Kırların çözülmesiyle kentlere akan kitleler beraberinde barınma sorununu da getirmişlerdir. Sermayenin umurunda olmayan bu soruna emekçiler yine kendi emekleriyle el atmış ve gecekondular kentlerin farklı noktalarına serpilmiştir. Bu emekçi mahallerinden Fetihtepe, Tokatköy, Hacıhüsrev mahalleleri, Tozkoparan bir bir yıkılmakta...
İnsanın hayatta kalması için zorunlu olan barınma, kâr yasalarına dayanan kapitalizmde “hak” konumunda değil bir meta olma gerçekliğini/geçerliliğini koruyor neticede. Çitlenip özel mülk edinilen toprakları elinde tutanlarla, bundan mahrum olanların eşitsizliği her geçen gün daha da derinleşiyor. Kapitalizmin olağan işleyişinin ürünü olan bu sorunlar günümüzde yoksulluğun, yolsuzluğun, baskı ve yasakların ifadesi olan AKP’li yıllarda, hele de devirdiği yirmi yılın ardından daha da katmerlendi.
Şehirler, AKP’nin yönetiminde ve sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda tarihi, kültürel, doğal değerler hiçe sayılarak rant temelinde yeniden ve yeniden dönüştürülüyor. Kanun hükmünde kararnameler, özel imar izinleri, Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) tekelleşmesi, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) muafiyetleri gibi bir dizi kanun ve yönetmelik üzerinden projeler ortaya konan AKP, bu alanı oldukça semirdi. Yapılan bir araştırmaya göre AKP dönemindeki büyük ölçekli 130 inşaat projesi üzerinden toplam 1 trilyon 486 milyar 900 milyon TL rant elde edilmiş. Sermayenin, yandaş şirketlerin eli de AKP sayesinde bir hayli rahat. Aynı araştırma imar mevzuatına aykırı olarak ek inşaat üreten 30 kaçak imalat projesinden 48 milyarı cebe indirenler olduğunu ortaya koymuş bulunuyor. AKP iktidarında rant, yolsuzluk, usulsüzlük ve kayırmacılık tüm hızıyla sürüyor.
Şimdilerde Fetihtepe’de, Tokatköy’de, Hacıhüsrev mahallesi ve Tozkoparan’da devlet “kentsel dönüşüm” adı altında emekçilerin ellerinden evlerini, birikimlerini alıp yandaş şirketlere aktarmayla yoğun bir şekilde meşgul. Evler boşaltılıp kapılar mühürleniyor. Dönüşüm için imza vermeyenlerin elektrik-su-doğalgazları devlet tarafından kesilerek emekçiler evlerinden çıkmaya mecbur ediliyor. Yoksul emekçilerin bütün birikimleri, yıllarca belediye ödedikleri vergiler yok sayılıyor, verilen sözler tutulmuyor.
Depreme riskli alan bahanesiyle evler hazineye devrediliyor, emekçilere ise karşılıklı anlaşma sunulmuyor. Evleri kentsel dönüşüme alınanlar için verilen kira yardımı, en riskli alanlarda dahi ev tutmaya yetmeyecek bir meblağ olan 1950 TL veriliyor.
Kentsel dönüşüm konusunda rızası alınmayan emekçiler, bu dönüşümün hiçbir aşamasında muhatap görülmüyorlar. İtiraz edenler TOMA’lar, çevik kuvvet, sivil polisler eşliğinde belediyenin yıkım ekipleriyle karşı karşıyalar. Yeni güne şafak baskınlarıyla uyanıyorlar, gözaltına alınıyorlar. Her yeni gün hayatlarından çalarak güç bela meydana getirdikleri dört duvar bir çatının holdingler, holdinglerin arkasındaki devlet gücüyle yerle bir edildiğini görüyorlar.
Bu emekçi mahallerinde oturanların çok daha yakıcı bir şekilde hissettiği barınma ihtiyacı, rantsal dönüşüm projeleriyle, hayat pahalılığı, düşük ücretler, gelir kayıpları ve ev kiralarına gelen astronomik rakamlarla bugün milyonlarca işçi, emekçi için temel bir problemdir. Bu nedenlere ek olarak devlet yurtlarının az olması, üniversite gençliği için de barınamama meselesini çok yakıcı bir gündem yapmıştır. Bu ortak sorun haliyle ortak bir mücadelenin konusu yapılabilmelidir. En temel insani ihtiyaçlarımızın karşısında karşımızda holdingler, valiler-kaymakamlıklar, belediyeler, kolluk kuvvetleri seferber oluyorken, bizler de işçisi, emekçisi, genciyle haklarımız için el ele vermeliyiz. Kaldı ki AKP iktidarı ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel her alanda bizler için çok yönlü yıkım dayatmaktadır. Tüm bu yaratılan yıkımın altından çıkabilmek için bu harami saltanatını yıkmaya cüret etmeliyiz.