Bakü'nün merkezi yürüyüş caddelerini takip ettiğinizde kendinizi Sahil Parkı'nda bulacaksınız. Parkın ortasında altın renginde kaplanmış büyükçe bir süs havuzu ve fıskiyeler sizi karşılayacak. Zamanında kurşuna dizilen Azeri, Ermeni ve Yahudi devrimcilerinden oluşan Bakü Komünü üyeleri de işte o havuzun yanında yatıyordu. Ama onlar için yapılan görkemli anıt kısa süre önce buldozerlerle yıkıldı, mezarlar kazıldı ve kuş uçmaz kervan geçmez bir noktaya ne bir isim ne bir tarih yazılarak; sadece bir taş ile işaretlenerek defnedildi. Üç Ermeni komüncünün cenazeleri ise tamamen kayboldu...
"26 Bakü Komiseri" olarak bilinen 26 kişi yıllarca Sovyetler Birliği'nin kahramanlık hikayelerine konu olmuştur. Oysa yıkımdan sonra tırmanan etnik ve dini boğazlaşmalarla birlikte 26'lar hedef tahtasına oturtulur, mezarda yatan Ermeniler 'katil', Azeriler 'hain' ilan edilir. Peki gerçekte ne olmuştu? Kim katildi, kim kahramandı? Gelin yıkılan-yapılan heykeller ve 26'lar üzerinden katille kahraman arasındaki ince çizginin nasıl çekildiğine bakalım...
Kabaca bahsedecek olsak da Bakü Komünü hakkında daha detaylı bilgilere Sadık Güleç'in Ronald Grigor Suny'nin 'Bakü Komünü' kitabından yola çıkarak yazdığı “Bakü Sovyeti: Etnik ve dini savaşın ortasında sınıf savaşı” yazısından ulaşabilirsiniz.
Sözü demografik dağılımdan açalım. Zengin petrol kaynaklarıyla Bakü, geçtiğimiz yüzyılda kısa zamanda Kafkasya'nın en gözde kentlerinden biri haline gelir. Bu nedenle karşımıza bugünle kıyaslanamayacak derecede çeşitli bir etnik, dini ve sınıfsal yapı çıkıyor: Azeriler, Ermeniler, Gürcüler, Yahudiler, Ruslar... Petrol sanayisiyle birlikte Bakü, aktif ve örgütlü bir işçi sınıfına da ev sahipliği yapar. Tabii işçi örgütleri sadece Sosyalist Devrimciler, Menşevikler ve Bolşevikler arasında dağılmıyor, aynı zamanda Ermenilerin sol ve sağ Taşnak partileri, Azerilerin sağ Müsavat ve sol Himmet partileri de Bakü siyaseti için önemli odaklar olarak karşımıza çıkıyor.
Bolşevikler komünü kuruyor
1917 Şubat Devrimi'nin ardından İmparatorluğun bu önemli kenti de sarsılır. Ekim Devrimiyle birlikte Bolşevikler kentte her ne kadar önde gelen güç olmasalar da Lenin'in 'İktidar Sovyetlere' sloganını kırılgan ittifaklarla hayata geçirirler ve Bakü Komünü böylece tarihe geçer. Petrol şirketleri bir bir kamulaştırılır, bankalar sovyetin eline geçer...
Ancak hassas dengelerin farkında olan sadece bolşevikler değildir. Ülkede petrol tekelini elinde bulunduran ve bunu kaybetmek istemeyen İngilizler, kentteki etnik çatışmayı kışkırtarak komün çevresindeki ittifakı ortadan kaldırmaya çalışır. Nitekim istediklerini de elde ederler. Taşnakların Müslüman mahallelerde yaptığı kanlı saldırıları, Azeri milliyetçilerinin ve Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa'nın saldırısı takip eder. Merkezi Hazar Diktatörlüğü'nü kuran sağ Sosyalist Devrimciler ve Taşnaklar komünü ezip, Osmanlı saldırısına karşı İngilizleri davet eder. Komünün liderlerini ise esir alırlar. Bolşevik Anastas Mikoyan tarafından kaçırılan komiserler Türkmenistan'da yakalanır ve Merkezi Hazar Diktatörlüğü güçleri tarafından kurşuna dizilir.
Merkezi Hazar Diktatörlüğü ile kapışan Nuri Paşa'nın kim olduğunu da yeri gelmişken hatırlayalım: Turancı ideallerden beslenen Kafkas İslam Ordusu'nun komutanlarından Nuri 'Paşa' Killigil, adı tarihe döktüğü kanla geçen Enver Paşa'nın kardeşidir. Killigil daha sonra Türkiye'nin Nazi Almanyası'yla birlikte Sovyetler Birliği'ne saldırması için büyük çaba gösterir. Ona göre asıl düşman Sovyetler Birliği'dir. Cumhuriyet tarihinde 'işadamı' olarak anılan Killigil, Nazilerin Türkiye temsilcileriyle daima sıkı fıkı olmuş birisidir. Öyle ki bu ilişkisi Almanya'daki 'Turancılık Masası' ve 'Türkistan SS Alayları'na varmıştır. Haliç'teki silah fabrikasında gerçekleşen bir patlama ile birlikte ölür. Havaya uçan fabrikada cenazesi bulunamaz, toprağa boş tabutu gömülür.
Gelelim, 26 Bakü Komiseri ve onların hatıralarına... Aralarında öne çıkan figür, Bakü Komünü'nün lideri seçilen Bolşevik Stepan Şaumyan'dır. Bugün Dağlık Karabağ'daki fiili cumhuriyet Artsakh'ın başkenti Stepanakert'in adı Sovyetler Birliği döneminde Şaumyan'ın anısına değiştirilmiştir. Burası Hövsan olarak da bilinir. Bakü'de adının verildiği metro durağı ise daha sonra Şah İsmayıl Xətai olarak dönüştürülür. Zamanında Haydar Aliyev'in dahi övgüyle bahsettiği Şaumyan'ın adının verildiği iki kasabanın ismi de bugün değiştirilmiştir.
Sökülen 26 Bakü Komiseri anıtı ise Şaumyan ile ilgili yeni bir tartışmayı alevlendirdi. Kimilerine göre Şaumyan ve diğer kimi Ermeni yoldaşlarının cenazeleri anıtta yoktu. Kimileri infazdan 'kaçtıklarını' ileri sürdü. Nitekim bu görüşün, kamuoyunda yıllardır 'kahraman' olarak bilinen birinin 'korkaklığı' ve 'işbirlikçiliği' olarak gösterilmesi çok uzun sürmedi. Tartışmalar kelimenin tam anlamıyla Hindistan'a kadar gitti. Kaynakların oldukça şaibeli olduğunu söylemek güç değil: İddiaya göre ünlü Azeri sanatçı Raşid Behbudov'a Hindistan ziyareti sırasında bir rehber Şaumyan'ın orada yaşadığını ve cenazesinin bile Hindistan'da defnedildiğini söyler. Bu iddianın Behbudov'un bir arkadaşı tarafından yıllar sonra anlatılması ise şüpheyle karşılanır.
Hadi Şaumyan bir anda kahramanlıktan hainliğe düştü diyelim ama Azeri Bolşevik Meşedi Azizbeyov'a ne demeliyiz? Onun 26'lar arasında en talihsiz figürlerden olduğunu söyleyebiliriz. Sovyet Cumhuriyetleri yıkıldıktan sonra Azerbaycan 'hain' olduğu için, Gürcistan 'Bolşevik geçmişi' çağrıştırdığı için, Ermenistan ise 'Azeri' olduğu için onun heykellerini söktü. İsminin verildiği sokakların, meydanların adları bir çırpıda değiştirildi. Azizbeyov'un Erivan'daki heykeli 1934 yılında şehrin merkezi noktalarından birine dikilmişti ve meydan da onun adıyla anılırdı. Bugün "nasıl olur da bir Azerinin heykeli Ermenistan'a dikilir" diye şaşırmaksa, tarihi sadece 1990'lardan bugüne okuyanların kusuru olabilir.
Heykele çarpan kamyon...
Fakat Sovyetlerin yıkılışının peşi sıra başlayan Dağlık Karabağ krizi ile birlikte Azizbeyov'un ismi de cismi de meydandan kazınır. Üstelik oldukça ilginç bir şekilde. 1988 yılında Azizbeyov'un heykeline bir kamyon 'çarpar' ve büstü yolda sürükler. Daha sonra 'sürücünün kalp krizi geçirip yoldan çıktığı' söylenir, fakat bu iddia hiçbir zaman kanıtlanmaz. Nitekim heykel yerine geri konmaz. Onun yerine meydana Karabağ gündeminde Ermenilerden yana konum alan Nobel ödüllü Fizikçi Andrei Sakharov'un ismi verilir, daha sonra da onun anıtı dikilir.
Adı bir kente bile verilmiştir zamanında Ermenistan'da Azizbeyov'un. Fakat o da etnik boğazlaşmalarla birlikte eriyip gider. Azerbaycan da hemşerisine sahip çıkmamıştır. Çünkü sonraları Azizbeyov için, 'Ermeni dostu Bolşevik' denir ve 'hain' ilan edilir. Azizbeyov rayonunun adı Hazar, metro durağı da Koroğlu olarak değiştirilir. Son olarak da Sabunçu rayonunun Maştağa kasabasındaki büstü de sökülüp atılır...
Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla birlikte etnik ve dini çatışmalar sonsuz bir çözümsüzlük içinde seyrediyor. Halklar şovenizme teslim olurken, Bakü Komünü'nden 26 komiserin hikayesi, uzak zamanlardan gelen hoş bir masaldan mı ibaret artık? Bu heykelleri uzaylılar dikmedi. Söken de onlar değildi. Dün aynı mezarda yatan yoldaşlar, bir gecede toprak altında boğaz boğaza gelmedi. Halikarnas Balıkçısı'nın tabiriyle, “Huyu, suyu aykırı, dilleri başka olanlar birbirlerine ısınamazlar derler a. Yalan! Beraber çalışıp, beraber çile çeken insanlar birbirlerine öyle bağlanıyorlar ki, bir kısmı buz, bir kısmı ateş ıksa, birbirlerine uyup canciğer kardeş oluyorlar.” Ve dünya uğruna mücadele edecek kavgalarla, çekilecek çilelerle dolup taşarken anlatılan hikaye bir masal değil...
26'ların Bakü'deki anıtında önce daima yanan ateş söndürüldü. Sonra anıt yıkıldı, ardından cenazeler kırsala fırlatılıp atıldı. Fakat 26'lar başlarında bir taş ile ıssız bir mezarlıkta tüm halklara hâlâ başka bir dünyanın mümkün olduğunu anlatıyor...
Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı adresler
http://www.agos.com.tr/tr/yazi/22737/kafkasya-halklarinin-97-gunluk-komunu
https://axar.az/news/hadise/407028.html
https://www.evrensel.net/yazi/85380/baku-komunu
https://artigercek.com/yazarlar/ragipzarakolu/baku-komunu
Gazete Duvar / 03.06.20