TÜİK mayıs ayı enflasyon oranını yüzde 2,98 olarak açıkladı. Bu orana göre enflasyon oranı beş aylık yüzde 35,64, yıllık ise yüzde 73,50 olarak belirlendi. İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerin gözünde hiçbir itibarı kalmayan ve onları sefalete mahkûm eden gerici-faşist rejiminin aparatı TÜİK, çarşıda-pazarda cep yakan enflasyon oranını düşük göstermek için her türlü oyuna başvurmaktadır. Mayıs dönemine ait tüketici enflasyonu (TÜFE) verilerinden “Madde Sepeti ve Ortalama Madde Fiyatları” adlı liste yer almadı. TÜİK’in bu hamlesi, iğneden ipliğe yapılan fahiş zamları artık gizleyemediğini, çareyi ise madde fiyat listesini tamamen kaldırmakta bulduğu anlaşılmaktadır. Böylece detaylı olarak madde fiyat listesini açıklanması beklenen TÜİK’in, tam tersine, listeyi hiç yayınlamaması toplum nezdinde güvenirliğini iyice yitirmesine yol açmaktadır. Görevden almalarla, istifalarla veya aldıkları raporlarla gündemde düşmeyen TÜİK çalışanları, saray rejiminin emekçileri yıkıma uğratan ekonomisini gizlemekte zorluk yaşadıkları görülmektedir. Örneğin, mayıs ayında 7 TÜİK çalışanın rapor alarak imzadan kaçmaları, gerçek enflasyonun ne kadar korkunç boyutlara ulaştığını bir kez daha göstermektedir.
Ücret zamlarına yeni bir kılıf!
Gerçek enflasyonun “yüzde 160” olarak hesaplandığı yerde, TÜİK daha da ileri giderek mayıs ayında enflasyon oranını önceki aylara göre daha düşük göstermesinin altında saray rejiminin kirli hesaplarının yattığı hemen anlaşılmaktadır. Gelecek ay da yüzde 2,5 aylık enflasyon artış oranı açıklanırsa eğer, 6 aylık tüketici enflasyonu yüzde 39 olacak! Böylece temmuz ayında ücretler de buna göre artacak. İşçiye, kamu emekçisine ve emekliye daha düşük enflasyon farkı ödemek için atılan bu adım, milyonların sürüklendiği açlık girdabında daha da boğulması anlamına gelecektir. Eğer mayıs ve haziran enflasyonları yüzde 6 düzeyinde olsaydı, 2022 yılı altı aylık enflasyonu yaklaşık yüzde 48 olacaktı. Böylece Temmuz’da ücretler, en az yüzde 48 artacaktı. Saray rejimi, yaptığı küçük hesaplarla toplumun hissettiği gerçek enflasyonun yanında-yöresinde geçmeyen yüzde 48’lik zam oranı bile emekçilere çok görülmekte ve böylece düzenbazlık bir üst boyuta taşınmaktadır.
İki yüzlükte ve sahtekarlıkta sınır tanımayan saray rejimi, attığı bu adımla birlikte “halkımızı enflasyona ezdirmek” yalanlarıyla toplumu manipüle etmeye hazırlanıyor. İşçi ve emekçileri zerre kadar umursamayan, her adımda sermayenin çıkarlarını savunan Erdoğan rejimi, bir de sermaye sınıfına bir kıyak daha geçerek, olası asgari ücret zammı ve bazı fabrikalarda yapılacak 6. ayı zammını da böylece düşük yapılmasını sağlayacaktır. Erdoğan rejimi, yüksek perdeden hamaset nutukları atmayı elden bırakmayacak hatta daha da ileri giderek temmuz ayı ücret zammını kendilerinin verdiğini emekçilere “müjde” diye yutturmaya çalışacaktır.
Bir söz de sendika bürokratlarına…
Sahtekarlık ve ikiyüzlülükte saray rejiminden geri kalmayan sendika bürokratları, sahte TÜİK verilerini baz alarak imzaladıkları sözleşmelerle başarı öyküleri yazıyorlar. Sendika yönetimleri, sendikaların mücadele yerleri değil de sanki istatistik kurumlarıymış gibi birtakım verileri açıklamakla yetinebiliyorlar. Örneğin Türk-İş, her ay açlık ve yoksulluk sınırını açıklamaktadır. Fakat gelin görün ki, insanca yaşayabilecek ücret mücadelesi için yaptıkları hiçbir şey yok! İşçi sınıfını kandırmak için fırsat kollayan bu iş birlikçi takımı, sınıfın mücadele enerjisini el birliği ile yok etmektedir. İşçi sınıfının mücadele adresleri olan sendikaların içini boşaltan bu ağa takımı, kurulu düzenleri bozulmasın diye sınıfın geri bilincine yaslanarak adeta hareketsizliği örgütlemektedirler. Saray rejimi de işçi sınıfının üzerine kene gibi yapışan sendikacılardan aldığı güçle istediği gibi at koşturmaktadır.
Bu oyunu mücadele bozar!
Krizin yıkıcı etkisi altında ezilen işçi ve emekçiler, “bir dokun bin ah işit” durumundalar. Son sekiz ayda TL’nin yüzde 65 değer kaybetmesi nedeniyle işçi ücretlerinin tamamen erimesi; elektriğe, doğalgaza, akaryakıta, gıdaya dur-durmak bilmez zamlardan dolayı işçi sınıfı nefes alamaz hale sokulmuştur. İşçi sınıfının örgütsüz ve dağınık tablosu ise, bu kısır döngüden kurtulmasını engelleyen faktörlerin başında gelmektedir. Diğer yandan işçi sınıfını yıllardır bölen, parçalayan ve örgütlülüklerini tasfiye eden sermaye sınıfı, bu tablodan en büyük payı almakta ve servetine servet katmaktadır. Bu döngüden tek çıkış yol ise, işçi sınıfının tabandan birliğini sağlaması ve mücadeleye atılmasıdır.
İşçi sınıfı, haklı ve meşru taleplerini temel alarak mücadele sahnesinde yerini almalıdır. İnsanca çalışma ve yaşam koşullarını kazanmak için başına örülen çorapları söküp atmalıdır. Sermaye sınıfı başta olmak üzere sendika bürokratlarına ve saray rejimine hesap sorma bilinciyle harekete geçmelidir. Tıpkı 52. yıldönümünde olduğumuz Büyük İşçi Direnişi 15-16 Haziran gibi...