Sefalet ücretini reddedelim

İşçi sınıfı çalışma ve yaşam koşullarını değiştirmek, insanca yaşamak ve çalışmak istiyorsa ilk olarak verilen bu sefalet zammını reddetmeli ve “insanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret” için mücadeleyi yükseltmelidir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 05 Ocak 2021
  • 08:00

Milyonlarca işçi ve emekçiyi doğrudan ilgilendiren asgari ücret görüşmeleri 28 Aralık’ta yapılan son toplantıyla bitirildi ve beklenen sonuç açıklandı. Toplantı sonucunda AGİ dahil, net 2 bin 825 TL olan asgari ücretle beraber işçi sınıfı 2021 yılında da sefalete mahkûm edildi.

Sendikaların açıkladığı rakamlara göre ücretli çalışanların 9,7 milyonu, yani yaklaşık %50’si asgari ücret ve %20 fazlasını almaktadır. Tüm yıl boyunca sosyal yardımlara ve genel olarak emekçilerin ücretlerine yapılacak olan zamları asgari ücrete yapılan zam belirlenmektedir. Bu yüzden tüm işçi sınıfını dolaylı ve dolaysız ilgilendiren asgari ücret görüşmeleri, Türkiye’de yapılan en büyük toplu sözleşmedir. Ayrıca, işçi sınıfına dönük ücretsiz izin ve kısa çalışma ödeneği gibi saldırıların yanı sıra, temel ihtiyaçlara yapılan zamlar ve ağır pandemi koşulları bu seneki asgari ücret görüşmelerini daha da önemli kılmaktaydı. Tüm bu ağır sorunlar karşısında işçi sınıfının örgütsüz ve dağınık tablosu, görüşmelerdeki tarafların süreci sefalet zammı ile bitirmesindeki en büyük etkeni oldu.

Şer üçlüsünden beklenen açıklamalar

Tam bir orta oyunu olarak süren toplantıların sonunda sermaye devleti adına masada oturan Çalışma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, işçi ve emekçilere reva gördükleri sefalet zammını şu sözlerle duyurdu:

“Asgari ücret çalışması 15 kişilik bir komisyonla yapılmakta. İşçi ve işveren tarafının teklifleri değerlendiriliyor. İşçilerimizi ve işverenlerimizi koruyarak çalışma barışını güçlendirmeyi temel önceliğimiz olarak görmekteyiz. Asgari ücret tespit komisyonu 2021 yılı ücretini karara bağladı. 2021 için net 2825 lira 90 kuruş oldu. Asgari ücret geçen yıla göre 500 lira artmıştır, yüzde 21,56 oranında yükselmiştir.”

Bakan Selçuk’un da açıklamalarından anlaşılacağı gibi, geçmişte ücretten ayrı alınan ve işçi ve emekçilerin hakkı olan AGİ asgari ücrete giydirilmiş durumda. Bununla beraber işsizlik fonundan karşılanan ve sermayedarlara verilen 75 TL desteğin devam ettirileceğini de duyuran Bakan Selçuk, pişkinlikte sınır tanımayarak TÜİK’in açıkladığı çakma enflasyon rakamlarının üstünde bir zam yapıldığını ve işçilere refah kazandırdıklarını iddia etti.

Sermaye adına masaya oturan TİSK kodamanlarından Özgür Burak Akkol ise, verilen sefalet zammından memnun olduğunu belirtti. O da Bakan Selçuk gibi yapılan zammın işçilere “refah” getirdiği yalanını diline doladı. Komisyonun en dengeli asgari ücreti belirlemek için haftalardır çalıştığını iddia eden Akkol; enflasyon, işsizlik, kayıt dışı ile mücadele, iş gücü maliyetleri, ülkeye yeni yatırım çekme gibi birden çok kriterin hesaba katıldığını ifade ederek, asgari ücret belirlenirken sermayedarların çıkarlarının esas alındığını da itiraf etmiş oldu.

Sürecin başından itibaren bir rakam dahi açıklamaktan çekinerek “önce onlar tekliflerini söylesinler” diyen Türk İş bürokratları ise, son toplantıdan önce “3 bin TL’den aşağısına imza atmayız” diyerek görüntüyü kurtarmaya çalıştı. Toplantı sonunda ise açıklanan rakamı onaylamadığını söyleyerek sözde tepki gösterdiler. İşçi ve emekçilere dayatışan sefalet zammında hiçbir rolleri yokmuş gibi topu sermayeye ve AKP-MHP iktidarına atmaya çalıştılar. Çünkü, üçlü şer odağının bir parçası olan sendika ağaları pandemi ve krizin yarattığı ağır sonuçlarından dolayı öfkesi büyüyen işçi sınıfının hedefi olmaktan çekinmektedir. Bu durumu Türk İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat şu sözlerle itiraf etmektedir: “İşçi kesimi olarak kendi ve aileleri için çaba gösterdik. İşçi kesimi olarak beklentileri karşılamaktan uzak, alınan karara katılmıyoruz. Bugünün geçim şartları düşünülmeden oran tespit edilmiştir. Görüşümüzü 4 Aralık'tan bu yana kamuoyuna açıkladık. Temel alınması gereken ilkeleri paylaştık. İşveren kesimi tarafından karşılık görmediğini anlıyoruz. İşçilerin beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Asgari ücret alan milyonlarca çalışan ve ailesi yine mağdur edilmiştir.” İşin içinden sıyrılmanın derdinde olan bürokratların bu sözleri, sürecin başından beri kendilerini sermaye ve onun demir yumruğu AKP-MHP iktidarına teslim ettiğini de göstermektedir.

Geçen yıldan beri Türk İş bürokratları asgari ücretin belirlenme sürecinde, söylemde farklı da olsa son tahlilde kendisinden hiçbir farkı bulunmayan diğer işçi konfederasyonlarıyla ortak açıklamalar yapmayı tercih ediyor. Sendika binalarında yapılan ve “ortak temenninin” ötesine geçmeyen bu açıklamalar ile “işçi sınıfını düşünüyoruz” imajı yaratmaya çalışıyorlar. Bu sene de gerek bu imajı yaratmak gerekse öfkeyi dindirmek ve beklentiyi düşürmek için ellerinden geleni yaptılar.

DİSK ise bunun dışında, sonucu değiştirmeyeceğini bildiği ama “bizden de bu kadar” dedirten kimi sokak ve işyerleri eylemleri gerçekleştirdi.

Sefalet ücreti reddedilmelidir

Şer üçlüsü bir aylık “yoğun” geçen toplantıların ardından görevini tamamladı. Açlık ve yoksulluk sınırının ortada olduğu Türkiye’de 2021 asgari ücretini bir kez daha sermayenin isteği doğrultusunda sefalet ücretine bağladı.

Ancak hiçbir şey için geç değildir. İşçi sınıfı çalışma ve yaşam koşullarını değiştirmek, insanca yaşamak ve çalışmak istiyorsa ilk olarak verilen bu sefalet zammını reddetmeli ve “insanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret” için mücadeleyi yükseltmelidir. Bunun için ilk önce sendikal bürokrasiden bağımsız olarak, fabrikalarda taban örgütlerini ve komitelerini kurmalıdır. İşçi sınıfı bunu başardığı ve sınıfa karşı sınıf perspektifi ile mücadeleyi yükselttiği oranda, kodamanların ve onun hizmetinde olanların masa başında aldığı kararları parçalayıp atabilir.