Sessizsen kaderin ölmektir…

“Öldükleri için değil, yaşamlarını savunmadıkları için suçladım.”

  • Mücadele postası
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 26 Ekim 2022
  • 20:30
ikon

“Bartın’da kömür madeni patladı. Söylenen eğer doğruysa 41 madenci öldü. Ardından koruma ordusuyla gelen reis ‘hazretleri’ madencinin ölümüne kader dedi.”

“En çok da bu pişkinliğe deli oluyorum. Saray’ın masrafını bir yana bıraktım, koruma ordusuna ödenen paranın bir kısmı madencilerin yaşamının korunmasına verilse bu ölümlerin hiçbiri olmazdı. Bu nasıl kader?”

“Buna kader derken, Erdoğan baştan söyledi, ‘kimileri buna farklı şeyler yükleyecek ama yaşanan kaderdir’ dedi. Evet utanmazca bir pişkinlik var bu sözlerde. Ama öte yandan ‘kader’ sözü bir açıdan doğru. Madene giren madenciler tehlikenin farkında. Ocağın bakıma ihtiyacı var. İşçiler bunu dillendirmiş. Ama kasımın ortalarına ertelenmiş ocağın bakım işi. Hem de bir haftalık bakım sanırım. Yani basit bir eksiği yok ocağın. Ama yine de çalışılsın deniyor. Sessizce madene iniyorlar. Ve pusudaki ölüm açığa çıkıyor.”

“Ne sessizliği? Söylemişler ya madenin bakıma ihtiyacı var diye.”

“Ölen arkadaşlara haksızlık yapmıyorum ama kast ettiğim, duyulmayacak bir mızıldanma değil. Ocağı hemen bakıma aldıracak bir sesten söz ediyorum.”

“İyi de muhtemelen her işçi bu sesi çıkarmıştır.”

“Tek tek söylemek değil, örgütlü bir şekilde haykırırsan duyarlar ancak. Duymadılar mı? Hiç kimse ocağa inmez. Bak o zaman nasıl anında duyar ve görürler. İşte dostum, söylediğim ses böyle bir şey. Sen canının kıymetini bilip örgütlenmezsen, örgütlü olarak sesini yükseltmezsen ölmektir kaderin.”

“Ya sen de ölenleri suçladı neredeyse öldükleri için.”

“Öldükleri için değil, yaşamlarını savunmadıkları için suçladım.”

Nazım Hikmet yıllar önce ne güzel ifade etmiş bu suçlamayı:

 

"Akrep gibisin kardeşim,

Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.

Serçe gibisin kardeşim,

Serçenin telaşı içindesin.

Midye gibisin kardeşim,

Midye gibi kapalı, rahat.

Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.

Bir değil,

Beş değil,

Yüz milyonlarlasın maalesef.

Koyun gibisin kardeşim,

Gocuklu celep kaldırınca sopasını

Sürüye katılıverirsin hemen

Ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.

Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,

Hani şu derya içre olup

Deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.

Ve bu dünyada, bu zulüm

Senin sayende.

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer

Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak

Kabahat senin,

-Demeye de dilim varmıyor ama-

Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”

H. Ortakçı