile Türkiye ve İsrail’in ‘Suriye’ye demokrasi götürmek’ ironisiyle yürüttükleri ‘neoliberal yıkım projesinde’ yeni perde açıldı. Ortadoğu’nun bir başka seküler ülkesini siyasal İslamcılığa teslim etmeye çalışan bu projenin yeni versiyonunun başında artık; “Önce Amerika” diyerek seçilen, ülkelerin egemenlik haklarına saygı ve uluslararası ilişkilerde işbirliği vaat etmiş Donald Trump var. “Hisli ve iyi kovboyumuz”… IŞİD ve El Kaide türevlerinin İslamofaşizmi karşısında ‘demokrasi’ taleplerinin yerini çoktan en temel ‘yaşama hakkı’ talebi almış olan Suriyelileri o kurtaracak! Buyrun 5’inci sınıf Hollywood yapımına… Trump’ın sağı solu meçhul üslubu ile Washington’da kurduğu ittifak birleşti “çıkarlarının peşinde koşarken tarihten ders çıkarma yetileri pek de güçlü olmayan” Amerikalılar yine sahne aldılar.

***

Trump yönetimi yetkilileri, “Esad’ın kaderine Suriye halkı karar verir” demelerinden hemen sonra 4 Nisan’da İdlib’deki şaibeli kimyasal saldırıyla harekete geçti. Gerekli soruları sormak yerine bin bir çelişkiyi algı yönetimiyle kurtarmaya çalışan Amerikan medyası eşliğinde, ne hikmetse bağımsız ve tarafsız soruşturmaya gerek duymaksızın 7 Nisan’da Suriye, açık ‘yargısız infaz’ saldırısı ile vuruldu. Şimdi ‘bir daha olursa yine vururuz’ diyorlar. Bunu duyan fırsatçılar yerinde duracakmışçasına ‘ucuz’ bir oyun.
Amerika’da Trump’ı Hitler’e benzetenlerin, “İşte şimdi bir başkanımız oldu” naraları boşuna değil elbette. Lakin onun Rusya ile şaibeli olduğu öne sürülen ilişkilerini tırmalayan yakasındaki liberaller ve neocon’lardan kurtulmak için ‘tek seferlik’ bir işe giriştiğini düşünenlere katılmıyorum. İdlib vesilesiyle olanlara bakmak kâfi:
• ABD, Obama’lı yıllarda müttefiklerin bastırmalarına rağmen ‘rejim değişikliği’ hedefini beceremediği ve salt Kürtler üzerinden yönetmeye çalıştığı Suriye sahasına dönüyor.
• Artık yıllardır tutmayan ‘ılımlı’ pazarlaması ile İdlib’deki El Kaide ve müttfikleri yeniden kullanışlı kılınıyor.
• ABD’nin liberal müdahalecilik ruhu ‘insani tema’ eşliğinde canlandırılıyor.

***

Fakat ortada bir strateji yok’ diyenlere aldanmayın. Bal gibi var. ‘Sorun alternatif bulunmaması’ diyenlere de aldanmayın. Zaten alternatif aranmıyor. Trump yönetimi satranççı Ruslar ve İranlılara karşı ‘kedi-fare’ oyununu devreye soktu. Bu oyuna içgüdüleriyle hareket eden ve sağı solu belli olmayan ‘Çılgın Trump’ın idaresindeki bir ABD’den daha iyisi mi bulunur?
Trump yönetimi boşuna çelişkili açıklamalarla kafa karıştırmıyor. BM temsilcisi Nikki Haley, Esad’ın gitmesi ve rejim değişikliğine şart olduğu’ telinden çalarken; bir gün ‘Esad’ın da katılacağı bir siyasi süreçten’ söz eden Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, ertesi günü ‘Esad dönemi sona erdi’ buyuruyor. ABD devleti muhakkak ki Rusya’nın askeri varlığını hesaba katıyor. III. dünya savaşı çıkarmadan ‘rejim değişikliğine’ dönülemeyeceğini iyi biliyorlar. O vakit yaşasın ‘kaos’!

***

Arkasında kuvvetle muhtemel Trump’ın ‘gizli danışmanıKissinger’ın da yer aldığı bu strateji, Tillerson’ın ifadesiyle ‘istikrar bölgeleri’, yani kuzeyde Türkiye sınırında ve güneyde Ürdün ile İsral sınırlarında ‘tampon bölgeler’ hedefliyor. Böylece ‘herkes Suriye’den payına düşeni’ kapacak. Trump boşuna “Suriye içinde güvenli bölgeler kuracağız ve Körfez ülkelerinin parasını ödemesini sağlayacağız” dememişti. Umanları hayal kırıklığına uğratmak istemem ama Şam’ı El Kaideci zihniyete teslim edecek de değiller.
Tabii bir de ‘filmin kopması’ riski var ki, işte o zaman seyreyleyin!

Cumhuriyet / 12.04.17