“Taht oyunları” gölgesinde dinci-faşist rejimin tahkimatı

Görüldüğü üzere taraflar emekçilere düşmanlık, faşist baskı rejiminin tahkimatı, algı operasyonları gibi iğrenç işlerde tam bir uyum içinde çalışıyorlar. Halk can derdindeyken taht kavgalarına tutuşmaları da rejimin tahkimatı için çalışmaları da korona krizinin derinleşmesine yarıyor sadece. Bunun ağır faturasını ise işçiler, emekçiler, yoksullar ödüyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 21 Nisan 2020
  • 16:26

Türkiye’de koronavirüs krizi günden güne derinleşiyor. Gerçeğin ancak bir kısmını yansıtan resmi rakamlar bile bunu teyit ediyor. Perinçekçi Vatan Partisi destekli AKP-MHP koalisyonu, krizi yönetme politikasını “algı operasyonları”na endekslediği için salgın hızlı bir şekilde yayılıyor. Halkın sağlığını umursamayan koalisyon, emekçileri felaketle baş başa bırakıp kirli işlerine odaklanmış durumda. Bu sırada “taht oyunları” serisine yeni halkalar ekleniyor, rejimin tahkimatı için çevrilen kirli manevralar birbirini izliyor.  

AKP içindeki klikler arası rezil hesaplaşmalar korona, salgın vs. dinlemiyor. Milyonlarca insan ya salgınla işsizlik kıskacına alınmış bulunuyor ya da “virüsün insafına” terk edilerek çalışmaya zorlanıyor. Emekçilerin hayati sorunları elbette muktedirleri ilgilendirmiyor. Saray etrafındaki her klik kendince salgını fırsata çevirme hesapları yapıyor. İktidarda daha etkili bir konum elde etmek, ranttan daha büyük pay kapmak, devlet kurumlarını besledikleri “özel örgüt” militanlarının çiftliğine çevirmek gibi hesaplar temel önceliklerini oluşturuyor. 

***

Bu kirli kavga yeni değil elbette. Her iktidar döneminde şu veya bu şekilde yaşanıyor. Ancak tek adam diktasında koalisyonlar, ittifaklar, reise yaranma yarışı, talan alanlarının her zamankinden çok olması gibi olgular, bu tiksinti verici kavgayı şiddetlendiriyor. Kepazelik öyle bir noktaya ulaşmış ki, halk can derdindeyken bile kavgalarıyla gündemi işgal ediyorlar. Bir kliğin başında sarayın damadı, diğerinin başında başka bir partiden devşirilen faşist bir çete başı var. Sömürü, baskı, zorbalık, talan, emekçilere düşmanlık konusunda aralarında fark bulunmuyor. Zira tümü aynı sınıfın, asalak kapitalistlerin siyasi alandaki temsilcileridir. Buna rağmen iktidar-rant kavgası söz konusu olunca birbirlerine kılıç çekiyorlar.

Sokağa çıkma yasağında yaşanan kepazelikler klikler arası çatışmayı alevlendirdi. Bundan dolayı İçişleri Bakanı S. Soylu istifa etti. Ancak saray rejimi bakanın görevde kalmasını istedi. AKP şefinin kararı hem faşist partinin başı D. Bahçeli hem D. Perinçek tarafından alkışlandı. Çatışma, sefil çıkarların bekası için görünürde hafifletildi. Buna karşın sarayın karanlık dehlizlerinde dalaşmanın devam ettiğinden kuşku duymamak gerek. Zira damat tarafının “Pelikan” diye adlandırılan bir çetesi var. Saray rejiminin bakan koltuğuna oturttuğu kişinin ise çete-mafya tarzı bir örgüte dayandığı artık sır sayılmıyor. Yani her iki taraf da bindirilmiş kıtalara dayanarak çete savaşını kendi lehine çevirmek için pusuda bekliyor. 

***

Sarayın karanlık dehlizlerinde “taht oyunları” devam ederken, dinci-faşist rejimi tahkim etme çalışmaları da hız kesmiyor. İktidar-rant kavgasında birbirine kılıç çekenler “katiller ve tecavüzcülerin affı” için birlikte çalıştılar. Rejimin kepazeliklerini örtmek için tezgahlanan algı operasyonlarını birlikte yürütüyorlar. Rejim muhaliflerine birlikte saldırıyorlar. Büyükşehir belediyelerinin iş yapmasını birlikte sabote ediyorlar. Her iki tarafın da “paralel yapı” diye adlandırılan Fethullah Gülen Cemaati ile flört etmişliği var. İkisinin de özel çete örgütlenmeleri var ama yerel yönetimleri hedef alan saldırılarda CHP’li büyükşehir belediyelerini “paralel yapı” kurmakla itham ediyorlar. Saray rejiminin büyükşehir belediyelerine karşı yürüttüğü pervasız saldırıda iki taraf da tetikçilik yarışına tutuşuyor. 

Görüldüğü üzere taraflar emekçilere düşmanlık, faşist baskı rejiminin tahkimatı, algı operasyonları gibi iğrenç işlerde tam bir uyum içinde çalışıyorlar. Halk can derdindeyken taht kavgalarına tutuşmaları da rejimin tahkimatı için çalışmaları da korona krizinin derinleşmesine yarıyor sadece. Bunun ağır faturasını ise işçiler, emekçiler, yoksullar ödüyor. 

Bu kokuşmuş rejimden de onu destekleyen çetelerden/kliklerden de başka bir şey beklenemezdi zaten. Nitekim tutum değiştirmek bir yana, gittikçe pervasızlaşıyorlar. İşçi sınıfı ve emekçiler bu kepazelikleri reddetmeli, kendilerine ölümü dayatan AKP-MHP koalisyonundan hesap sorabilmek için hazırlanmalıdırlar.