Bir “büyük gücün” yaşam devresinin sonunu izliyoruz: Yükseliş, hegemonya, gerileme ve sıradanlaşma. ABD hegemonyası, 1970’lerden sonra gerilemeye başladı, “Soğuk Savaş”ın sona ermesiyle şekillenen ortamda tükendi. 11 Eylül “olayını” izleyen “imparatorluk projesi”, Obama döneminde hegemonya restorasyonu atılımı başarılı olmadı. ABD artık bir gerileme, toplumsal, ekonomik ve kültürel çürüme sürecine girmişti.
Bir yılın bilançosu
Bu gerileme ve çürümenin semptomlarını, Çin’in yükselişini, Rusya’nın yakın coğrafyasında yeniden egemen olmaya başlamasını, Ortadoğu’ya inmesini, ticaret savaşlarını, teknolojik yarışı bir kenara bırakarak yalnızca bu yılın bilançosuna baksak bile görebiliyoruz.
Yıl, ABD tarihinin 3. başkan azletme davasıyla başladı. Ardından Covid -19 salgını geldi. ABD’de vaka ve ölü sayısı rekor düzeye çıkarken, tarihinin en derin depresyonu başladı. Trump’ın ırkçı söylemi, pandeminin etkileri ve ekonomik çöküş birleşti: Bir taraftan Trump yanlısı silahlı milis gruplar, QANON gibi komplo teorisi çevreleri pıtrak gibi çoğaldı; FBI ve İç Güvenlik Örgütü (Homeland Security) tarafından ulusal güvenlik riski olarak saptanan beyaz üstünlüğü yanlısı faşist bir dalga yükseldi. Diğer taraftan da ABD tarihinin en yaygın antifaşist, ırkçılık karşıtı toplumsal protesto hareketi (Siyah Yaşamlar Önemlidir)…
Seçimler yaklaşırken, Trump’ın psikolog yeğeninin, işlerini yönetmiş kişilerin, Milli Güvenlik Danışmanlığı yapmış Bolton’un yazdığı, nihayet, Nixon döneminde, Watergate skandalını ortaya çıkaran ünlü ikiliden, gazeteci Woodward’ın Trump’la yaptığı söyleşilere dayanan ses kayıtları gibi birbiri ardına gelen kitaplar, Trump’ın karakterinin, yönetim tarzının, iş ilişkilerinin hatta Rusya bağlantılarının ayrıntılarını ortaya dökmeye başladı; New York Times’a sızan 10 yıllık mali hesaplar resmi tamamladı.
Karşımızda yalnızca kendini düşünen, yalancı ve sahtekâr bir adam var: Trump daha başından pandeminin ne kadar ölümcül olduğunu, havadan da bulaştığını biliyordu ama bilim insanlarının uyarılarına, hatta virüsün gerçekliğine ilişkin kuşkuları körüklemeye, hiçbir önlem alınmayan kalabalık toplantılar düzenlemeye devam etti. Trump, seçilebilmek için insan yaşamıyla oynuyordu. Gelinen noktada artık, 200 binden fazla can kaybından sorumludur. İkincisi, 2016’dan bu yana kendini son derecede başarılı bir işadamı olarak satan Trump, aslında yalnızca “başarılı işadamı rolünü” başarıyla oynamıştır, gerçekteyse iflas noktasında, büyük borç altındadır.
Ulusal güvenlik riski
CIA, FBI araştırmaları, Gen. McMaster ve Bolton gibi Trump’la çalışmış uzmanlara göre, Rusya’nın elinde Trump’ın politikalarını belirleyen bir şeyler var; bir devlet başkanının bu kadar büyük borç altında olması da başlı başına bir ulusal güvenlik sorunu.
Trump, iki güvenlik riski daha yaratmış görünüyor. Birincisi, son Trump-Biden tartışmasındaki saldırgan, tutarsız tutumu, eleştiriye cevap veremeyince bağırmaya başlayarak tartışmayı sabote etmesi, ABD’nin tüm dünyaya sunmaya çalıştığı, “liberal demokrasinin”, bireysel özgürlüklerin kalesi ülke imajını, uluslararası güvenilirliğini adeta sıfıra indirdi.
İkincisi, Trump, tartışmada beyaz üstünlüğü savunan grupları, mahkûm etmek bir yana “hazır bekleyin” mesajıyla açıkça destekledi. Bu sırada liberal eğilimli The Atlantic dergisinde yayımlanan ayrıntılı bir araştırma, ırkçı milis grupların polis ve askerler içinde hızla taraftar bulmaya başladığını gösteriyordu. Aynı günlerde, bu kez “The American Conservative” dergisinde bir yorum, toplumsal dokudaki çözülmeye, siyasi kutuplaşmaya, düzeni şu ya da bu yönde yıkmaya kararlı silahlı grupların açığa çıkmaya başlamasına bakarak “Nazi Almanyası ya da Sovyet Rusya öncesi dönemle sandığımızdan daha çok ortak yanlarımız var” diyordu.
Şimdi gelinen noktada, pandemi Demokratlar’ın “bir yalanı” diyen Trump hastanede, birçok Beyaz Saray personeli hasta. Gelen açıklamalardaki karmaşa, ABD’nin en üst yönetimindeki kaosu sergiliyor. ABD’de seçimlerin geleceği, dünyada da ABD modelinin çürümüşlüğü, liderlik üretme kapasitesinin tükenmişliği konuşuluyor. Bir “büyük gücün” yaşam devresinin sonunu, en tehlikeli dönemini izliyoruz.
Cumhuriyet / Ergin Yıldızoğlu