İkisi de emperyalist savaş aygıtı NATO üyesi olan Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilim karşılıklı hamlelerle tırmandırılmaya devam ediliyor. Doğu Akdeniz’den Ege Denizi’ne taşınan gerilim tehditler, diplomatik üsluptan uzak açıklamalar, restleşmeler ve suçlamalar biçiminde sürüyor. Gerginlik, emperyalizmin bölgesel hedeflerine hizmet etmek üzere kurgulanmış gözüküyor. Her iki ülkede de seçimler öncesine denk gelen bu gerilimi iç politika malzemesi olarak da kullanılıyor.
Gerilimin bir tarafında Yunanistan’daki sağcı Kiryakos Mitsotakis hükümeti var. Mitsotakis’in sızdırılan telefon konuşmasının yarattığı skandalla güç kaybeden Atina’daki sağcı hükümet Türkiye’yi provokasyon yapmak ve sınırları ihlal etmekle itham ediyor. ABD Kongresi’nin onayıyla bu gerilimi tırmandıran adımlar atıldı. F-16’larla taciz etti, NATO görevi sırasında TDK’ya ait uçağa ve Girit’te bulunan S-300 füzelerinden Türk Hava Kuvvetleri uçaklarına radar kilidi atıldı. Milliyetçi hezeyanlar içinde Türkiye karşıtlığı üzerinden politika yapan Mitsotakis, ABD Kongresi’nden büyük destek görüyor. Emperyalistler bu desteği, ancak NATO üyesi iki ülke arasında artan gerilimden fayda sağladıkları ölçüde verirler. Yunanistan’ın hava sahası ihlali NATO tatbikatı sırasında yapılmış ve Türkiye’nin F-16’ları da ABD’den satın alınmıştır.
Sağcı Mitsotakis hükümeti ABD’nin desteğini alarak, Türk-Yunan karşıtlığını kullanarak hem seçimi hem de bölgesel kazanımlar elde etmeye çalışıyor. Kimileri Yunanistan’ın S-300’leri kullanarak Türkiye’nin S-400’leri devreye sokmasını ve bu haliyle gerilimin artmasını ve ABD ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesini planladığını iddia ediyor. Bu iddialar uçuktur, zira NATO üyesi iki devlet arasında çatışmaya ABD kolay izin vermez. Ayrıca Türkiye, halen ABD-NATO üsleriyle dolu bir ülkedir. Yine de gerilimi tırmandırıp her iki devletin Beyaz Saray’a daha çok angaje olmasını sağlamak ABD’nin işine geliyor. Bundan faydalanmaya çalışan Yunanistan yönetimi ise, Washington’daki savaş kundakçıları nezdinde ‘kıymetini’ arttırmaya çalışıyor. ABD ile yaptığı anlaşmalar sonucunda silah deposuna dönüşen ülke 20 adet F-35’in yanı sıra ikinci bir alım için de başvuru yaptı. Fransa’dan alınan 24 adet F3R savaş uçağına, 84 adet F-16 daha ekleme hazırlığında.
Yunanistan hükümetinin ekonomik kriz içindeyken silahlanma ve savaşa bu kadar harcama yapması, emekçilerin sırtına yeni faturaların yıkılacağı anlamına geliyor. Sağcı hükümet şovenizmi ve milliyetçiliği tırmandırırken, gerici baskıları da arttırıyor.
“Bir gece ansızın gelebiliriz” mi?
Bu arada Saray rejiminin şefi Tayyip Erdoğan ise yayılmacı/ilhakçı saldırganlığın mottosu gibi kullandığı “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözünü Yunanistan için de kullanmaya başladı. Kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada ırkçı-şoven söylemin dozunu arttıran Erdoğan, “Yunanistan ne siyasi ne ekonomik ne askeri bakımdan dengimiz olmadığı için muhatabımız da değildir” dedi. Bu kibirli söyleme rağmen ertesi gün “muhatabı olmayan” Yunanistan’la yaşanan soruna ilişkin tekrar açıklama yaptı. Erdoğan, NATO toplantısı öncesinde de “benim için Miçotakis diye biri yok” diye vaaz vermişti.
"Yunanistan'ın Ege'de S-300 tacizi sonrası Türkiye radar kilidi olayına yönelik nasıl bir adım atar" sorusuna yanıt veren AKP şefi şunları ifade etti:
“Gerek NATO sekreteri ile gerek NATO temsilcileri ile görüşmeleri sürdürüyoruz. Bu konuda hassasiyetimiz kararlılıkla devam ediyor. Yunanistan da bunun farkında. Bu konuda da çekidüzen vermiş gibi görünüyorlar. Bundan sonraki süreçte de Yunanistan Türkiye ile nasıl bir ilişki içerisinde olacağını düşünerek hareket edecektir. Yoksa tekrar söylüyorum bir gece ansızın gidebiliriz”
Benzer söylemleri kullanan Erdoğan, belli aralıklarla Yunanistan kartını oynamaya çalışıyor. Suriye üzerinden ifade edilen “Bir gece ansızın gelebiliriz” söyleminin rotası Yunanistan ve Ege adalarına çevrilmiş durumda. Ancak Yunanistan ne Irak ne Suriye’dir. Yani AKP şefi yine sahte kabadayılıklar peşindedir. Mafyatik rejimi her tarafından dökülürken, Yunanistan’a sahte kabadayılıklar yaparak kendi çöküşünü ertelemeye çalışıyor.
İki ipte birden oynamaya çalışan dinci-faşist rejimin şefi Erdoğan ile sağcı Miçotakis’in söylemleri ve politikaları bu gerilimin görünen yüzünü oluşturuyor. AKP iktidarının dış politikadaki başarısızlığı ve sıkışmışlığı Yunanistan hükümetine ayrıca manevra alanı sağlıyor. Aynı şekilde yükselttikleri gerilim AKP iktidarına seçim öncesinde milliyetçi/şovenist histeriyi kullanma imkanı sağlıyor.
ABD emperyalizminin Ege Denizi’ndeki politikalarına hizmet eden bu gerilimden iki ülke de faydalanmaya çalışmaktadır. Ankara’daki mafyatik Saray rejimi de Atina’daki sağcı hükümet de gerici kapışmadan pay kapma ve kendi iktidarlarını sağlamlaştırma derdindeler. Bu politikaların iki ülke halklarına beladan başka bir şey getirmeyeceği ise açıktır.
ABD’nin Çin ve Rusya’yı çevreleme politikasının bir ürünü olarak, Ege ve Karadeniz’i “NATO Gölü”ne çevirme hamleleri bölgeyi ve Ege’nin iki yakasındaki ülkeleri gerilimlerin merkez üssü haline getirmiş bulunuyor. Bu alanda kopartılacak fırtınanın kapsamı emperyalizmin hedefleri ve çıkarları doğrultusunda atılacak adımlara bağlı olacaktır. İki ülke halklarının çıkarları ve geleceği ise savaş aygıtı NATO’yu topraklarından kovmayı ve emperyalistlere hizmet eden gerici iktidarları yıkmayı gerektiriyor.