Afyon’da çocuk işçiye darp davası

"Patronun arabası, çocuğun sağlığından daha değerli"

Avukat Kasım Akbaş, mahkemenin çocuğa, şiddet gördüğü patronlarından daha fazla ceza vermesini yorumladı: "Bu karar kamu vicdanı açısından 'baklava çalan' çocuklar davasına benziyor."

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 17 Eylül 2021
  • 14:55

Afyon'da bir çocuğun patronlarından 200 liralık alacağını istediği için alıkonularak maruz kaldığı şiddetle ilgili davada mahkemenin çocuğa patronlarından daha fazla ceza vermesini avukat Kasım Akbaş değerlendirdi. 

Ortaya çıkan tabloyu "talihsiz" olarak yorumlayan Akbaş, davayı kamu vicdanını yaralaması açısından Antep'teki "baklava çalan" çocukların davasına benzetti. 

Afyon Adliyesi'nde dün görülen karar duruşmasında mahkeme heyeti, şiddet uygulayan patronlara silahla yaralamadan 1 yıl 18 ay ve 3 yıl; saatlerce şiddet gören 16 yaşındaki çalışan çocuğa ise "kullanım hırsızlığı" suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Ş.C.K, çocuk olduğu için indirim yapan hakim, cezayı 2 yıl 1 ay'a düşürdü. Çocuğa verilen ceza ertelendi. 

Davayı Çocuk Hakları Merkezi adına takip eden avukat Akbaş şunları söyledi:

"Her ne kadar iş yeri patronu yani çocuğa şiddet uygulayan sanıklar ceza aldılarsa da ve herhangi bir indirim uygulanmamış olsa da biz özellikle çocuk açısından verilen cezayı orantısız ve haksız gördük.

"Çocuğa şiddet uygulayan sanıklaran birine 1 yıl 18 ay hapis cezası diğer sanığa 36 ay hapis cezası verildi. Çocuğa indirilmler vs uygulandıktan sonra 2 yıl 1 ay yani 25 ay hapis cezası verildi. Baktığımızda şiddet uygulayan, çocuğu demir sopalarla eziyet eden sanıklara 30 ve 36 ay ceza, yalnızca patronunun arabasını alıp dolaşıp yerine bıraktığı için çocuğa 25 aylık bir hapis cezası söz konusu. 

"Çocuğun kendisini savunmak için orada bulunan bir kasayı da fırlatması basit yaralamaya teşebbüs olarak değerlendirdi mahkeme. Buradan da ceza verdi çocuğa. Para cezasına çevirdi, indirdi. Ve hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verdi. İki tane yetişkin, 16 yaşındaki bir çocuğu kendi iş yeri deposunda demir sopalarla dövüyor, dışarıya çıkmasına engel oluyor. Bir çocuk ise iki yetişkine karşı kendini savunduğu için onlardan daha fazla ceza alıyor.

"Bütün yargılama içinde çocuğun üstün yararı gözetilmedi. Tek gözetildiği nokta indirimler. Bunun dışında diğer sanıkların mükerrer suçları olmasaydı onlara da indirim uygulanacaktı belki. Böyle bir çocuk yargılaması hukuka, adalete, vicdana hatta kanuna uygun değil."

"Antep'te 'baklava çalan' çocukların davası gibi"

Davayı 1997 yılındaki "baklava çalan" çocukların davasına benzeten Akbaş şöyle devam etti:

"Kanunda hırsızlık suçu gece vakti işlenirse yüzde 50 oranında artırılır ceza. Bu dava da çocuğun suçu bu nednele artırıldı. Antep'te 'baklava çalan' çocuklar meselesine benziyor. Vaka şuydu orada. Çocuklar gece vakti kapalı, kilitli bir yere camını kırarak girmişlerdi.  Bunların hepsi ceza artırım sebebiydi. Tutuklu kalarak çok ağır şekilde yargılandı ve ceza aldı o çocuklar. Örnek vakaydı. Fakat aynı dönemde İmar Bankası yolsuzluğu söz konusuydu. İmar Bankası'nın içini boşaltanlar tutuksuz yargılanıyorlardı. Çok büyük bir şekilde kamu vicdanının yaralanması söz konusuydu. Bu tam o duruma benzeyen bir örnek."

"Mahkeme çocuğu kriminalize etti"

Çocuğa verilen cezanın ertelendiğini ancak bu şekilde kesinleşirse siciline işleneceğini aktaran Akbaş şöyle devam etti:

"Devlet ve yargı sistemi çocuğu koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi çocuğu aslında verdiği ve ertelediği cezayla kriminalize etti. Başka bir olayda bu ceza önüne çıkacak. Siciline işlenmiş durumda. Kamu görevlisi işleseydi buna 'işkence' diyecektik, sivil olduğu için olmadığı için 'eziyet' diyoruz.

"Devlet çocuğu şiddetten, eziyetten  koruyamadı. Bunu yapmadığı gibi çocuğun da sicilini bozarak bir kere daha mağdur etti. 16 yaşındaki çocuğun çalışmak zorunda kalması mı, gece iş yerinde kalmak zorunda olmasını, şiddete maruz kalması mı... Neresinden tutsanız dökülüyor.

"Ciddi eziyet uygulanmış çocuğa. Burada basit bir darp var gibi, sanki yetişkin 3 insan arasında yaşanmış bir vaka gibi değerlendirdi mahkeme. Yargılama başından itibaren çocuk odaklı ve çocuğun üstün yararı gözetilerek olmadı."

"Ceza sözlü olarak bildirilmedi"

Öte yandan Akbaş, duruşma bitiminde salondan dışarı çıktıklarında kimin ne ceza aldığını anlayamadıklarını, hakimin sadece ceza maddelerini söylediğini aktardı.

"Hakime hanım şöyle dedi: 'Şu sanığa 86'ya 1'i uyguluyoruz, 29'u uygulamadık... Diğer sanık şu hakkında 86'ya 3 var. Çocuk açısından 86'ya 2'den para cezası verdik...' şeklinde. Böyle devam ederek kapattı dosyayı. Avukatların bile anlaması mümkün değil. 
Yalnızca biz değil, sanık avukatları da anlamadı. İlk kez böyle bir şey görüyorum. Yarım saat cezayı alıp almadığımız erteleme olup olmadığını tedirgin bir şekilde bekledik. Cezanın yüzünüze tefhim yani sözlü olarak bunun açıklanması gerekiyor. Hakime hanım yalnızca madde numaralarını hızlıca saydı."

Ayşegül Özbek -Bianet / 17.09.21