AKP’li yıllarda en az 787 çocuk işçi hayatını kaybetti

İSİG Meclisi’nin çocuk işçilik üzerine yayınladığı raporda, AKP’nin hayata geçirdiği politikaların çocuk işçiliği yaygınlaştırdığına dikkat çekilerek 2002 yılından bu yana en az 787 çocuk işçinin yaşamını yitirdiği açıklandı.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 20 Kasım 2021
  • 12:15

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi), çocuk işçi ölümlerine ilişkin rapor yayınladı. Raporda AKP’nin iktidara geldiği andan itibaren hayata geçirdiği politikaların çocuk işçiliği yaygınlaştırdığına dikkat çekildi ve şunla ifade edildi:

“AKP’nin hayata geçirdiği tarım, sanayi, eğitim ve sosyal politikalar her geçen gün daha fazla çocuğun işçileşmesini beraberinde getirdi. Diğer yandan ise sanki “çocuk işçilik” yokmuş gibi bir hava verilerek bu sorun görünmez kılınmaya çalışıldı. Oysa iş cinayetlerinde hayatını kaybeden kimya işçisi Ahmet Yıldız, gıda işçisi Ula Kerem, metal işçisi Süleyman Yörük, otel işçisi Muhammet İsa Soysal ve yüzlerce çocuk ‘Avrupa’nın Bangladeş’i’ haline getirilen Türkiye kapitalizminin en gerçek yüzünü göstermektedir.”

Göçmen çocuk işçi kitlesi

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından beri iş cinayetlerinde en az 787 çocuk işçinin hayatını kaybettiği belirtilen raporda, Türkiye’de çocuk işçiliği yaygınlaştıran uygulamalar sıralanarak “Türkiye’de en az 2 milyon (yaz aylarında 4 milyon civarı) çocuk işçi olduğu görülmektedir” denildi.

Siyasi iktidarın çocuk işçiliği meşrulaştırma politikalarının yanı sıra, yanlış uygulanan dış politika sonucu göçmen çocuk işçiliğinin arttığına da değinilen raporda şu ifadelere yer verildi:

“Türkiye’de yaşayan Suriyeli ve Afganistanlı mülteci sayısının, kaydı bulunmayan göçmen ve mültecilerle birlikte altı milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu nüfusun önemli bir kısmını oluşturan göçmen ve mülteci çocukları, tarım, sanayi, inşaat, ticaret gibi işkollarında günübirlik ve güvencesiz şekilde işgücü piyasasına dâhil oluyor. Bu da patronlar açısından, ücret pazarlığı imkânı olmayan, ücret ödemelerini eksik yatırabileceği ya da geciktirebileceği, hakkını aradığında şiddet uygulayabileceği, zorla çalıştırabileceği ek bir çocuk işçi kitlesi anlamına gelmektedir.”

Çocuk emeği sömürüsü derinleşti

Çocuk işçiliğin çok ağır ve tehlikeli işlere kaydığı tespit edilen raporda “Çalışan çocukların ise sadece yüzde 65,7’si eğitimine devam edebilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), okulda olması gerekirken çalıştığını tespit ettiği ancak ‘ulaşamadığı’ çocuk sayısını yaklaşık 440 bin olarak açıkladı” denildi. Çocuk işçiliği besleyen politikalar sonucu Covid-19 salgını sürecinde çocuk işçiliğin daha da arttığı belirtilen raporda “Bu süreçte bir yandan çocuk işçi sayısı artarken, çocuk emeği sömürüsü daha da derinleşti, kuralsızlaştı” denildi.

Çocuk işçiliğin bir başka boyutu: Çıraklık ve stajyerlik

Çocuk işçiliğin en yoğun olduğu başlıca işkolunun tarım olduğu, yanı sıra çocuk işçiliğin diğer biçimlerini çıraklık ve stajyerlik oluşturduğunu belirtilen raporda şu tespitte bulunuldu:

“Çocuk işçiliğin diğer biçimini ise çırak ve stajyerlik oluşturmuştur. MEB ile sermayenin işbirliği çerçevesinde çocuklar organize sanayide ve fabrikalarda uzun çalışma saatlerinde, çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktalar. Çalışma sürelerinin bir kısmı teorik eğitime ayrılan çıraklar öğrenci sayılmakta, MEB’in belirlediği işkollarında çıraklık sözleşmesi yapılarak çalışmaktadır. Stajyer çocuk işçilerin notunun yarısını patron vermektedir. Bu koşulları yüzünden çok ve ucuza çalıştırılırlar. Hatta meslek okulları sanayinin fason işletmeleri haline gelmiştir. Çünkü Koç’un da dediği gibi ‘meslek lisesi memleket meselesidir.’”

Sessiz kalmayacağız!

Çalışma Bakanlığı ile SGK’nın çocuk işçi ölümlerindeki verilerinin birbiriyle çeliştiği belirtilen raporda son olarak şu ifadeler kullanıldı:

“Dönem dönem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yoksulluğun gün be gün derinleştiği Türkiye’de ‘gençlerimize en az 3 çocuk, mümkünse daha fazlasını tavsiye ediyorum’ sözleri esasen güvencesiz emeğin çoğalması isteğinden başka bir şey değildir. Bu emek sömürüsünün de önemli bir kaynağını çocuk işçiler oluşturmaktadır ve oluşturacaktır. Ancak bizler de çocuklarımızın bugününe ve geleceğine dair mücadele edeceğimize söz veriyoruz. Çocuklarımızın iş cinayetlerinde ölümüne sessiz kalmayacağız!”