YEKDEM elektrik üretimleri karşılığında ödenen miktar, 2011 yılında 774 milyon TL iken, 2019 yılında 38 milyar TL’ye yükselmiştir.
Ekim ayının başından bu yana çevre kuruluşlarının, bazı meslek odalarının ve çevre mücadelesi veren sivil toplum örgütlerinin gündeminde kritik değişiklikler içeren bir kanun değişikliği teklifi var.
5 Ekim 2020 tarihinde TBMM Başkanlığı'na sunulan ve 46 maddeden oluşan “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” bir önceki hafta alt komisyonda, geçen hafta itibariyle de ilgili komisyonda görüşüldü.
Maalesef, çevreyle ilgili sivil toplum kuruluşlarının bu toplantılarda görüş vermek üzere katılım teklifleri geri çevrilirken, sadece çok sınırlı olarak Maden Mühendisleri Odası ve Elektrik Mühendisleri Odası görüş ve önerilerini ifade edebildi.
Bu 46 maddelik yasa teklifinin çok büyük ihtimalle gelecek hafta TBMM Genel Kurulu’na getirileceği ve oylanarak yasalaşacağı öngörülüyor.
Geçen hafta bu yasa değişikliği teklifinde yer alan madenlerle ilgili iki kritik maddeden şu yazıda bahsetmiştik.
Bu hafta da 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun’u doğrudan ilgilendiren iki kritik madde üzerinde duracağız. Bu maddeler, doğrudan Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması’na (YEKDEM) dair önemli değişiklikler içeriyor.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Üyesi ve Samsun Çevre Platformu Sözcüsü Mehmet Özdağ’ın konuya ilişkin değerlendirmeleri önemli. Zira, 12’nci maddede yer alan biyokütle tanımı içerisine alınan “atık lastiklerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan ürünler” ifadesi son derece sorunlu.
Normal şartlarda TCK’nın 181 ve 182’nci maddeleri gereği, araba lastiği yakmak çevrenin kasten veya taksirle kirletilmesi suçu sebebiyle cezaya tabiyken, biyokütle tesislerinde yakıldığı takdirde tesisler YEKDEM kapsamında olduğu için 13,3 cent/kWh fiyatla 10 yıl satın alma garantisine tabi. Bunun en kısa sürede değiştirilmesi gerekiyor.
Madde 12’nin içeriği kanun değişikliği teklifinde şöyle ifade ediliyor:
“Kurumların yeniden yapılandırılması kapsamında ilga edilen ve yeni kurumlarla tanımlar kısmında yer almasına rağmen metin kısmında yer verilmeyen kurumlar tanımlardan çıkarılmakta ve bazı tanımlar yeniden düzenlenmektedir. Ayrıca, kanunun mevcut halinde hem yenilenebilir enerji kaynakları hem de bu kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları tanımı yer almak olup mükerrer düzenlemeyi engellemek amacıyla “bu kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları” tanımı kanun metninden çıkarılmakta ve YEK bedelinin Türk Lirası olarak belirlenebilmesi doğrultusunda düzenlemeler yapılmaktadır.”
Madde 12 ile ilgili Elektrik Mühendisleri Odası’ndan Mehmet Özdağ’ın yaptığı değerlendirmeler şöyle:
“5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanununda yer alan “biyokütle” tanımı, “organik atıkların yanı sıra bitkisel yağ atıkları, tarımsal hasat artıkları dahil olmak üzere, tarım ve orman ürünlerinden ve bu ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen katı, sıvı ve gaz halindeki yakıtları” şeklinde iken, Haziran 2016’da yapılan bir değişiklikle “ithal edilmemek kaydıyla kentsel atıkların yanı sıra bitkisel yağ atıkları, tarımsal hasat atıkları dâhil olmak üzere tarım ve orman ürünlerinden ve bu ürünler ile atık lastiklerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen kaynakları ve sanayi atık çamurları ile arıtma çamurları…” şeklinde değiştirildi.
Bu değişiklikten önce 2004’ten 2016’ya kadar 52 adet ve 300,63 megavat kurulu kapasitede olan biyokütle santralleri sayısı, bu tarihten sonra 188 adede ve 1267, 86 megavat kurulu kapasiteye yükseldi.
- 5346 sayılı kanunun “tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı 3’üncü maddesi (b) bendinde “biyokütle” tanımı içerisinde yer alan “atık lastiklerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan ürünler” ifadesinin çıkartılması gerekiyor.
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından atıklar, Nisan 2015 tarihli Atık Yönetimi Yönetmeliği’nde “tehlikesiz”, “tehlikeli” ve “tehlikeli olması muhtemel” şeklinde gruplandırıldı. Aynı yönetmelikte biyolojik orijinli atıkların bir bölümünün atık sınıfından çıkarak “biyokütle” olarak tanımlanabilmesi için bazı kalite standartlarına uygunluğunun belgelenmesi gerektiği, bu atıkların elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının mümkün olmasının koşulunun bahse konu yönetmelikle getirilen tüm yükümlülüklere uyulması ile mümkün olabileceği de belirtildi.
- Atık Yönetimi Yönetmeliği’nde atık lastik işlenmesinden kaynaklanan atıklar tehlikeli/tehlikeli olması muhtemel olarak tanımlanmış olduğu için bu durum birbirini referans alan iki yönetmeliğin çelişmesi anlamına geliyor.
- Ayrıca, 5346 sayılı kanunun “tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı 3’üncü maddesi (b) bendinde “biyokütle" tanımı içerisinde yer alan belediye atıkları (çöp gazı dahil) ifadesi yer alıyor. Belediye atıkları çok genel bir kavram. Çöp gazı yerine “belediye atıklarının metanizasyonu sonucu oluşan gaz” ifadesi olarak değiştirilmesi gerekli.
- 5346 sayılı kanunun “tanımlar ve kısaltmalar” başlıklı 3’üncü maddesi (k) bendinde “yenilenebilir enerji kaynakları” tanımı içerisinde yer alan “biyokütle” ifadesi “hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dâhil), dalga, akıntı enerjisi ve gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynakları” şeklinde düzenlenmelidir.”
Gelelim Madde 13’e…
Kanun değişikliği teklifinde yer alan maddenin içeriği şöyle ifade ediliyor:
“Madde ile lisansız elektrik üretim tesislerinin destekleme mekanizmasındaki 10 yıllık sürelerinin bitiminden itibaren uygulanacak fiyat ve diğer usul ve esasların Cumhurbaşkanı kararıyla belirleneceğine ve bir sonraki takvim yılında YES Destekleme Mekanizması’na tabi olmak isteyen elektrik üretim tesisleri için 31 Ekim yerine EPDK’nın belirleyeceği tarihe kadar başvuru yapma zorunluluğuna ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Ayrıca, 5346 sayılı kanuna ekli I sayılı cetvelde hidroelektrik üretim tesisleri için yer alan fiyatlardan nehir tipi veya rezervuar alanı 15 kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisleri ile dalga, akıntı ve gel-git enerjisine dayalı elektrik üretim tesislerinin faydalanabileceğine ilişkin düzenleme yapılmaktadır.”
Elektrik Mühendisleri Odası’ndan Özdağ’ın bu maddeye ilişkin görüş ve değerlendirmeleri ise şöyle:
“Yenilenebilir enerji kaynakları, yakıtın yakılması veya yok edilmesini gerektirmeyen, dolayısıyla çevreye zarar vermeyen; güneş, rüzgâr, jeotermal, biyokütle gibi çeşitli kaynaklardır. Yakma işlemi uygulanan biyokütle atıkların elektrik enerjisine dönüştürüldüğü santraller, biyokütle ile çalışan termik santral olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.
Biyokütle enerji seçenekleri arasında bulunan biyolojik atıkların doğrudan yakılarak termo kimyasal işleme tabi tutulmak sureti ile enerjiye dönüştürülmesi sürecinin bilimsel veriler doğrultusunda çevre ve insan sağlığına etki edebilecek oranlarda kirletici olduğu ortaya çıkmıştır. Biyokütle enerji santralleri fosil yakıtlı santrallerden daha fazla CO2 yayarlar, çünkü odun ve diğer biyokütle türleri karbondan zengindir ama enerji açısından zengin değildir.
Her 1 megavat/saat elektrik üretimi için kömürle çalışan termik santrallerden yüzde 150 daha fazla azotoksit, yüzde 600 daha fazla uçucu organik bileşenler, yüzde 190 daha fazla partikül madde ve yüzde 125 daha fazla karbonmonoksit yayarlar.
Çok ciddi sağlık sorunlarına yol açan PM 2,5 hava kirleticisi için Türkiye’de henüz bir yasal sınır değer belirlenmemişken, biyokütle termik santralları konusunda duyarlı davranılmalıdır. Her bir santral kurulmasından önce mutlaka kurulu güç ve kullanılacak arazi büyüklüğünden bağımsız olarak hem Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) hem de Sağlık etki Değerlendirmesi (SED) yapılması yasal zorunluluk olmalıdır.
Mevcut haliyle korunan ve kanunun 6’ncı maddesine dahil edilen “nehir tipi veya rezervuar alanı 15 kilometrekarenin altında olan HES üretim tesisleri” ifadesi ile kurulu güç sınırı olmaksızın coğrafi özelliklere bağlı olarak farklılık oluşturabilecek göreceli bir rezervuar alanı belirtilmek suretiyle YEKDEM mekanizmasına dahil edilmesi sağlanmaktadır.
YEKDEM, enerji kaynaklarında fosil bağımlılığını ve dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla yenilenebilir kaynaklara dayalı, küçük kapasiteli, yatırımcısı için kurulum maliyeti yüksek ancak verimliliği yüksek elektrik üretim tesislerinin kurulumunu hedefleyen hidrolik ve rüzgar kaynakları için 7,3 cent/kWh, jeotermal kaynağı için 10,5 cent/kWh, güneş ve biyokütle kaynakları için 13,3 cent/kWh fiyatla 10 yıl satın alma garantisi, üretim tesislerinde yerli aksam kullanımı için de ayrıca beş yıl süreyle ek teşvikler vermeye yönelik bir uygulamadır.
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik belirsizliğin yanı sıra dolar cinsinden fiyatlarla satın alma garantisi verilmesi YEKDEM’den faydalanan firma sayısında 2015’ten bu yana hızlı bir artışa sebep olmuştur. 2011 yılında YEKDEM kapsamına alınan üretim tesisi sayısı 20 iken 2020 yılında bu sayı 818 olmuştur.
YEKDEM elektrik üretimleri karşılığında ödenen miktar, 2011 yılında 774 milyon TL iken, 2019 yılında 38 milyar TL’ye yükselmiştir.
YEKDEM ortalama maliyeti 2019 yılında 495,6 TL/MWh’e yükselmiş, faturalara yansıtılan YEKDEM ek maliyeti de 83,95 Tl/MWh olarak gerçekleşmiştir.
2020 yılı itibarıyla YEKDEM’e esas, gücü 50 MW ile 626,8 MW arasında olan toplam 59 adet rezervuarlı HES ve gücü 50 MW ile 288,1 MW arasında değişen toplam 165 adet RES mevcuttur.
Kurulu güç sınırı olmaksızın YEKDEM mekanizmasına dahil edilen büyük güçlü üretim tesislerine Ek I sayılı cetvele göre yapılan ödemeler, tarifeler üzerinde olumsuz yük yaratmakta, büyük kurulu güçteki üretim şirketlerine kaynak aktarmanın bir yolu olarak kullanılmaktadır.
Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifinin alt komisyon tutanaklarında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan’ın, “2019 yılında YEK Destekleme Mekanizması’na 25 milyar TL’lik bir teşvik verilmiş durumda” dediği görülmektedir. 2019 yılı ortlama dolar kuru 5,67 TL üzerinden YEKDEM teşvik miktarının 4,4 milyar dolar olduğu görülmektedir. Bu durumda 2020 yılı ortalama dolar kurunun 6,77 olduğu kabul edilirse, ödecek teşvik miktarının 30 milyar TL’yi bulacağı görülmektedir. YEKDEM mekanizmasına dahil edilecek üretim tesislerinin dağıtım gerilimi seviyesinden sisteme bağlantısı söz konusu olabilecek güç sınırına sahip (50 MW) güç ile sınırlandırılması makul bir çözüm olarak görülmektedir.”
Artı Gerçek / 25.10.20