Muammer, yanına gelen kardeşi Umay’ın yüzünü asık buldu. Umay’a yanıtını bilse de ayrıntılarını öğrenmek için sordu.
-Bu kez ne oldu da yüzün yine böyle asıldı?
-İnsanları anlamıyorum abi. Cemile abla işten atılmıştı. Sigortası yoktu. İşten atıldığını resmi olarak ispatlayamaz. Tanık göstererek ispatlayabilirdi. Canciğer dediği arkadaşının tanıklık yapacağına güvenerek dava açtı. Ama arkadaşı mahkemeye gelmedi. Telefonla arayıp sorduğunda ise tanıklık yapmayacağını söylemiş arkadaşı.
-Arkadaşı sigortalı mıymış?
-Sigortalı.
-İşsiz kalmayı göze alabilecek durumda mıymış? Çünkü patronun aleyhine tanıklık yaptığında büyük olasılıkla o da işten çıkarılır. Bunu göze alabilecek bir bilinç veya örgütlülüğü var mıymış?
-Bilmiyorum.
-Bunu bilmiyorsan, kızman normal, ama yüzünü böylesine karartacak kadar ümitsizliğe kapılman hiçte normal değil.
-Ne yapayım abi, iyi haber pek duymuyorum. Bu yüzden ümitsizim.
-Sana iyi haberler vereyim o zaman. Senin için önemini bildiğimden ilk onu söyleyeyim. Annemizin mezarı bugün tamamlandı. Yüzün güldü bakıyorum. Bir haber daha vereyim, evdeki saksılarda rengarenk çiçekler açtı.
-Evdeki saksılarla ben ilgileniyorum. Çiçek açması doğal. Annemizin mezarıyla da sen ilgileniyorsun. Bugün yarın biter diye bekliyordum zaten. Yine de iyi bir haber verdin abi.
-Bak bu iki örnekte de şansa bir beklenti içinde değilsin. Her ikisinde de senin kendi emeğin var. Saksıdaki çiçekler, yanılmıyorsam saksıya üçüncü kez ektiğin tohumlardı bunlar. İlk ektiğin tohumlar, daha tohumken çürüdü. Canın sıkıldı ama yüzün böyle kararmadı. Eksiklerini öğrendin, bir daha tohum ektin. Bu kez de çiçek açmadan kurudu. Yine eksiklerini öğrenip bir kez daha tohum ektin. Bu kez çiçek açtı. Annemizin mezarını ise birlikte tamamladık. Orada çalışan ben olsam da mezarlıkta çalışmak dışında her şeyi birlikte yaptık. Demem o ki emek harcadığın bir konuda içine girdiğin beklenti, sonucu beklediğin gibi olmasa da seni yıpratmıyor. Çünkü sonucun istediğin şekilde olması için emek harcıyorsun. Emek harcamadan girdiğin neredeyse her beklenti daha baştan hayal kırıklığıyla sonuçlanıyor.
-İyi de abi, Cemile ablanın arkadaşı için nasıl emek harcayacağım?
-Birebir müdahale etme, emek harcama imkânın yoksa beklenti içine girmen niye? 91’de böyle bir beklenti içine girmiştim. Bir annenin oğlunu madende çalıştırabilmek için çırpındığını duyduğumda ilk önce işe girmenin zorluğu üzerine durmuştum. Sonra o annenin eşini 1 yıl önce madende yitirdiğini, eşinin öldüğü madene oğlunu işe sokmaya çalıştığını okuduğumda beynimden vurulmuşa döndüm. Kocasını kaybettiği madene oğlunu işe sokmaya çalışan annenin yaptığı korkunç canilik gibi gelmişti bana. Daha, sistemi tanıyacak kadar çok yaşamadığım gibi, öğrenecek kadar emek harcamamıştım da. Bu yüzden o anneyi kolayından yargılayıp, mahkûm ettim. Bugün de o annenin yaptığını doğru bulmuyorum. Ama mahkûm ettiğim anne değil anneyi o duruma getiren sistem oluyor.
-Abi iyi söylüyorsun ama Cemile ablanın arkadaşı tanıklık yapmalıydı, diye düşünüyorum ben.
-Her şeyiyle adil bir sistemde yaşıyor olsaydık zaten Cemile sigortasız çalışmayı kabul etmezdi. Cemile iyi birisi. Bu yüzden canciğerim dediği arkadaşı da iyidir diye düşünüyorum. Cemile’yi sigortasız çalışmaya razı eden nedenler neyse, arkadaşının tanıklık yapmamasına iten nedenler o. Sen yapardın, işten atılmayı göze alarak yapardın. Ama bakmakla yükümlü olduğun bir çocuğun olsaydı yine işten atılmayı rahatlıkla göze alır mıydın?
-İyi de abi senin gibi düşünürsek, işçileri ihbar eden, satan bir işçi de kendince haklı deriz.
-Haklı demiyorum. Cemile’nin arkadaşının tanıklık yapmaması lanet bir durum. Ama bu lanet durumu yaratan sistemin kendisinden başkası değil. Arkadaşı ise sisteme karşı örgütlenmeyen bir zavallı. Tanıklık yapmadığı için değil, örgütlenmediği için zavallı. Tanıklık yapmaması lanet bir durum, ama suç değil. İhbarcılık ise suç. Yine de bunun asıl sorumlusu sistem, ama ihbarı yapan suçlu da cezasız kalmamalı.
-Abi söylediklerin teorik olarak aklıma yattı ama içselleştirdiğimi söyleyemem. Cemile ablanın arkadaşı bir yana, oğlunu kocasını kaybettiği madene göndermek için uğraşan anne bile dert oldu bana. Yüzüm daha da kararmıyorsa, mezarın tamamlandığı haberinden kaynaklı. Sanki mezar annemin toprak olduğunu unutturacak bana. Yarını beklemeyelim, hava kararmadan mezara gidelim.
H. Ortakçı