Üçüncü havalimanının 29 Ekim'deki göstermelik açılışından önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Havalimanı'nın yeni havalimanı devreye girdiğinde millet bahçesi haline getirileceğini açıklamıştı. Erdoğan'ın açıklamasının ardından Atatürk Havalimanı'nın yerine yapılacak millet bahçesiyle ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman Bakanlığı'nın proje için çalışmaya başladığı ifade edilmişti.
Tarihinin en keskin durgunluk dönemlerinden birini geçiren emlak sektörü de hemen spekülasyon başladı, millet bahçesi olacağı açıklanan Atatürk Havalimanı arazisiyle sınırı olan sekiz mahallede konut fiyatları kısa sürede yüzde 30'lara varan oranlarda artış gösterdi.
Emlak piyasası iştahla Atatürk Havalimanı'nın kapanmasını beklerken, üçüncü havalimanında çalışan işçiler, ağır çalışma koşullarının düzeltilmesi ve iş cinayetinin önüne geçilmesi talebiyle eyleme başladı. Şantiyedeki çalışma şartları, barınma, yemekhane ve servis koşullarının kötülüğü, ücretlerin ödenmemesi ve iş cinayetleri sebebiyle işçiler eyleme başladıkları gece, kaldıkları odalar basılarak gözaltına alındı. 21'inci yüzyılın kölelik düzeninin hüküm sürdüğü üçüncü havalimanı inşaatında çalışan işçiler en temel haklarını talep ettikleri için günlerce karalanmaya çalışıldı.
İşçilerin ilk davası geçen aralık ayında görüldü. Aralarında sendika yöneticilerinin de bulunduğu 64 işçinin yargılandığı davanın ikinci duruşması 20 Mart'ta görülecek. Üçüncü Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu, projenin ekonomik ve ekolojik etkileriyle işçilerin eylemi ve gelişen süreç hakkında bir rapor hazırlığında. Rapor tamamlandığında büyük resmi daha net, daha çarpıcı bir biçimde göreceğiz.
Tekrar Atatürk Havalimanı'nın kapanması sürecine dönelim...
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, dünkü açıklamasında, "İstanbul Atatürk Havalimanı'nın tamamını millet bahçesi yapıyoruz. Central Park'ın üç katı, Hyde Park'ın sekiz katı büyüklüğünde olacak millet bahçemiz, 13 milyon metrekarelik alanı kapsayacak" dedi. Oysa 29 Ekim'deki açılışta Erdoğan, "Atatürk Havalimanı'nın faaliyet dışındaki alanları millet bahçesi olarak İstanbul halkının kullanımına açılacaktır" demişti. Erdoğan "faaliyet dışı alanlar" derken, Bakan Kurum'un "havalimanının tamamı" demesi çelişki yarattı...
Yeni havalimanıyla ilgili yukarıda bahsettiğimiz ve yakında açıklanacak raporda havacılık açısından değerlendirmelerin yer aldığı bölümlerin yazarı pilot Bahadır Altan'ın önemli tespitleri ve özellikle dikkat çektiği noktalar var.
İki havalimanı aynı anda trafik yükünü taşıyamaz
Emlak piyasasının dört gözle millet bahçesi olmasını beklediği Atatürk Havalimanı'nın kapatılması ne anlama geliyor, onunla başlayalım:
"Bu projenin en çürük tarafı yeni havalimanı hizmete girdikten sonra AHL'nin kapatılacak olmasıdır. Yer seçimi çok önceden teknik detaylara, etüdlere, gözlemlere ve bilimsel verilere göre yapılmadığından önceleri kapatılması gerektiği kamuoyundan saklanmıştı. Kademeli geçiş vb. oyalamalar yapıldı. Örneğin AHL ve Sabiha Gökçen (SBH) trafik açısından birbirlerini etkilemeyecek konumda. Yani başından beri AHL'nin kapatılacağı biliniyordu ve bu da seçilen yer nedeniyle bir zorunluluktu.
AHL'nin kapanması ise iki açıdan zorunluluktu...
- Hava trafik düzenlemesi bakımından: Üçüncü havalimanı uçak yaklaşma ve kalkış trafiği, pist istikameti ve aralarındaki mesafenin yakınlığı nedeniyle iki havalimanını aynı anda havayolu trafiğinin hizmetine sunmayı olanaksız kılıyor.
- Transit yolcu geçişleri açısından: İstanbul'u, havayolu trafiği açısından cazip kılan, coğrafi konumu açısından transit geçiş noktası olmasıdır. Ortadoğu, Körfez, Kuzey Afrika ülkelerinden gelecek yolcuları Amerika veya Uzakdoğu'ya götürecek ve getirecek uçaklara geçişi kolaylıkla yapılabilme olanağı sunmasıdır. Bu açıdan ayrı terminaller de olsa uçakların aynı havalimanına gelmesi gerekmektedir. Bu açıdan bu denli yakın iki havalimanının aynı anda trafik yükünü paylaşması mümkün değildir.
Özetle seçilen yer nedeniyle AHL'nın kapatılması bir zorunluluktu. Bu Boğaz'a üçüncü köprüyü inşa edip birincisini kapatmakla aynı anlama gelmektedir. Bugün birinci köprü kapatıldığında İstanbul trafiğine ne olacaksa havayolu trafiğine olacak olan da aynısıdır."
Radar teknolojisi ve eğitimli personel yetersiz bırakıldı
Üçüncü havalimanının bir ihtiyaç olduğu, mevcut havalimanının yetersiz kaldığı çok defalar söylendi. Peki hava trafiği açısından Atatürk Havalimanı'nın temel sorunu neydi, onu da Altan'ın aktarımlarından öğreniyoruz:
"Hava trafik açısından AHL'ndaki temel sorun trafiği idare eden radar teknolojisi ve eğitimli nitelikli personel yetersizliğiydi. Havada beklemeler dünyanın en büyük havalimanlarında dahi olağandır. Çoğunda, özellikle belli saatlerde 15-30 dakikalık ekstra yakıtla gelinmesi gerektiği şeklinde uyarılar olur. Yani üçüncü havalimanında da ne yaparsanız yapın beklemeler olabilir. Ancak personel ve radar yetersizliği, yetersiz radar sektör sayısı ile bir frekansta aşırı yoğun konuşmalara ve risklere neden oluyordu. En küçük bir hatalarında büyük olumsuz sonuçları olacak bu iş kolunda çalışan emekçiler de pilotlar gibi kısa sürede yetiştirilemeyecek elemanlardır ve bu büyüme hızına yetişemediler. Trafik yoğunluğu kontrolör başına düşen uçak (trafik) sayısıyla ölçüldüğü için bu şekilde ifade edersek, AHL'ndaki kontrolör başına düşen trafik sayısı Avrupa meydanlarındaki ortalamanın beş katı, hatta kimi zamanlarda daha da fazlası olabiliyordu. DHMİ'nin memurları olarak çalışan hava trafik kontrolörlerinin sayıları bürokratik engellerle de artırılamamış ve yetersiz kalıyordu. Yine daha önceden planlanıp personel ihtiyacını karşılayacak eğitimler yapılmamıştı. Zamanında yatırım yapılmayan radar vb. teknik altyapısı da yetersiz olunca havada beklemeler arttı."
Radar sistemlerindeki eksiklikler giderildi mi?
Bir diğer konu ile hava trafik yoğunluğu... Altan'ın o noktadaki tespitleri ise şöyle:
"Uçuş emniyetini tehdit eden faktörlerin birisi de trafikteki yoğunluktur. AHL'da ne yaşandıysa üçüncü havalimanında da o yoğunluk yaşanacaktır. Kuşkusuz AHL'nı gözden düşürüp yeni bir havalimanına ihtiyaç olduğu fikrini kamuoyuna pompalamak için eksik bırakılan radar kontrol sistemleri vb. teknik altyapı ve yeterli sayıda personel istihdamı, eğitimleri vb. konularda eksikliklerin giderildiğini düşünmek istiyoruz. Bunun ne ölçüde yerine getirildiği ancak taşınma bittikten ve AHL kapandıktan sonra net olarak anlaşılacaktır. Her koşulda havalimanına geliş ve ayrılışlar tek bir merkezden yönetilmek zorundadır ve paralel pistlerin birbirinden bağımsız kullanılması şimdilik söz konusu değildir. Sadece kalkış ve iniş pistleri olarak bağımsız kullanılabilecektir."
Sisin en yoğun olduğu bölgelere yakın...
Bir diğer çok merak edilen konu da meteorolojik açıdan üçüncü havalimanının konumu. O konuyla ilgili Altan'ın görüşleri şöyle:
"Meteoroloji açısından havayolu trafiğini etkileyecek hava koşulları, özellikle görüş mesafesini etkileyen sis açısından Karadeniz kıyıları en kötü koşullara sahip. Sadece şubat ayında (18-22 Şubat) İstanbul genelindeki sis sırasında, sisin en yoğun olduğu bölgeler yakın çevresindeki sulak alanlar nedeniyle de üçünü havalimanı civarı oldu. Her ne kadar sıfır görüş mesafesinde dahi otomatik inişe olanak veren sistemlerin satın alındığı söylense de, her şirketin bu sistemleri kullanacak teknik donanım ve yetkisi olmadığından havayolu trafiği çok etkilenecektir. Çünkü bu koşullarda iniş ve kalkış için daha üst limitler uygulamaya konulur ve iki uçak arasındaki mesafeler açılır. Dolayısıyla kuyruklar uzar. Bu da önemli bir dezavantajdır. Aynı şekilde rüzgar açısından da özellikle kuzey rüzgarlarının hakim olduğu bölgede kuvvetli rüzgarlar uçuş emniyeti açısından olumsuz etkendir. Yine şubat ayında yağan hafif karın yol açtığı kayganlık bile havalimanındaki altı seferden beşini yapılamaz hale getirdi. Peki, ya taşınma gerçekleşmiş ve yüzlerce uçak orada olsaydı ne olurdu? Bu soruların yanıtını kamuoyu aramalıdır."
Evet, Kamuoyu... Üçüncü havalimanıyla ilgili durum, gidişat böyle. Taşınma gerçekleştiğinde ve yüzlerce uçak inip kalkmaya başladığında Türkiye'yi, İstanbul'u, havacılık sektörünü güvenlik açısından neler bekliyor, sorgulama zamanı, söz sende...
Artı Gerçek / 17.03.19