Varlığını bildiğimiz, fakat kendisine çoğu zaman güçlükle ve son anlarda ihtiyacımız varmış gibi hissettiğimiz bir konu iş sağlığı ve güvenliği. İşçileri ilgilendiren sağlık kısmı hiçe sayılıyor. Güvenlik kısmı ise, kapitalistlerin malının güvenliği anlamına geliyor. Yani kapitalistin malının işçinin sağlığından daha önemli olduğu bir düzen var.
Hava durumu tahminleri artık hem zamanında hem yüksek bir doğruluk payıyla yapılabiliyor. İmzalanan iş izinlerinde, “yağmur ve rüzgar koşullarının çalışmaya uygun olmadığı durumlarda işi durdurma yetkisinin işçilerde olduğu” belirtiliyor. Oysa uygulamada “yağmur ve rüzgara dakikalar kala, firmamızın bizi hava koşullarının olumsuzlaşacağı son ana kadar çalıştıracağı” talimatıyla işe başı yapıyoruz. Telsizle işin durdurulacağı talimatı gelene kadar çalışmaya devam ediyoruz. Yani iş güvenliği ve sağlığı baretimizin üstündeki yazıdan ibaret kalıyor.
Yağmurun başlamasıyla ıslanmaya başladığım andan itibaren patronun kaynak motoru, taşlama motoru, 380 metre kablosu, 220 metre ara kablosu ve emniyet kemerini yağmur altında koşuşturarak topladığım anda yanımda olan “iş sağlığı ve güvenliği...”
Ertesi gün beni hasta edecek olan, sırılsıklam olmama neden olan şey ne yağmur ne de iş sağlığı ve güvenliği. Benim hasta olmama ve yevmiyemin kesilmesine neden olan şey, hangi şartlar altında olursa olsun son ana kadar çalıştırılmak ve patronun iş ve mal güvenliğini esas alan bir çalışma sisteminin olması!
İş sağlığı ve güvenliği işçinin sağlıklı şartlar altında güvenli bir biçimde çalışması için gerekli. İşçinin, hem yaşamına hem işine sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için uğruna mücadele edilerek kazanılmış haklarıdır bunlar. Bunu da çay hakkımızı elimizden aldığınız, mesai haklarımızı çaldığınız, çalışma saatlerimizle istediğiniz gibi oynadığınız haklarımızdan biri zannetmeyin! O bizim canımız, kimimizin babasının, kimisinin eşinin canı. Canımızla oynuyorsunuz, iş güvenliği ve sağlığı “formalitesi” adı altında hem de üç kuruş tasarruf etmek için sağlığımızı riske atıyorsunuz. Ancak bu böyle gitmez! İnşaat işçileri örgütlenip birlikte mücadele ettiğinde, bu çark kırılacaktır!
Aliağa'dan taşeron petrokimya işçisi