Üniversite öğrencileri yoksul

Avrupa’nın Gündemi’nde bu hafta: Zengin Almanya’da üniversite öğrencilerinin önemli bir kısmı yoksul. İngiltere’de ise Başbakan Johnson’ın artı ‘şansını tükettiği’ yorumları yapılıyor.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 22 Mayıs 2022
  • 10:21

Avrupa’nın en zengin ülkesi Almanya’da okumak zor. Eğitimde fırsat eşitliği yok. Üniversite öğrencilerinin büyük bir kısmı masraflarını çalışarak karşılıyorlar. Bir öğrenim bursu var ama alma hakkına sahip olmak da zor, aldığında verilen parayla geçinmek de. Telepolis’te yayımlanan araştırmanın sonuçlarına göre üniversite öğrenimi yoksullaştırıyor.

İngiltere’de Başbakan Boris Johnson hakkındaki tartışmalar bitmiyor. Independent gazetesi başyazısında, Johnson’ın kovid kısıtlamaları döneminde başbakanlıkta düzenlenen partilere katılması nedeniyle güven yitimine uğradığını yazdı. Yazıda, kamuoyunun Johnson hakkında kararını çoktan verdiği ve güvenilecek bir insan olmadığı sonucuna vardığı belirtiliyor.

Almanya’da üniversite öğrenimi yoksullaştırıyor

Ralf Wurzbacher
Telepolis

Yardım örgütü Paritätischer Wohlfahrtsverband tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Almanya’da bekar üniversite öğrencilerinin yaklaşık yüzde 40’ı sosyokültürel geçim seviyesinin altında yaşıyor. “Yeni Öğrenim Bursu’nun (BAföG) bile durumu düzeltmesi pek mümkün değil.

Bir hafta önce, Federal Eğitim Bakanı Bettina Stark-Watzinger (FDP), Federal Eğitim Yardımı Yasası’nda yapılan 27. değişikliğin Federal Meclisteki ilk okuması sırasında şu cümleyi söyledi: “BAföG hayata uyum sağlamalı, tam tersi değil.” Güzel olurdu, çünkü şimdiye kadar hep tersi oldu ve öngörülebilir gelecekte de aynı olacak. Paritätischer Wohlfahrtsverband tarafından salı günü yayımlanan bir araştırmaya göre, BAföG alan tüm öğrencilerin yüzde 45’i yoksulluk içinde yaşıyor.

Onlar için uyum sağlamak, her avroyu iki kez harcamak, yalnızca minimum ve en ucuzu satın almak ve sorumsuz öğrenci hayatı fikrini gömmek anlamına geliyor. Bütçe bir eğlence için yeterli değil. Yalnız yaşayan tüm öğrencilerin yarısının ayda 825 avrodan daha azıyla geçinmesi gerekiyor. Yüzde 25’in eline 600 avro geçiyor. Bekar üniversite öğrencilerinin yüzde 40’ı “sosyokültürel geçim seviyesinin altında” bir yaşam sürdürüyor.

Araştırmanın başlığı şöyle: “Almanya’da öğrenci yoksulluğu. Almanya’da mesleki eğitim finansmanının ihtiyaç temelli reformuna ilişkin güncel ampirik bulgular.” Bu amaçla, Almanya’daki özel hanelerin temsili anketi olan Alman Ekonomik Araştırma Enstitüsünün (DIW) sosyoekonomik panelinden (SOEP) alınan veriler değerlendirildi. Yaklaşık 1000 öğrencinin bilgileri dikkate alındı.

Sonuç olarak, merkezi sonuca göre, Almanya’daki yaklaşık 2.9 milyon öğrencinin yaklaşık üçte biri, yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürüyor. Anketin atıfta bulunduğu 2020 yılı için, bekarlar için belirlenen gelir 1266 avro iken, yoksulluktan etkilenen öğrencilerin geliri 802 avro idi.. Araştırmacılar, bu nedenle yoksulluk farkının ortalama 463 avro olduğunu buldu. Yüzde 30.3 ile hesaplanan yoksulluk oranı, yüzde 16.8 olan toplam nüfusun neredeyse iki katıydı.

Bu arada gerçek durum daha da kötü. Rakamlar 2019 gelir yılı baz alınarak hesaplandı, bu nedenle araştırmaya göre “Eksik raporlama riski bile var”. “Dramatik bulgular”, korona krizinin başlangıcında ve sırasında meydana gelen “dramatik kesintileri” yansıtmıyor.

Bilindiği gibi, birkaç ay süren iki karantina sırasında sayısız öğrenci işi yok edildi. Ancak, Alman Üniversite Öğrencileri Bürosunun (DSW) araştırmasına göre, 2016 itibariyle, yalnız yaşayan üniversite öğrencileri yaşamlarının ortalama yüzde 26’sını çalışarak kazandıkları için, “Daha da yüksek bir yoksulluk düzeyi ve yoksulluğa karşı dayanıklı genel gelir beklenebilir” diye açıklanıyor.

Yardım Örgütü Başkanı Ulrich Schneider, “Öğrencileri yoksulluktan etkili bir şekilde korumayı ve onlara varoluşsal zorluklardan uzak bir eğitim için destek vermeyi başaramazsak, tüm gençler için ilerleme, eşit şans ve eşit fırsat vaadi bir anlam içermez” diyor. Kafalardaki, “Az para ama çok boş zamanın olduğu mutlu bir öğrenci hayatının eski klişeleri kesinlikle modası geçmiş ve bugünlerde hayatın gerçekleri ve ders çalışmanın baskısıyla hiçbir ilgisi olmayan şeyler.”

Öğrencileri Hartz IV alanlarla, konut yardımı alanlarla veya mini emekli maaşı alan yaşlılarla karşılaştırıp karşılaştıramayacağımız tartışmalıdır. Sosyal açıdan muhtaç birçok insan için yoksulluk ömür boyu sürecek bir tuzaktır. Üniversite mezunları ise genellikle kazançlı bir işe sahip olacaklardır. Ve finansal güvenlik beklentisi için birkaç yıl boyunca alçak gönüllülük uygulanabilir. Tek soru, makullüğün sınırlarının nerede olduğu ve bir şekilde günlük hayatta kalma mücadelesinin gelecekteki beklentileri nasıl etkilediğidir.

Sonuçta başka bir yol daha var: Varlıklı ailelerin çocukları genellikle eğitimleri sırasında para kazanma endişesi duymazlar ve tamamen öğrenimlerine konsantre olabilirler. Bu, daha sonra en iyi iş için rekabet ettiğinde avantajlar sağlarken, 20 saatlik garsonluk işi olan işçi sınıfı çocuğu bazen daha uzun ve daha az başarılı bir şekilde öğrenim görüyor ya da sırf parasızlıktan dolayı eğitimini bırakmak zorunda kalıyor. Bu nedenle öğrenci yoksulluğu, her şeyden önce toplumda artan adalet eksikliğinin bir göstergesidir.

Durum özellikle yalnız yaşayanlar için zorlayıcıdır. 2020 analizine göre, bunların neredeyse beşte dördü, yüzde 79.2’si yoksulluktan etkilendi. Buna karşılık, ebeveynleri ile yaşayanlar için yoksulluk oranı sadece yüzde 7.1 idi. En azından yiyeceklerinin parasını kendileri ödemek zorunda kalmadılar. Ve her şeyden önce, bugünlerde neredeyse tüm üniversite şehirlerinde ödenmesi gereken korkunç kiralardan kendilerini kurtardılar. Örneğin Münih’te, ortak bir dairede bir oda için 600 avro ve daha fazlası isteniyor.

Federal hükümet, BAföG konut ödeneğini 325’ten 360 avroya çıkarmak istiyor. Ancak kiraların artışına bakıldığında bu bir anlam taşımıyor. Zaten öğrencilerin çok azı devlet eğitim yardımı (BAföG) alıyor. Son zamanlarda, tüm öğrencilerin sadece yüzde on biri BAföG almaktaydı. 2010’da oran yüzde 18’in üzerindeydi.

Oranın azalmasındaki bir neden: BAföG’nin kendisinin artık kaygısız öğrenim için bir garanti olmaması. 2019’da BAföG’nin maksimum oranı 853 avroydu, bu da yoksulluğa karşı dayanıklı bir gelirin 413 avro altında. BAföG’ye yapılacak zammın mevcut enflasyon nedeniyle gerçek satın alma gücü kaybını telafi etmediği ortada. Ukrayna savaşının bir sonucu olarak enerji ve gıda piyasalarındaki fiyat artışı nedeniyle, çok sayıda yoksul öğrenci daha fazla ağır yükler, borçlar ve eğitimin yarıda kalması tehdidiyle karşı karşıya. Hükümetin sözde zammına rağmen BAföG yoksulluk sınırı ve hükümetin öğrenci olmayan yoksullara verdiği Hartz IV’ün altında kalacak.

(Çeviren: Semra Çelik)

Borıs Johnson şansını tüketiyor

Independent
Başyazısı

Pandemi kısıtlamaları döneminde başbakanlıkta partiler düzenlenmesi skandalından, onurlu bir şekilde çıkmak zor.

Londra polis teşkilatı, kamu sağlığı yasalarının ihlalini soruşturmak için ayak sürüdükten sonra, davaya 12 memur atadı ve yüzlerce belge, fotoğraf ve kamera kayıtlarını inceledi. Bunun maliyeti yarım milyon sterlini bulmuş olmalı. Yaklaşık 126 para cezası ihbarnamesi düzenlendi.

Halk sağlığı düzenlemelerinin bütünlüğünün tehlikede olduğu düşünüldüğünde bu çabaya değdi, ancak başbakan gizemli bir şekilde bu olaylardan sadece tek para cezasıyla kurtuldu. Başbakan radardan kaçmış görünüyor. Adalet yerini bulmuş görünmüyor.

Johnson, başbakanlık görevindeyken kendisine ceza kesilen ilk kişi; ama bunu istifa nedeni olarak görmüyor. Bu üzücü destandan en büyük onursuzlukla çıkan Boris Johnson’dır. Ne yazık ki yasaların kendisi için geçerli olmadığını düşünmesi hiç de şaşırtıcı değil.

Yine de polis teşkilatının ve avukatlarının kararları, ne kadar eksantrik ve hoşgörülü olsalar da, kabul edilmelidir. Bu süreçler tamamlandığına göre, soruşturma raporunun eksiksiz olarak ve tüm destekleyici belge ve görüntülerle birlikte yayımlanmasının zamanı gelmiştir. Pandemide çok şey feda eden halk, tam bir şeffaflıktan daha azını hak etmiyor.

Şüphesiz, soruşturma raporu ne derse desin, bazıları başbakanın temize çıktığını; etrafındaki skandaldan sorumlu tuttuğu kişileri (Ama tabii ki kendisini değil) kovarak “kültürü” düzelttiğini ve artık gerçekten “Yoluna devam etme” zamanının geldiğini iddia etmeye çalışacaktır. Boris kültüne inananlar dışında, bu ihtimal düşük.

Halk Johnson hakkındaki kararını uzun zaman önce verdi ve onun güvenilecek bir insan olmadığı sonucuna vardı. Daha önce seçmenler onun kişiliğindeki kusurları görmezden gelmeye hazırdı çünkü o bir eylem adamıydı ve “Brexit’i gerçekleştirecekti”. Şimdi ise, başbakana ve onun yöntemlerine daha fazla maruz kaldıktan sonra - ve Brexit’in karışık deneyiminden sonra - seçmenler artık ona şans tanımaya hazır değil.

Onun eylemsizlik adamı olduğunu, tahmin ettiklerinden daha az güvenilir olduğunu ve Brexit’i “Halledemediğini” zor yoldan öğrendiler, vadettiği kadar başarılı bir şekilde sonuçlanmadı. Düşündüklerinden daha büyük bir ikiyüzlü ve “Bölgelerarası eşitliği sağlama” konusundaki tüm sloganları boş.

Anketler, ara seçimler ve yerel seçimlerin hepsi Johnson’ın Muhafazakar Partisi ve bir sonraki genel seçimde iktidara tutunma şansındaki keskin düşüşü doğruluyor.

Bahsedilmesi gereken bir başka kayıp daha var: halk sağlığının kendisi. Başka bir bulaşıcı hastalığın zorunlu halk sağlığı önlemleri ya da sokağa çıkma yasağı gerektirmesi durumunda, halk kurallara uyma konusunda isteksiz olacaktır, çünkü onlara bunu emredenler son pandemi sırasında kurallara uyma zahmetine katlanmamışlardır.

Johnson’ın insanlara evde kalmaları, sağlık sistemini korumaları ve hayat kurtarmaları çağrısını, eğer bu tekrar gerekli olursa, kimse dikkate almayacaktır.

Nitekim koronavirüsün daha ölümcül yeni bir varyantının ortaya çıkması ve bunun acil karantina gerektirmesi, başbakanın istifa etmek zorunda kalacağı anlamına gelecektir. Hayat pahalılığı krizine gerektiği gibi yanıt verememesi de sonunda koltukları ve iktidarları için endişelenen muhafazakar milletvekilleri tarafından devrilmesiyle sonuçlanabilir. Yani Johnson’ın şansı tükeniyor.

(Çeviren: Dış Haberler Servisi)

Evrensel / 22.05.22