Her yaştan kadın-erkek ve çocuğuyla Filistin halkı, yıllardır işgallere, İsrail saldırılarına ve Siyonizm’e karşı direniyor. Onyıllardır süren saldırılar, katliamlar, tutuklamalar Filistin halkının direnişini bastıramadığı gibi direngenliğin ve mücadelenin tüm emekçi kesimleri kapsadığını da görüyoruz.
Özellikle Filistinli kadınlar bu mücadelede çok önemli bir yer tutuyor. Daha 1933 yılında İngiltere işgaline karşı “Kır Çiçeği Kızları” adlı silahlı bir birlik kurup işgale ve saldırılara karşı savaşan kadınlar, bugün de İsrail saldırılarına karşı gerek cephede gerek cephe dışındaki pek çok işin örgütlenmesinde bizzat yer alıyorlar. Hatta birçok Filistinli kadın, cephe gerisindeki işlerden ziyade bizzat cephede savaşmayı tercih ederek, silahlı örgütlerin içinde daha aktif görevler üstleniyorlar.
Filistinli kadınlar bunların yanı sıra eylemler ve yürüyüşler örgütleyerek, işgalci güçlere karşı mücadeleye soluk aldırmayı da başardılar. 1967 yılındaki İsrail saldırısının ardından kadınların örgütlediği Kudüs yürüyüşü, kadınlar tarafından hazırlanıp dağıtılan afiş ve bildiriler, yine kadınların örgütlediği miting ve gösteriler mücadelede kadınların oynadıkları rolü bir kez daha gösterirken, Filistinli kadınların mücadelesini de dünyaya duyurmuştur.
İsrail işgaline karşı ayaklanmalar sürecinde dinci örgütler kadınların evlerinden çıkamayacağı, direnişe aktif katılamayacağı, geride kalıp çocuklara bakmaları ve direnişçilere yemek hazırlamaları gerektiği yönünde fetvalar yayınladılar. Buna rağmen sokaklara çıkan, silahlı eylemler düzenleyen, semtleri ve mahalleleri örgütleyen, tutuklanan, devrimci örgütlerin içinde aktif yer alan Filistinli kadınlar, direnişlerin ve mücadelenin getirisiyle yaşamın pek çok alanında etkin bir konumdadırlar.
Emperyalizmin ve dinsel gericiliğin kıskacı altındaki Ortadoğu coğrafyasının pek çok ülkesindeki kadınlar, katmerli sömürüyle baş etmek durumunda kalıyorlar. Aynısı Filistin’de de geçerlidir. Fakat diğerlerinden farklı olarak Filistin topraklarında siyonist saldırıya, işgale, sömürüye karşı kadın ve erkeklerin yıllarca birlikte yürüttükleri mücadelenin bir getirisi olarak kadınlara dair gericilik etkisini görece yitirmiştir. Kadın-erkek eşitliği algısı ilerici-devrimci hareketlerin etkisiyle toplumda kısmen yer edinmeye başlamıştır.
Ortadoğu’nun geneline nazaran birçok alanda daha aktif bir konum kazanan Filistinli kadınlar, kadın sorununa da öncelik verip, kimi kadın dernekleri ve emekçi kadın örgütleri kurmuşlardır. Bunlardan bazıları dinsel gericiliğin etkisinde ve bizzat emperyalist devletlerin güdümündedir. Bazıları da ilerici-devrimciler tarafından kurulup emekçi kadınların örgütlülüğünü esas alan dernekler olmuştur.
Son dönemlerde Filistin topraklarında ilerici hareketlerin etkisini yitirmesiyle mücadele geri bir konuma kaymış olsa da örgütlü kadın hareketi kendisini her fırsatta belli etmektedir.
Kadın cinayetlerine, şiddete, tacize karşı dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Filistin’de de kadınlar sokaklara çıkmış, haklarına ve geleceklerine yönelik saldırıları kabul etmemişlerdir. Bunun yanı sıra emek cephesinde de örgütlenen kadınlar işyerinde tacize, mobbinge, düşük ücretlere karşı örgütlülükler yaratmışlardır. İşyerlerinde kreş, doğum izni gibi taleplerle kampanyalar, çalışmalar örgütlemişlerdir. Filistinli kadınlar, işgücüne katılım oranları geçmiş yıllara göre artmış olsa da dinsel gericiliğin de etkisiyle sınırlı sayıda sektörde çalıştırılmaları, kimi yerlerde kocanın izni olmadan çalıştırılmamaları gibi sorunlara karşı da mücadele vermektedirler.
Kadınların örgütlü kimlikleri, yukarıda da belirttiğimiz gibi, ilerici-devrimci hareketlerin etkin olduğu dönemler sayesinde güçlenmiştir. Devrimci gücün etkisini yitirip emperyalizmin baskısı ve etkisi arttıkça da kazanılan tüm haklara saldırılar kapıya dayanmıştır. Başta emekçi kadınları olmak üzere Filistin halkının kurtuluşu ancak kadın-erkek omuz omuza yürütülecek devrimci bir mücadele ile mümkündür.
K. Meydan