8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü seçim gündemiyle birlikte karşılıyoruz. Seçim tarihi olarak açıklanan 14 Mayıs’ın öncesine denk gelen 8 Mart, iktidarı ve muhalefetiyle düzen partilerinin kılıçlarını çektikleri bir dönem olacak. Düzen partileri iyice kızışan seçim atmosferinde işçi ve emekçileri çeşitli “vaatlerle” taraflaştırmaya çalışacak. Tek adam rejiminin politikalarından en çok etkilenen işçi ve emekçi kadınlar ise seçimlerde kazanılmak istenen en temel güçlerden biri olacak.
Kadın düşmanı, baskıcı-gerici politikalarıyla nam salan AKP-MHP iktidarı büyük bir ikiyüzlülükle işçi ve emekçi kadınları sandığa çağıracak. “Ailenin kutsallığı”, “annelerin baş tacı edilmesi” söylemleriyle dinci-gerici politikalarına kadınları yedeklemeye, kadın kolları aracılığıyla işçi ve emekçi kadınlara yönelik çalışma yürüterek 8 Mart’ı da kendi gerici politikalarına alet etmeye çalışacaklar.
Düzen muhalefetiyse tek adam rejiminin kadın düşmanı politikalarına ve ekonomik krizin yıkıcı etkilerine karşı tepki biriktiren işçi ve emekçi kadınları bir oy deposu olarak görüyor. Her fırsatta kadınların hayatlarına karışan, ya ucuz işgücü olmasını ya da eve hapsolmasını isteyen, LGBTİ+ düşmanlığını körükleyerek toplumu kışkırtan tek adam rejimi karşısında “özgürlük” vadediyorlar. Daha düne kadar “Biz başa gelince ilk iş İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar imzalayacağız”, “Ev kadınlığı meslek sayılacak, başvuranın sigortası yapılacak” vb. söylemleri dillendiriyorlardı. Ama ne kadar tutarsız oldukları Millet İttifakı’nın açıkladığı Mutabakat Metni ile birlikte görüldü. Metinde İstanbul Sözleşmesi’nin, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, LGBTİ+ haklarının yer almaması, “Kadın, Aile ve Çocuk Bakanlığı” tanımının yapılması vb. Millet İttifakı’nın kadın sorununa bakışının özünde Cumhur İttifakı’ndan farklı olmadığını gözler önüne serdi.
İktidarı ve muhalefetiyle düzen partilerinin ortaya koydukları seçim programları işçi ve emekçi kadınlar için bir şey vadetmemektedir. Aksine, hem sermaye iktidarının hem de düzen muhalefetinin sermayenin çıkarlarını hizmet eden programları işçi ve emekçi kadınlar için daha fazla sömürü ve geleceksizlik demektir.
İşçi ve emekçi kadınların gerçek gündemi
8 Mart’a giderken siyasetin temel gündemi seçimler olsa da gerçek yaşamda işçi ve emekçi kadınların temel gündemini hayatta kalma mücadelesi oluşturmaktadır. Geçtiğimiz 8 Mart’la kıyaslandığında emekçi kadınların bugün karşı karşıya oldukları sorunlar çok daha derinleşmiştir.
Ekonomik anlamda yaşanan sıkıntıları kadınların gerçek anlamda “hayatta kalma” mücadelesi tamamlamaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından iktidar eliyle kadın cinayetleri adeta teşvik edilerek kadın katilleri, cinsel taciz-istismar suçluları alenen korunup kollanmaktadır. Kadın cinayetleri, şiddet, çocuk istismarı tırmanarak artmaya devam etmektedir. Yakın zamanda gerici Hiranur Vakfı üzerinden gündem olan 6 yaşındaki çocuğun evlendirilmesi münferit bir olay değildir.
Tek adam rejiminin dinci-gerici politikalarının dolaysız bir sonucu olarak yozlaşma, çürüme, toplumsal kutuplaşma ve yaşam tarzına müdahale hızla derinleşmektedir. Gerçek hayatta bir karşılığı olmayan “türban tartışmaları” üzerinden başlayan Anayasa tartışmalarıyla LGBTİ+ düşmanlığının hukuki bir boyut kazanması, kadının “aile kurumu” dışında adının yok sayılması amaçlanmaktadır.
Cendereden çıkmak için…
8 Mart’a giderken ortaya çıkan tablo göstermektedir ki işçi ve emekçi kadınlar haramilerin düzeni tarafından giderek daha fazla cendereye sokulmaktadır. İşçi ve emekçiler, en çok da emekçi kadınlar için tek adam rejimiyle hesaplaşmak ve onu defetmek kısmen rahat bir nefes almak için önemli görülmektedir. Bu kaygı son derece haklı ve yerindedir. Ancak unutulmaması gereken önemli bir nokta daha vardır. O da burjuva düzen sınırlarında dahi hiçbir hak-hukuk tanımayan tek adam rejiminin ancak sokaktaki örgütlü mücadeleyle gönderilebileceği gerçeğidir. İşçi ve emekçilerin, kadınların sokakta örgütlü mücadele yürütmeden en küçük bir demokratik hakkı bile kazanması mümkün değildir. İşçi ve emekçiler kendi gerçek çıkarlarını savunan mücadele programlarıyla ve sınıf tutumlarıyla öne çıkamazlarsa seçimin sonucu ne olursa olsun asıl kazanan emperyalistler ve iş birlikçi burjuvazi olacaktır.
Tümüyle çürüyen ve yağma, sömürü, rant üzerine kurulu olan tek adam rejiminin karşısında düzen muhalefeti ise “sermaye adına bu düzeni en iyi ben yönetirim” demenin ötesine geçememektedir. Bu politikalardan başta emekçi kadınlar olmak üzere işçi ve emekçilerin hiçbir çıkarının olmadığı ortadadır.
Sol-sosyalistler adına ortaya çıkan ittifakların programlarına bakıldığında ise işçi ve emekçi kadınlar için daha somut politikalar ifade edilmektedir. Lakin, işçi ve emekçi kadınlar tek adam rejiminin saldırılarına karşı mücadeleye çağrılsa da ortaya konan programların gelip bağlandığı yer parlamenterist hayallerini ötesine geçememektedir.
İşçi ve emekçi kadınların mevcut cendereden çıkmalarının yolu “Haramilerin saltanatını yıkacağız! Eşitlik ve özgürlük için sosyalizm!” bakışıyla mücadeleyi örgütlemekten geçmektedir. Bir mücadele günü olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, işçi ve emekçi kadınlara bu çağrıyı taşımanın önemli bir vesilesi olacaktır.
Güçlü bir 8 Mart süreci için cüretli adımlar atalım!
8 Mart’a giderken sol-sosyalist ittifakların bir parçası olan kadın hareketinin gündemi de seçim olacaktır. Sınıf devrimcileri bu tabloda kendi bağımsız politikalarını ve pratik duruşlarını daha görünür kılmak için etkin bir çaba ortaya koymalıdır. Yayılan parlamenterist hayallere karşı işçi ve emekçi kadınların bugüne kadar hangi hakkı kazandıysa bunun ancak mücadele ederek kazandığını en güçlü biçimde propaganda edebilmelidirler.
Pek çok işçi direnişinde kadın işçiler öne çıkmakta ve öncülük etmektedir. Bu direnişler emekçi kadın kitlelerinin gündemine taşınmalı, kölece çalışma koşullarına ve krizin faturasına karşı direnen işçilerin yolunda ilerleme çağrısıyla birleştirilebilmelidir. Kadınların gerçek ve kalıcı kurtuluşu için devrim ve sosyalizm çağrıları en yaygın şekilde yapılabilmelidir.
Yaygın ve etkin bir ön çalışmanın sonucu olarak tüm alanlarda tarihsel ve sınıfsal özüne uygun 8 Mart eylemleri-etkinlikleri örgütlenmelidir. 8 Mart günü ise kitlesel kadın eylemlerine işçi ve emekçi kadınların taleplerinin seçim sandıklarına sığmayacağını ifade eden devrimci şiarlarla katılarak en geniş kadın kitlesine devrim ve sosyalizm çağrısı taşınabilmelidir.
İşçi Emekçi Kadın Komisyonları
Şubat 2023