Mücadeleden emekli olunmaz

Hayatın her alanında her gün sürekli zamlarla, hayat pahalılığı ile boğuşuyor olmamızın bir nedeni de biziz. Örgütlenmiyoruz, itiraz etmiyoruz. Uysal kölelere çevirdiler bizi. Biz itiraz etmediğimiz, birleşip sokağa çıkmadığımız için sermaye ve onun faşist sistemi dikensiz gül bahçesinde geziyor.

  • Mücadele postası
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Ocak 2022
  • 22:05
ikon

Kamu ve özel sektörün çeşitli alanlarında çok uzun süreler çalışıp, emekliye ayrılan emekçilerin ülkemizdeki yaşam koşulları, başlı başına incelenmesi gereken sorunlar arasında yer alıyor.

Yıllar boyunca çalışmamızın karşılığında, üstelik o uzun yıllarda yaşadığımız ekonomik, demokratik, toplumsal sıkıntıları, acıları ve yoksunlukları düşündüğümüzde, emekli olunca artık fiilen çalışmadan yaşamımızı sürdürebilmemiz beklenir normalde, değil mi? Ama çalışırken de insanca bir yaşam sürdürebilecek kadar bir ücret alamayan işçi ve emekçilere, emekli olduklarında reva görülen maaş, açlık sınırının bile çok altındadır.

Yıllarca emeğimizi sömürenler, SSK primlerimizi de yine kendi ihtiyaçları için kullanmak istiyorlar.  Sermaye devleti, emeklileri posası çıkmış, çöpe atılması gereken çürük meyveler olarak görüyor. Ne kadar çabuk ölürsek verdikleri o sadaka ücretlerinden de o kadar erken kurtulmuş olacaklarını düşünüyorlar. Yaşlarımız gereği sağlık sorunları ile boğuşan bizlere, ilaç ve tedavi konusunda bile yardım etmeyi zül sayıyorlar. Bunu da geçtik, üstüne her alanda yapılan zamlarla bizleri her geçen gün daha beter bir açlığa mahkûm ediyorlar.

Gelişmiş kapitalist ülkelerde emekliler hayatlarının geri kalan kısımlarını turistik gezilerle, bizlere göre bin kat daha rahat geçirirken ülkemiz emeklileri çalışmaya devam etmek zorunda kalıyorlar. Akşamdan sabaha sofraya ne yiyecek koyacağımızın sıkıntısı ile boğuşuyoruz.

Bugün sayısı 10 milyonu bulan biz emekliler tüm ezilen-sömürülen kesimlerden çok daha ağır koşullara mahkûm ediliyoruz. Yaşam koşullarımız soyguncu-vurguncu sermaye devleti sayesinde sürekli zam ve enflasyon sağanağı altında her geçen gün daha da kötüye giderken, bir avuç burjuva, servetine servet katıyor.

Örgütlülüğü olmayan, açlığa ve ölüme terk edilmiş, aldığımız üç kuruş maaşa bile lütufmuş gözüyle bakılan bizler, yaşamı bize dar eden, yaşanmaz kılan bu faşist sisteme karşı bir araya gelip mücadeleye atılmazsak, diğer emekçilerle güç birliği etmezsek daha çok sürünürüz. Bizlerin insanca yaşayacağı bir düzeni kurmak için bizlerle aynı sorunları yaşayanlarla birlikte olmalıyız. Güçlerimizi önce kendi içimizde birleştirmeliyiz. Buna dayanarak da tüm ezilen-sömürülen işçi sınıfıyla birlikte ekonomik, demokratik hak ve özgürlük mücadelesini yükseltmeliyiz.

Biliyoruz ki iş ve çalışma ortamlarından emekli olmuş olmak bizleri hayattan da emekli etmiyor. İnsanca yaşanacak bir dünya özleminden emekli etmiyor. Sermaye ve onun düzeni bunu istiyor diye bizlere layık gördükleri bu süründüren yaşama mahkûm değiliz. Daha iyi yaşam koşullarına, ekonomik ve sosyal yaşamımızı yok eden faşist cendereyi kırarak ulaşabiliriz ancak.

Hayatın her alanında her gün sürekli zamlarla, hayat pahalılığı ile boğuşuyor olmamızın bir nedeni de biziz. Örgütlenmiyoruz, itiraz etmiyoruz. Uysal kölelere çevirdiler bizi. Biz itiraz etmediğimiz, birleşip sokağa çıkmadığımız için sermaye ve onun faşist sistemi dikensiz gül bahçesinde geziyor. Ülkemizi para babalarının çiftliği olarak görüyor.

Çevremize ve diğer ülkelere baktığımızda en küçük ekmek zammından tutun da çevresel sorunlara dek bir dizi sorun karşısında ayağa kalkan halkların, kendi sermaye iktidarlarına nasıl geri adım attırdığını görebiliyoruz.

Sorunlarımız çok ağır. Ama çözümsüz değil. Sermaye iktidarına karşı, yani soframıza, yaşam alanlarımıza, aşımıza ekmeğimize göz koyanlara karşı onların saldırılarını durduracak, geriletecek bir mücadele birliği şarttır. Bizler onların merdivenlerine burçak dökmezsek onlar daha çok kanımızı emerler.

Ankara’dan Kızıl Bayrak okuru bir kamu emeklisi