Thomas Sankara cinayetinden 34 yıl sonra ilk duruşma

Sosyalist bir toplum düzenini benimseyen Sankara, emperyalistler ve onlara bağlı işbirlikçi burjuvalara meydan okuyordu. Ülke yönetimi ve devrimin ilerleyişi için Devrimi Koruma Komitelerini kurdu. Devrim sonrası tarımda kendi kendine yeten bir ülke olmak için, daha önce yerel otoriteler tarafından işletilen tüm araziler kamulaştırılarak, devlet denetimine geçirildi.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 13 Ekim 2021
  • 22:00

Afrika’nın Che Guevara’sı olarak bilinen Thomas Sankara cinayetinden 34 sene sonra açılan davanın ilk duruşması, 11 Ekim Pazartesi günü gerçekleşti. Dava için atanan 2 avukat, 20 bin adet dosyayı daha iyi inceleyebilmek için bir ay müddet istedi. Mahkeme hakimi 2 hafta süre vererek, ikinci duruşmayı 25 Ekim Pazartesi’ye koydu.

Sankara, 1949’da sonradan Burkina Faso ismini alacak olan Yukarı Volta’da dünyaya geldi. 1972’de eğitimi için Madagaskar adasına gitti ve orada “demokratik halk devrimine” tanıklık ederek, Marksist-Leninist düşüncelerle tanıştı. Ülkesine geri dönünce “Regroupement des Officers Communistes” (ROC) adlı komünist askerler grubunu oluşturdu. Fidel Castro, Che Guevara ve Gana’nın askeri lideri Jerry Rawlings’ten ilham alan Sankara, emperyalizme karşı tüm Afrika kıtasının bağımsızlığı için mücadeleyi savunuyordu. Afrika kıtasını esir alan, kalkınmasını önleyen ve ülkelerin özgürlüğe kavuşmalarını engelleyen IMF borçlarına karşı çıkıyordu.

Thomas Sankara’nın ülkesi uzun yıllar Fransız sömürgeciliğinin egemenliği altında kaldı. Burkina Faso’nun şimdiki başkenti olan Ouagadougou 1896’da Fransız istilacıları tarafından işgal edilmişti. İşgalci Fransız ordusu kısa süre sonra da tüm ülkeyi ele geçirdi. 1960 yılına kadar Fransız istilası altında olan ülke, Yukarı Volta adıyla bağımsızlığa kavuştu. Ardından, 1980’lere gelene kadar 2 anayasa yazıldı, 2 darbe gerçekleşti. 1978’den itibaren 3. Cumhuriyet dönemi ilan edildi.

Fakat ülke genelindeki huzursuzluk ve yönetim sorunu devam etti. Bu da kitlelerin öfkesinin sokağa taşmasına neden oldu. Ülke genelinde öğretmenlerin başlattığı grevin etkisiyle, Saye Zerbo önderliğinde bir grup asker, 15 Eylül 1980 yılında darbeyle yönetime el koydular ve Zerbo devlet başkanı yapıldı. Darbe sonrasında ülkenin durgun halinden memnun olmayan genç askerlerle kıdemli askerler arasında iç çekişmeler başladı. Ülkeyi yöneten Zerbo gösteri ve grev hakkı gibi birçok hakkı yasakladı ve kitlelerde popülaritesi hızla düştü.

7 Kasım 1982’de yeni bir darbe gerçekleşti. Darbe yapanlar arasında, ülke genelinde tanınan ve öne çıkan Thomas Sankara da yer alıyordu. Başkanlığa önem atfetmeyen Sankara’nın yerine Jean-Baptiste Ouédraogo geçti. O dönem Fransa ile bağlantıları güçlendirmeye çalışan Ouédraogo, Fransa başbakanının oğlu ve Fransa-Afrika Çalışmaları sorumlularından Jean-Christophe Mitterand’ın ziyaretinden sonra Sankara’yı hapsetti. Sankara’nın tutuklanması ordu içerisinde huzursuzluğa ve halkın protestosuna yol açtı. Olaylar neticesinde subay Blaise Compaoré kendisine bağlı birlikleriyle başkente yürüdü ve Sankara’yı kurtardı. 4 Ağustos 1983’te Sankara’nın özgürlüğe kavuşup, iktidara gelmesi, daha sonra devrim olarak nitelendirilecekti.

Sosyalist bir toplum düzenini benimseyen Sankara, emperyalistler ve onlara bağlı işbirlikçi burjuvalara meydan okuyordu. Ülke yönetimi ve devrimin ilerleyişi için Devrimi Koruma Komitelerini kurdu. Devrim sonrası tarımda kendi kendine yeten bir ülke olmak için, daha önce yerel otoriteler tarafından işletilen tüm araziler kamulaştırılarak, devlet denetimine geçirildi. Köylülüğün emeğinin karşılığı da yükseltildi. “Devrim kadınların özgürlüğüyle gelir” diyen Sankara, kadın-erkek eşitliği ve toplumun her kesiminin okuryazar olması faaliyetlerine büyük önem verdi. Sankara iklim ve çevre konusunu da es geçmedi. Çölleşmenin engellenmesi amacıyla ağaç kesimine sınırlamalar getirildi. Doğalgazın kullanılması konusunda bilinçlendirme kampanyası yürütüldü. Hayvanların korunması için mücadele yürütüldü.

Thomas Sankara’nın mücadelesi ulusal kültürel alanı da kapsıyordu. 1984’te, sömürgeci izlerin silinmesi için ülkenin ismi “Onurlu insanların yaşadığı anayurt” anlamına gelen Burkina Faso olarak değiştirildi. Yeni ulusal marşı bizzat Sankara besteledi. İktidarda bulunduğu dönemde Fidel Castro ile tanışan Sankara, Küba ile ilişkileri de geliştirdi. 600 genci, bir meslek edinmeleri ve ülkenin gelişimi için, 1986’dan itibaren Küba’ya gönderdi.

Sankara ülke içinden ve dışından birçok saldırı, düzmece oyunlar ve sıkıntılarla da boğuştu. Nitekim çok geçmeden, emperyalistlere karşı tutum ve söylemlerinden kaynaklı tecrit edildi. Thomas Sankara’nın popülaritesi düşürülmek ve halkın devrime olan inancı zayıflatılmak isteniyordu. Sankara, yakın arkadaşı olarak bilinen Blaise Campaoré’nin başını çektiği bir darbe sırasında, 15 Ekim 1987’de, 30 kişiyle birlikte katledildi. Emperyalistlerin baş belası olan ve Afrika kıta halkı için bir umut simgesi haline gelen Sankara’yı katleden Campaoré, devlet başkanlığı koltuğuna oturdu.

34 yıl sonra suçluları yargılamak için açılan davada cinayetin asıl sorumluları sanık koltuğunda oturmayacak. Bu gerçekliği en iyi özetleyen de 1987 darbesindeki katliamdan tek sağ kurtulan, Sankara’nın eski yoldaşı Halouna Traoré’nin şu sözleridir: “Duruşma bizi aynaya bakmaya, dışarının suç ortaklığı ile kendimize verdiğimiz zararı görmeye yönlendiriyor, çünkü darbenin maddi tarafı Burkina Faso'da gerçekleşti, ancak emri verenler dışarıdandı…”

G. Devran