Korona virüsü salgını dünyada yayılır ölümler günden güne artarken, kapitalist devletlerin aldığı ‘önlemler’ başarılı olmaktan uzaktır. Kapitalizmin insan sağlığı diye bir sorunu olmadığını, doğayı vahşice talan etmesinden, silahlanmadan, savaştan, işgallerden biliyoruz. AKP iktidarı da aynı yoldan gidiyor. Bilim insanlarının uyarılarına, halkın direnişine rağmen doğayı talan eden projelere imza atıyor. Sermayenin hizmetindeki AKP rejimi de ne halkın sağlığını umursuyor ne doğanın dengesini. İcraatlarıyla doğayı talan ediyor, dolayısıyla toplumsal sağlığı da hiçe sayıyor. Bu rejimin sağlık bakanı başta olmak üzere neredeyse tüm bakanlarının şirket sahibi olmaları, sorunları daha da derinleştiriyor. Bu düzen bizlere, en temel yaşam haklarımızı elde etmek için bile mücadeleden başka bir seçenek olmadığını döne döne hatırlatıyor.
Salgının Türkiye’de saptanmasıyla birlikte alınan ilk ‘önlemler’den biri üniversite öğrencilerinin gece yarıları sokağa atılması oldu. Yurtlara potansiyel hastalık taşıyıcısı umreciler yerleştirildi. “Sokağa çıkmayın” diye uyarı yapanlar, yurtları boşaltarak binlerce öğrenciyi sokağa çıkararak sorumsuzca ve beceriksizce tehlikeye attılar. Aynı zamanda umreden dönen birinin sosyal medyada yayınladığı ve KYK yurdundaki şartlara isyan ettiği video, öğrencilerin yurtlarda yaşadığı sefaletin gözler önüne serilmesine vesile oldu.
Tüm bu şartları da gözeterek taleplerimizi tekrarlıyoruz:
-Eğitime ara verilen tüm yurtlarda yurt ücretleri öğrencilere iade edilsin!
-Üniversite yemekhanesinden mahrum kalan ve uzaktan eğitime tabii öğrencilere internet ihtiyacı göz önüne alınarak geri-ödemesiz burs sağlansın!
-Öğretim üyelerinin maaşı kesintiye uğratılmasın!
***
Hasta sayısı 1000’i, ölü sayısı 20’yi aşmışken, 65 yaş üstü için sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve geri kalan yurttaşlara da sokağa çıkmamaları tavsiye edilmişken, zorunlu haller dışında işçilerin-emekçilerin çalışmaya devam etmesi kabul edilemez.
Şantiyelerde, fabrikalarda, atölyelerde, maden ocaklarında ve işletmelerde patronların işten çıkarma veya ücretsiz izin dayatmalarına ortak mücadele ile karşı durulmalıdır. İçinde bulunduğumuz durumda ücretli izin bir temel yaşam hakkıdır, bundan asla taviz vermeyelim:
Zorunlu alanlar dışında çalışan tüm emekçilere ücretli izin hakkı!
Normal şartlarda bile sağlıklı beslenme ve yaşam koşullarından yoksun olan, maruz kaldıkları işkencelere karşı sürekli açlık grevlerine çıkan tutsaklar, açık ve kapalı görüş imkanlarından da mahrum bırakıldılar:
İnsanlığa karşı suç işleyenler hariç, tutsaklar serbest bırakılsın!
Salgının yayılmasını var güçleriyle engellemeye çalışan ve bunun için sabahtan akşama toplum sağlığı için kendi hayatlarını riske atan sağlık emekçileri için gerekli önlemlerin sağlanması da yaşamsal bir zorunluluktur:
Tüm sağlık emekçilerine gerekli ekipmanlar sağlansın!
KHK ile işine son verilen sağlık emekçileri işlerine iade edilsin!
***
İnsan sağlığı için Salgından da tehlikeli olan bu sistem, en temel insan haklarımız olan yukarıdaki taleplerimizi karşılamak zorundadır. Kapitalistlerin çocukları korunaklı özel alanlarda bizim karantina koşullarında mahrum kaldığımız sosyal etkinlikler ve çok daha fazlasını rahatça gerçekleştiriyor. Küstah zenginler özel hazırlanmış sığınaklarına çekiliyor. Salgın yayılırken işçi sınıfı dünya genelinde çalışmaya devam ediyor. Çalışma ortamlarının çoğunda kayda değer bir önlem alınmıyor. Bu tablo sınıf antagonizmasını keskinleştirmekte, salgının her sınıfa nasıl da farklı yansıdığını ortaya koymaktadır. İnsanlığın nihai kurtuluşunun sosyalizmde olduğu gün geçtikçe tanıtlanmaktadır. Neoliberal kapitalist ekonominin akıbeti burjuvazi içerisinde dahi tartışılmaktadır.
Yukarıdaki asgari taleplerimizi kapitalist düzen elbette kendi eliyle vermeyecek. Aksine bu talepler için sürekli mücadele esastır. İtalya’da ücretli izin hakkını grevle kazanan Fiat işçilerinin kararlılığı, somut bir örnek olarak bize yol gösteriyor.
İzmir’den bir DGB'li