Geleceğe dair kurduğum hayalleri gerçekleştirmek üzere üniversitede okuyan, aynı zamanda hayatını devam ettirmek için çalışmak durumunda kalan milyonlarca gençten biriyim. Sadece öğrenci olmanın bile zor olduğu bu coğrafyada çalışmak zorunda kalmışken, Covid-19 salgınının yükünü omuzlamakta payımıza düştü.
Eğitim alanındaki yetersizlikleri bu süreçte çıplak gözle görmüş olduk. Okuduğum okuldaki online eğitime dair altyapı sorunlarını özellikle. Öğretim görevlileri münferit olarak eğitim verirken ortaya çıkan karmaşıklık bizi daha çok yoruyor. Vize tarihlerinin geçmiş olmasına rağmen sınavların nasıl yapılacağına bile karar verilmiş değil.
Eğitim hayatımın son dönemi olan bu yıl mezun olamayacak olma fikri bile beni kaygılandırmaya yetiyor. Bu salgın döneminde eğitimdeki belirsizlikler devam ederken, iş hayatında da kendini iyice belli eden işçi düşmanı politikalarla karşı karşıya kaldık. Bölümüm ile alakalı olarak çalışmakta olduğum turizm sektörü salgından en çok etkilenen iş kollarından biri. Salgının ilk safhalarında virüsü ciddiye almayıp, çalışanların sağlığını ihmal ederek yurtdışından müşteri almaya devam edildi. Ne zaman ki salgın göz ardı edilemeyecek boyuta geldi, o zaman deneme süresi bitmeyen işçilere; işten çıkarmalar, yıllık izin hakkına sahip olanlara yıllık izin, sahip olmayanlara ise ücretsiz izin dayatıldı.
Yaklaşık bir aydır firmanın 2 departmanı dışında kimse çalışmıyor. Kısa çalışma ödeneği için başvurdukları söylentisi var. Ama şirketten resmi bir açıklama yok. benim ve birçok emekçinin içinde bulunduğu bu soru işaretleri ruhsal anlamda hepimizi fazlasıyla etkiliyor. Sonuç olarak şu anda işe gitmiyoruz. Ay başında maaş alıp almayacağımızı bile bilmiyoruz. İşletmenin sözde çok kurumsal olması artık güven vermiyor. Daha küçük işletmede çalışanları düşünürsek durum çok daha vahim.
Bizlere “Evde Kal” çağrısı yapanlar evde kalırken, karnımızı nasıl doyuracağımızdan, faturalarımızı, kiramızı nasıl ödeyeceğimizden bahsetmiyorlar.
Bu salgın bir kez daha gösterdi ki kapitalist sistemin maşası iktidar için, aslolan rant ve kârdır. İşçinin, emekçinin, öğrencinin hayatı zerre umurlarında değil. Haklarımızı savunmaktan ve sahip çıkmaktan vazgeçemeyiz. Salgın bahanesi ile baskıların ve hak gasplarının yoğunlaştığı bu dönemde taleplerimizi yüksek sesle söylemekten vazgeçmeyeceğiz:
- Eğitimin ücretsiz ve nitelikli olmalı!
- Tüm öğrencilere ulaşım ücretsiz olsun!
- Yurtlar tüm öğrencilere açık ve ücretsiz olsun!
- Yemekhanelerde kaliteli ve ücretsiz yemek verilsin!
- Salgın dönemi bitene kadar tüm elektrik, su ve doğalgaz faturaları devlet tarafından karşılansın!
- Tüm işçilere ücretli izin verilsin ve kamu kaynaklarında biriken tüm para sermayeye değil, işçilere verirsin!
- Sağlık hizmeti ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir olsun!
Marmara Üniversitesi’nden bir Kızıl Bayrak okuru