Üniversitelerimizde gericiliğe geçit yok!

Din istismarcısı iktidar, eğitim kurumlarından, kamu kurumlarına, evlerden fabrikalara kadar, yani yaşamın her alanında dinci gericiliği kurumlaştırarak biat eden, sorgulamayan bir nesil yetiştirmeyi hedefliyor.

  • Mücadele postası
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 21 Mayıs 2020
  • 18:15
ikon

Sermaye devleti sömürü düzeninin sorunsuz işleyebilmesi, böylelikle kârlarına daha çok kâr katabilmesi için çalışırken, diğer yandan sömürü düzenine karşı çıkmayacak, haline şükreden, biat edip sorgulamayan bir toplum yaratmak için dinciliği, gericiliği toplum nezdinde tırmandırıyor. Eğitim kurumlarından, kamu kurumlarına, evlerden fabrikalara kadar, yani yaşamın her alanında dinci gericiliği kurumlaştırarak biat eden, sorgulamayan bir nesil yetiştirmeyi hedefliyor.

Üniversitelerde ise ilerici, muhalif akademisyenler ihraç edilerek, ilerici, devrimci öğrenciler her türlü baskı, yasaklama ve uzaklaştırma saldırılarına maruz bırakılarak, gericiliğin yayılması için zemin hazırlanıyor. Gerici-faşist zihniyeti türlü tarikat ve vakıflar eliyle, üniversitelerde gerici çetelerin, faşist yapılanmaların oluşturulması ile yayıyor. Sermaye devleti aynı zamanda kayyım rektörler eliyle üniversitelerde etkinlik, program, söyleşi vb. ile gericiliği tırmandırıyor. Diğer yandan faşist çeteler, üniversitelerde cirit atarken, üniversite yönetimleri tarafından onlara üniversitelerde her türlü imkân sağlanıyor, sırtları sıvazlanıyor, korunup kollanıyor.

Son bir sene içinde üniversitelerden yansıyan olaylara baktığımızda, gericiliğin üniversitelerde ne kadar da arttırıldığını görmemiz mümkündür:

Geçtiğimiz sene Aralık ayında, Ankara Üniversitesi’nde Veterinerlik Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Hasan Bilgili, kendisine ait olan Vcom Hayvan Hastanesi’nde çalışan bir kadın hekime tecavüz etmesi sonrası tutuklanmıştı. Ancak 2 ay sonra serbest bırakılarak, ceza almak yerine rektör tarafından ödül niteliğinde emekliliğe ayrılmıştı. Bu senenin şubat ayında ise, Yıldız Teknik Üniversitesi'nde sözde “profesör” olan Bedri Gencer, 41 kişinin yaşamını yitirdiği Elâzığ depreminin ardından sosyal medya hesabından çocuk yaşta evliliği savunan, çocuk istismarını meşrulaştırmaya çalışan sözler paylaşmıştı. Toplumun ve üniversite öğrencilerinin tepkileri sonucunda Bedri Gencer, sadece derslerinden alınmıştı. Geçtiğimiz haftalarda ise Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı olan Orhan Acar, video konferans sırasında kadın öğrencilerin isimlerini sayarak “Kızların resimlerini de görüyoruz böylece, çaktırma” ifadelerini kullanmıştı. Bu sözleri toplum tarafından tepki ile karşılanınca ise herhangi bir ceza almamış, sadece ertesi gün istifa etmişti.

Yine geçtiğimiz günlerde, gerici-faşist Akit TV'nin yayınladığı “Kadın-erkek rolleri ve ilişkiler” konusunun konuşulduğu programda, İstanbul Aydın Üniversitesi'nde sözde “profesör” olan Muttalip Kutluk Özgüven, canlı yayında çocuk yaşta doğurmayı savunarak, 12-17 yaş arası kız çocuklarının ilk çocuğu doğurmak için “ideal yaşta olduğunu”  ifade etti.

Üniversitelerimizde yaşanan olaylar, toplumda her gün yaşanılan olayların yansıması niteliğindedir.  Toplumda her geçen gün kadına, çocuğa yönelik cinsel istismar, taciz, tecavüz saldırıları gerçekleşiyor. Katiller aklanıyor, istismarcılar iyi hal indirimleri ile ödüllendiriliyor, sözde “profesör” olan tacizci, tecavüzcü akademisyenler ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşabiliyor.

Peki bizler üniversitelerimizde tırmandırılan gericiliğe karşı ne yapmalıyız?

Üniversitelerde, ilerici, muhalif akademisyen ve öğrencilere yönelik baskılar tırmandırılırken, dinci gerici akademisyenler, faşist çeteler korunup, kollanıyor. Tacizci, tecavüzcü akademisyenler adeta destekleniyor, “ceza” adı altında ödüllendiriliyor.  Üniversitelerin asıl bileşenleri, özneleri olan çalışanlar, akademisyenler ve öğrencilere sorulmadan, üniversiteler hakkında birçok karar alınıyor. Bizlerin geleceği hakkında söz söyleniyor ve kendi geleceğimiz hakkında söz söylememiz her türlü yolla engelleniyor!

Özgürlüğümüzü elimizden almaya çalışanlara, geleceğimiz hakkında söz söyleme cüreti gösterenlere, dinci gerici zihniyetlerini bizlere aşılamaya çalışanlara karşı birliğimizi güçlendirmeliyiz. Nasıl ki Ankara Üniversitesi'ndeki yaşanan tecavüz olayında bir araya gelerek eylemler örgütlediysek, nasıl ki Yıldız Teknik Üniversitesi'nde gerici akademisyene karşı birlik olup, dersi terk ederek tepki gösterdiysek, yaşadığımız tüm sorunlara karşı da birlikte mücadele etmeliyiz!

Gerici faşist çetelerin, akademisyenlerin üniversitelerimizde barınmasına geçit yok!

Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için mücadeleye!

İstanbul’dan bir DGB’li