Bir TİS sürecini daha geride bıraktık. İhanetçi sendika bürokratları yine bir satış sözleşmesine imza attılar. Sendikacılar 2015 yılında yaşanan Metal Fırtınanın basıncıyla, şimdiki sözleşmenin başından beri sanki bir şey yapıyorlarmış gibi bir algı yaratmaya çalıştılar. Göstermelik olarak fabrikalarda anket yaptılar. Metal işçilerinin bu sözleşmede ne istediklerini, taleplerinin ne olacağını güya sormuş oldular. Fakat sonuçta bizim isteklerimiz herhangi bir şekilde umursanmadı ve Türk Metal kendi istediği bir taslağı bize dayattı. Sendikacılar, taslağın iyi olduğunu ve taleplerimizi karşıladığını bize yutturmaya çalışarak, metal işçilerini bir yanılsama içine soktular.
TİS başlayana kadar kasıtlı olarak işçiler edilgen bırakıldı. Sendika ağaları kendilerinin hazırlamış olduğu taslağın çok iyi olduğuna dair çalışma yürüttüler. İlk başından beri bile taleplerimizi karşılamayan taslak, ileriki günlerde temel tüketim kalemlerine gelen zamlardan dolayı geçerliliğini her geçen gün daha fazla yitirdi.
Her sözleşme döneminde hep aynı senaryo oynanıp duruyor. Görüşmelerin başladığı eylül ayında süreç sessiz sedasız başlıyor. İki ay bu böyle gidiyor. Sonrasında ise göstermelik eylemler devreye sokularak “mücadele ediyoruz” görüntüsü verilmeye çalışılıyor. Geçmişte olduğu gibi bu sefer de yapılan eylemler hiçbir koşulda üretime yansıtılmıyor, hatta molalarımız çalınıyor, kısacası patronu rahatsız etmiyordu. İşçilerin sürecin içine dahil olduğu, tartıştığı, fikir beyan ettiği bir durum söz konusu değildi. Türk Metal ağalarını şakşaklamak olarak geçen eylemlere birçok metal işçisi arkadaşımız katılmak istemiyordu. Böyle olunca da işçilerin eyleme zorla, hatta tehditlerle katılmaları sağlanıyordu.
Asgari ücrete gelen zam oranı, artan enflasyon, hayat pahalılığı taslağın çöp olmasına neden olurken, fabrikalarda yükselen “taslağın revize edilmesi” talebi hep kulak arkası edildi. “Taslağın revize olmayacağına” bizi inandırmaya çalıştılar. Biz taslağı revize edersek MESS de revize edermiş ve ücretleri iyice düşürmek istermiş. Fakat MESS görüşmelere ilk olarak yüzde 12 ile başladı. Sonrasında yüzde 17 ve 27 ile görüşmeleri bitirdi. Bakıyorum MESS başından beri taslağı zaten hep revize etmiş. Ayrıca sendikanın taslağında ücretin yüzde 29 arttırılması isteniyordu. Son toplantıda yüzde 27’ye razı oldular ve revize olmaz dedikleri sözleşmenin revize olan haline imza attılar. Sözleşme sürecini uzun aylara yayılarak bizleri bezdirdiler. En son satış için geç saatleri tercih etmelerinin de bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyorum. Geç saatlere sarkan toplantının sonucunu beklerken hepimizde bir bıkkınlık yaratıldı. Sonuçta “tarihi sözleşme” diye gürültü kopardıkları satış Genel Başkanın katılımıyla gerçekleşmiş oldu.
Metal işçisi olarak örgütlü bir şekilde hareket etmediğimiz sürece bu gibi oyunlara daha çok maruz kalacağız ve her defasında sefalete mahkum edileceğiz. Sendika bürokratlarından bağımsız şekilde, kendi gücümüze güvenerek hareket edersek masada biz işçilerin iradesinin olmasını sağlayabiliriz. Asıl işleri patrona hizmet etmek olan sendika bürokratlarını ancak bu şekilde dize getirebiliriz. Metal işçisi olarak emeğimizin üzerinde oynanan oyunları kendi dışımızda görmemeliyiz. Bu süreci sadece sendika bürokratlarının yürütmesine izin vermemeliyiz. Bizler emeğimize, haklarımıza sahip çıkarak inisiyatifi elimize almalı, karar alma mekanizmasının bizzat elimizde olmasını sağlamalıyız.
2015 yılında ayağa kalkan metal işçisi kardeşlerimiz bize doğru yolu gösteriyor. Yeni fırtınalar yaratmak ise bizim elimizde. Sefalet sözleşmesini kabul etmeyen CİMSATAŞ işçileri bu yolun devamcılarıdır. Bizler de fabrikalarımızda onların bu yolunu takip etmeliyiz. Diğer türlü kaybetmeye mahkumuz…
Çerkezköy’den Türk Metal üyesi bir işçi