Deprem öncesinde hiçbir önlem almayan, sonrasında ise halkı enkaz altında ölüme terek eden Saray rejiminin başı Tayyip Erdoğan, utanıp sıkılmadan depremde yıkıma uğrayan kentlerde dolaşıp seçimler için propaganda yapmaya başladı. Halkı ölüme terk eden suçlular şebekesi pişkin pişkin koltuklarında oturmaya devam etmekle yetinmediler, şimdi kıyımdan arka kalanlara propaganda yapıp oy istiyorlar.
Belediye başkanlıklarını ele geçirdikleri günden bu yana, yani çeyrek yüzyılı aşkın bir süredir rant ve talandan besleniyorlar. Bu ranta dayalı politika yüz binlerce insanın hayatına mal olmuşken bile, hiçbir değişiklik yapmadan aynı şekilde yollarına devam etmek istiyorlar. Zira kapitalizmle dinci-gericiliğin sentezi olan bu ucube zihniyetin farklı yönetmesi mümkün değil. Bundan dolayı hayatını kaybeden yüz binlerce insanın vebali sırtlarındayken bile düşünebildikleri tek şey kokuşmuş rejimlerini ayakta tutup yağma ve talana devam etmektir.
Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu Saray rejimi, gönüllüler tarafından yapılan bunca yardım ve bağışlara rağmen, haftalar sonra bile herkese altına sığınabileceği bir çadır tedarik edemedi. Saray devşirmesi İçişleri Bakanı, birçok yerde depremzedelere kahvaltı veremediklerini, bazı temel ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını söyleyerek halktan yardım dileniyor. Yardım toplama kampanyasını şova çevirip 115 milyar TL topladılar ama depremzedeler cephesinde değişen bir şey olmadı. Milyonlarca insan halen ne yapacağını, yaşamını nasıl idame ettireceğini bilmiyor.
Hal böyleyken AKP şefi ortalıkta dolaşıp yüzü bile kızarmadan oy istemeye başladı. Yandaş şirketlere 40 milyar TL civarında ihale dağıttı. Yani yandaş kapitalistler şimdiden depremden rant devşirmeye başladılar. İhaleleri dağıtan Tayyip Erdoğan da pişkin pişkin nutuklar atıp beton dökme konusunda ne kadar deneyimli olduklarını anlatmaya başladı. Üstelik bunu, AKP’nin kurduğu yağma ve talana dayalı beton dökme sistemine yakınlarını kurban vermiş insanlara anlatıyor. Şu kadar bina inşa edeceğiz, şu kadar binanın temelini attık diye nutuklar atıyor, hedeflerinin “Türkiye Yüzyılı” yaratmak olduğunu bile söylüyor. İktidarda olduğu 20 yıl sonra on milyonlarca emekçiyi açlık sınırının altında kalan bir gelirle sefalete mahkum eden, depremde yüz binleri ölüme terk eden bir rejimin başında olan bir suçlunun böyle konuşabilmesi dünyada rastlanan bir olay değil.
Beton döküyoruz diye şov yapıp oy talep ederken, bilim insanları halen şiddetli artçı depremlerin devam ettiği bölgede inşaat yapılasının sakıncalarını anlatmak için adeta çığlık atıyorlar. Ama ne Saray’da sefahat süren rantçı çete ne onların suç ortakları buna kulak asıyor. Bu kokuşmuş zihniyet, yıllar önce “Pazarcık depremi olacak, o bölgede önlem alın” diye uyaran bilim insanlarını da dikkate almamıştı. Saray ve ilgili bakanlıklara iletilen raporlar çöpe atılmıştı. Yani yüz binlerin ölümüne neden olan felaket depremden değil, ülkenin üzerine bir kabus gibi çöken bu hilkat garibelerinin zihniyetinden kaynaklandı. Tüm bunların ardından mali ve siyasi rant devşirebilmek için bilim insanlarının uyarılarını yine hiçe sayıyorlar.
Bilim insanları ve ilgili meslek odaları 5 şiddetini aşan artçı depremler olurken, alelacele inşaat yapılmasının riskli olduğunu döne döne hatırlatıyor. Oysa AKP şefi başta olmak üzere Saray rejiminin hiçbir görevlisi buna kulak asmıyor. Depremzedeler insani yaşam ortamı bile sağlayamayan rejim, seçimlerde oy getireceğini var sayarak beton dökmeye başladı. İhaleleri yandaş şirketlere dağıtarak yeni bir rant kapısı açmaya çalışan rejim, bununla siyasi rantta devşirebileceğini var saydığı için, bilim insanlarının uyarılarını yok sayıyor.
Depremzedelerin insani bir yaşamı idame ettirebilmelerinin koşullarını yaratmak, mali kaynakları öncelikle buraya aktarmak gibi bir gündemi yok saraylarda sefahat edenlerin. Onların gündemleri, kokuşmuş rejimlerini ayakta tutabilmektir. Zira bu sayede rant ve talan kaynaklarını da el altında tutmaya devam edebileceklerini hesap ediyorlar.
Bu kadar pişkinliğin bir nedeni dinci-faşist zihniyetin başka şekilde yönetmeyi bilmemesi olsa da esas neden işçi sınıfı ile emekçilerin bu suç çetesinin yakasına henüz yapışmamış olmasıdır. Ancak bunun olmaması, işlerin hep öyle devam edeceği anlamına gelmez. Bu suç çetesinden farklı yol ve araçlarla hesap sormak onurlu emekçilerin boyunun borcu olmalıdır.