20.00: İşçiler sabah 8.00'da buluşmak üzere alandan ayrıldı.
16.00: Çimsataş önünde açıklama yapıldı ve ne olursa olsun fabrika önündeyiz denildi.
“Ben şimdi verirsem MESS'e bağlı bütün fabrikalar ister"
15.30: Metal İşçileri Birliği, Çimsataş kapitalistlerinin işçilere “Ben şimdi verirsem MESS'e bağlı bütün fabrikalar ister" dediğini paylaştı...
***
Mersin’de MESS dayatmalarına ve satış sözleşmesine karşı üretimi durduran Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Çimsataş işçilerinin direnişi 3. gününde devam ediyor. Fabrika önünde bekleyiş sürerken ikisi işyeri temsilcisi 12 işçinin işten atıldığı duyuruldu.
"Kanun sadece garibana mı işliyor"
Fabrika içerisinden polis zoruyla çıkarılan işçiler sabah saatlerinde fabrika önünde toplanmaya başladı. UMUT-SEN fabrika önünde yayın yaparak şunları aktardı:
"İşçiler burada Birleşik Metal nerede?"
Çimsataş işçilerinin mücadele talepleri şu şekilde:
“- Sözleşmenin üstüne % 35 ek zam
-Mesai ücretleri hafta içi % 100, hafta sonu % 300 olsun
-Sosyal haklara % 100 zam
-Tamamlayıcı sağlık sigortası (tüm aile için)
-Eksik yatırılan banka promosyonları tam yatırılsın!”
MİB: “Tereddüt yenilgiye direniş zafere götürür!”
Metal İşçileri Birliği (MİB) “Tereddüt yenilgiye direniş zafere götürür!” diyerek Çimsataş işçilerine seslendiği açıklamasında bölümlere dayalı komite kurma, komite sözcülerine dayalı üst komite kurma, direnişin basına taşınması ve şehir merkezlerinde eylem yapılması önerilerini sundu.
MİB’in açıklamasının tamamı şu şekilde:
“İki gündür kötü koşullara, baskıya ve sendikanız tarafından yalnız bırakılmanıza rağmen haklarınız, geleceğiniz ve her şeyden önce onurunuz için direniyorsunuz. Biliniz ki alacağınız sonuçtan bağımsız olarak direnişiniz daha şimdiden kendi sınırlarını aşarak en berbat çalışma ve yaşam koşulları içinde bulunan milyonlarca işçi ve emekçi için bir umut kaynağı olmuştur. Her ne kadar direnişe gereken desteği henüz vermese de onlarca fabrikada yüzlerce işçi direnişi desteklemekte, 'biz ne yapabiliriz' diye bakmaktadır. Gece yarısı operasyonu ile size sormadan sefalet sözleşmesine imza atan sendika bürokratları ise koltuklarını sallayacağınız korkusuyla ellerini ovuşturarak sendelemenizi, direnişinizin bitmesini beklemektedir.
Dün polis zoru ile fabrika bahçesinden çıkarıldınız. Elbette bu bir geri adımdır. Ama buna rağmen direnişinizi sürdürüyorsunuz. Mücadele böyledir. Bugün çıkarız yarın gene gireriz. Eğer attığımız bir geri adımın dersleriyle daha da güçleneceksek bunda hiçbir sorun yoktur.
Görüyorsunuz bu ülkede bunca yolsuzluk, haksızlık, adaletsizlik ve suç varken polisi, kaymakamı işi gücü bırakmış sizin direnişinizi bitirmekle uğraşıyor. En insani taleplerinizin karşısına polis zoru, cop ve TOMA ile çıkılıyor. Öncelikle hepimiz devletin kolluk güçlerinin bağımsız olmadığını, bu tür eylemlerde hep sermayedardan yana tutum aldığını bilmeliyiz. Bu açıdan bu kurumlardan bir şey bekleyemeyiz. Onların kanunlar dediği şeyin son tahlilde sermayedarları koruduğunu unutmamalıyız.
Evet, önce fabrikadan bahçeye, sonra bahçeden dışarıya çıktık. Ama kararlılığımızdan bir şey söküp alamadılar. Şimdi hızla kendi iç örgütlülüğümüzü güçlendirmeye ve daha geniş bir kamuoyu desteği yaratmanın yollarına bakmalıyız. Başta Metal Fırtına olmak üzere geçmiş deneyimler gösteriyor ki direnişin güçlü ve etkin olması için her bir arkadaşımızın kendini ifade edebilmesi, karar süreçlerine katılması büyük önem arz ediyor. Bu yüzden bölümlere dayalı komitelerimizi hemen oluşturmalı bu komitelerin seçtiği sözcüler üzerinden bir üst komite kurmalıyız. Kararlarımızı buralarda tartışarak almalıyız. Böylece her arkadaş kendi fikirlerini tartışma şansı bulup kendi görüşü ne olursa olsun alınan karara uyabilir.
Basına sesimizi daha çok duyurmalıyız. Bunun için gerekirse özel bir basın komitesi oluşturmalı, yayın organları ve televizyonları gezerek haklılığımızı anlatmalıyız.
Ailelerimizin arkamızda olduğunu göstermeli, tıpkı Metal Fırtına'da olduğu gibi onları fabrika önüne taşımalıyız. Gerekirse sonuç almak için eylemlerimizi şehir merkezlerine taşımalıyız. Ve hepsinden önemlisi direniş konusunda net olmalı, baskı ve engellemelere karşı sonucu ne olursa olsun tereddüt göstermemeliyiz.
Unutmamalıyız, tereddüt yenilgiye direniş zafere götürür!”