İşçi sabahın altısında kalkar, işe gelir. Sabah başlar çalışmaya ve en verimli şekilde çalıştırırım onları. Verimsiz çalışsa işten atılmakla tehdit ederim. Molaya çıkar, iki dakika işe geç başlayınca da ücretinde kesinti yaparım. Akşam işi biter fakat bu sefer mesaiye bırakırım. Üç beş kuruş daha verip biraz daha sömürürüm. Daha sonra mesai biter ve eve gider. Evde üzerindeki ağırlaşmış yorgunlukla yemeğini yedikten sonra o kısacık vaktinde televizyonun karşısına geçer işçi. Televizyondan ona istediğim haberleri izletirim, elimde tuttuğum medya ile yalanlarımı işlerim beyinlerine. Ülkesinin çok iyi durumda olduğunu ve herkesin halinden şükretmesi gerektiğini anlatılırım. Hegün sekiz saat, hatta mesai ile belki on veya on iki saat sömürmeye devam ederim böylece.
Gençler sabah kalkar okula gider. Okuldaki ders kitaplarında gençlere bütün yalanlarımı empoze ederim. Din ve millet duygularıyla doldururum beyinlerini. Araştırmalarına izin yoktur, yalnızca benim çıkarıma uygun olacak bilgiler empoze edilir gençlere. Gençliği ne kadar boş bilgilerle doldursam ileride onları yönetmek o kadar basit olur benim için. Hiç birine gelecek vaat etmem. Hepsinin geleceğini bir sınav ile belirlerim. Bu onları çok büyük strese sokar ve gelecekte işsizlik kaygısı onları yer bitirir. İşte o gençler de benim gelecekteki potansiyel işçilerimdir.
Kadınlar benim için bir hiç gibidir. Hepsini eve tıkar, “ kadının yeri kocasının yanıdır” dayatmasını uygularım. Kadını bütün sosyal ortamlarda cinsel objeden ibaretmiş gibi lanse ederim. Bu dayatmadan kurtulan ve çalışma hayatına adım atan kadınlara asla adaletli davranmam. Erkek ile aynı işi bile yapsa her zaman daha az ücret veririm. Kadına namus der, öldürülmesini her zaman keyifle izler, hoşnut kalırım.
Bu arada kendimi tanıtmayı unuttum: Ben kapitalizm!
“Çocuklarım aç” deyip kendini yakan babayı gördükten sonra zevkten havalara uçtum. Çocukları üşümesin diye fön makinesini açıp diğer odada intihar eden annenin katili benim. Burjuvaların sermayesinde bir şey eksilmediği sürece pek üzülmem. Burjuvalar hariç hiçbir insanın canı benim umurumda değildir. Okuyan, düşünen, araştıran, insanlara asla tahammül edemem. En büyük korkum da düşünen insanların benim karanlık tarafımı gün yüzüne çıkarmasıdır.
Milyonların emeği ile çarklarımı döndürmekteyim ama bir gün işçi ve emekçilerin beni yok etmesinden çok korkuyorum.
E. Ekim