Sermayenin işçi sınıfı içindeki Truva atları bir kez daha uğursuz rollerini oynadılar. Özelde 140 bin metal işçisini genelde Türkiye işçi sınıfını ilgilendiren MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi (TİS), MESS üyesi kapitalistlerin dayattığı koşullarda imzalandı. Sermaye ile kol kola giren Türk Metal şefleri bekleneceği üzere işçi sınıfını yine sırtından hançerlediler. Saray rejiminin aparatı olan Özçelik-İş’in ağa takımı her zamanki gibi, sermayenin istekleri önünde diz çökmeye dünden hazırdı zaten. Söylemde farklı ancak eylemde kuyrukçuluk yapan Birleşik Metal-İş ise, bir kez daha Türk Metal ağalarının peşine takılarak, iddialarının hem ciddiyet hem samimiyet açısından sorunlu olduğunu yeniden gösterdi.
İşçilerin onaylamadığı şartlarda TİS’in imzalanması MESS’in kodaman takımını memnun etti, sendika bürokratlarını bir “yükten” kurtardı, AKP-MHP rejiminin ise bir kez daha grev yasaklama zahmetine katlanmasına gerek kalmadı. Bu denklemde kaybeden ise işçi sınıfı oldu. Filmi çekilen bu kirli senaryoda bir yenilik yok. Daha önce de defalarca tekrarlanmıştı. Başrolde olan kapitalistlerle onlara figüranlık yapan sendika ağaları, bir kez daha “malum” rollerini oynadılar.
Oyunu bozabilecek olan metal işçileri o görkemli güçleriyle sahneye inemeyince, kapitalistlerle figüranları istedikleri gibi oyun çevirdiler. Ancak iş işten geçmiş değil. Metal işçileri MESS kodamanlarıyla figüranları tarafında sahnelenen oyunu kabul etmek zorunda değiller. Nitekim işçileri hiçe sayan sözleşmeyi parçalamanın yolunu yine metal işçileri gösteriyor. Metal işçileri Çimsataş’taki sınıf kardeşleriyle aynı yolu tuttuğu anda MESS kapitalistlerinin de bürokrat takımının da işçileri tehdit eden saray rejiminin polisinin de havası sönecektir.
İşçi sınıfı direnmediği sürece ne ekonomik ne sosyal ne siyasal bir hak kazanabilir. Tersine kapitalistlerin işçilerin karşılığı ödenmemiş emek-gücünden sızdırdıkları artı-değeri arttırma hırsı karşısında sürekli geri adımlar atmak zorunda kalır. Hak kayıplarının yanı sıra giderek onur kırıcı çalışma koşulları dayatmasıyla da karşı karşıya bırakılır. Grevleri yasaklayarak işçi sınıfının elini-kolunu bağlamaya çalışan, hakkını aramak için direnen işçileri ise polis saldırısıyla tehdit eden AKP-MHP rejiminin varmak istediği yer tam burasıdır. Zira onlar, işçileri her dayatmaya boyun eğen bir köleler yığını durumuna düşürmek istiyor.
Hal böyleyken MESS’in dayattığı sendika bürokratlarının imzaladığı sözleşmeyi parçalamak sadece metal işçilerinin değil, Türkiye işçi sınıfının geleceği açısından da büyük bir önem taşıyor. Direnişi seçen Çimsataş işçileri bu yolu açtı. Onurlu metal işçilerine düşen de yakışan da direnişi seçen sınıf kardeşleriyle dayanışmak ve aynı yolu tutmaktır.
Metal işçileri ya Çimsataş işçilerinin yolunu tutup hakları, onurları ve gelecekleri için mücadele edecek ya da MESS kapitalistlerinin sendika bürokratlarına imzalattığı sözleşmeyi sineye çekip kendilerine dayatılan sefaleti kabullenmiş olacaklar.