İtalya’da koronavirüsten ölenlerin sayısının bu kadar fazla olmasının bir nedeni var: Hastanelerdeki tedavi kapasitesinin zayıf olması. Hastane kapasitesinin zayıf olmasının nedeni ise; Avrupa Merkez Bankası’nın Alman hükümetinin desteği ile mali bakımdan zor duruma düşmüş olan İtalya’ya sağlık sistemine yaptığı harcamaları kesinceye kadar şantaj yapması oldu.
2007-2008 sonrasında finansal krizin en yoğun olduğu ve İtalya’nın tahvillerini korumak için tahvil yatırımcılarının daima daha yüksek kazanç talep ettikleri 2011 yılıydı… O zamanki İtalya Bankası Müdürü Mario Draghi ve Avrupa Merkez Bankası Müdürü Jean-Claude Trichet, İtalyan hükümetine basına aktarması için bir mektup yazdı. “Freitag” da (haftalık Alman gazetesi) yayımlanan bir habere göre Draghi ve Trichet, İtalya’dan kamusal harcamalarında radikal bir biçimde kesinti yapmasını talep ettiler. Habere göre:
“İtalyan hükümeti bu kesintileri uyguladı ve ülke genelinde hastanelerin yüzde on beşini kapattı. Yani, ülkedeki güncel koronavirüs salgınının arka planında Avrupa Merkez Bankası’nın talep etmiş olduğu kesinti politikası yatmaktadır.”
Elbette aynı dönemde askeri harcamalarda hiçbir kesinti olmadı. Kesinti için sağlık sistemi harcamalarına nüfus etme politikası ve bu alandaki özelleştirme yoğunlaştı. Yine habere göre:
“Böylece koronavirüs Avrupa Birliği’nde (AB) en az on yıllık kesinti politikaları ile yıpratılmış olan toplumsal alt yapının içinde yayılabildi. 2007-2008 finansal krizinden sonra AB’yi de etkisine alan sıkıntı ile AB Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası; bankaları ve diğer finans aktörlerini sistemin en önemli unsurları olarak deklare edip, onları milyarlarca avroluk katkılarla kurtarmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Sosyal hizmetler için öngörülen kamusal harcamalar ekonomik büyümeyi azaltacakları gerekçesiyle engellendi. Bu nedenle sağlık sistemi neoliberal konsept gereği değiştirildi ve kamusal bütçe daraltıldı. Bu uygulama elbette yalnızca İtalya’yı etkilemedi. İspanyol hükümeti de kesinti programlarını imzalamak zorunda kaldı. Bunun üzerine sağlık sistemi için yapılan harcamalar sadece 2012 yılında yüzde 5,7 oranında azaltıldı. Ne var ki bu uygulamalar en ağır biçimde Yunanistan’ı etkiledi: Ülkedeki devlet harcamaları 2009 ve 2016 arasında 16,2 milyar avrodan 8,6 milyar avroya düşürüldü. 13.000’den fazla doktor ve 26.000’nin üzerindeki sağlık çalışanı işten çıkartıldı. 137 devlet hastanesinden 54’ü kapatıldı ve geri kalan hastaneler için ayrılan bütçe yüzde 40 azaltıldı.”
Alman hükümeti o zamanlar finansal yardım için yürürlükte olan sert kesinti politikalarının savunucusuydu ve istediğini de yaptırabiliyordu. Bugüne gelindiğinde yine haberi takip edersek:
“Alman hükümeti güncel koronavirüs salgınına karşı tıbbi korunma giysilerinin komşu ülkelere olan ihracatını engelliyor. Çin hükümeti ise tıbbi araç-gereç ve personel yardımı sayesinde salgına karşı mücadelede kamusal etki yaratan desteğini İtalya’dan esirgemiyor. İspanya, Sırbistan ve diğer ülkeler de Çin’den gelecek olan yardımları bekliyorlar.”
Alman hükümeti o zaman olduğu gibi bugün de İtalya’ya ve salgından etkilenen diğer ülkelere finansal yardımda frene basıyor.
Bu bilgilerden çıkarılacak özet şöyledir:
Avrupa Merkez Bankası’nın ve Alman hükümetinin 2007-2008 krizinden itibaren benimsemiş oldukları politik davranış biçimi, Avro birliğinin ve belki de Avrupa Birliği’nin dağılmasını daha olası bir hale getirebilecektir.
Kaynak: Kenfm.de
Çeviri: Özer Erdin
İleri Haber / 24.03.20