Sefalet dayatmasına karşı topyekûn mücadeleye!

Kapitalizmin yarattığı ekonomik krizi AKP-MHP rejiminin kurduğu yağma/talan düzeni daha da derinleştirdi. Şimdi ise buna “seçime rüşveti” diye tanımlanan politikalar ekleniyor. Hal böyleyken derin bir yoksulluğun cenderesinde yaşam savaşı veren işçi ve emekçilerin, krizin faturasını ödememek için birleşip örgütlenmesi artık bir zorunluluktur.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 14 Ocak 2023
  • 19:00

2023 yılında geçerli olacak asgari ücrete sefalet zammı yapılmasının ardından kamu emekçileri ve emekli maaşlarına yapılacak zam oranları da belli oldu. Yapılan zam işçilerin, üretenlerin, emekçilerin, yani küçük bir azınlık haricinde toplumun tamamına yakınının derin bir sefalete itildiğinin kanıtı niteliğindedir. 

13,9 milyon emekli ve 3,6 milyon kamu emekçisi olmak üzere toplam 17,5 milyonun, aileleri ile birlikte çok daha fazlasının günlerdir beklediği zam oranları bizzat AKP şefi Erdoğan tarafından adeta dalga geçer gibi açıklandı. Emekçiler maaşı almadan, temel ihtiyaç maddelerine yapılan zamlarla reel olarak erimeye başladı.

***

İlk olarak Saray’ın aparatı TÜİK, maaş zamlarını etkileyecek enflasyon oranlarını açıkladı. TÜİK’e göre Temmuz-Aralık dönemini kapsayan 6 aylık enflasyon yüzde 15,4 olarak gerçekleşti. Buna göre, SSK ve Bağ-Kur emekli maaşlarına ocak ayında yüzde 15,4 oranında enflasyon farkı verilecek. Memur ve emekli memur maaşlarına ise toplu sözleşme farkı da eklenerek yüzde 16,5 oranında zam yapılacak. Ardından AKP şefi, sahte enflasyon rakamlarına göre yapılan zamma ‘refah payı’ ekleyerek yüzde 25 zammı “müjdeledi”. Gelen tepkiler üzerine ertesi gün “fedakârlık” yapacağını iddia ederek yüzde 30’a yükseltti. Böylelikle refah payı eklenmiş olsa da emekli ve memurlara yapılan zam, asgari ücrete yapılan yüzde 54’lük zammın çok altında bırakıldı. Yapılan zamma rağmen emeklilerin çoğunluğu açlık sınırının çok altında kalan bir maaşa mahkum edildi

***

TÜİK’in çarpıtılmış verilerine göre aralık ayında yıllık bazda enflasyon yüzde 64,27 olarak hesaplanırken bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu ENAG verilerine göre ise, bu oran yüzde 137,55. Görüldüğü üzere Saray’ın aparatı TÜİK, enflasyon söz konusu olduğunda tam bir sahtekarlar takımı gibi hareket ediyor. 

DİSK-AR, TÜİK tarafından yayımlanan resmi enflasyon oranlarının farklı gelir gruplarını yansıtmadığını ifade ederek, TÜİK’in ham verilerinden yararlanarak emeklilerin, dar gelirlilerin, düşük gelirlilerin hissettiği enflasyonu yeniden hesapladı. Buna göre gıda enflasyonu ortalama yüzde 77,9 olarak gerçekleşirken emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 99,2 oldu. 

Öte yandan yoksulluk sınırı Aralık 2022'de 26 bin 485 TL. Yeni yılın verileri dahi gelmeden yoksulluk sınırı yüzde 18,87 arttı. Yoksulluk sınırının her ay yaklaşık yüzde 1 artması durumunda dahi, maaş zammı yoksulluk sınırı artışının altında kalmış oldu.

Memur ve emekli maaş zamları sahte enflasyon oranında artışa hapsedilmiştir. Saray’ın talimatı ile yönetilen TÜİK’in verileri ile milyonlar, bir kez daha yüksek gıda enflasyonu altında açlığa itilmiştir. 

AKP döneminde artan sefalet

Türkiye kapitalizminin doğrudan sonuçları olarak yaşanan sefalet, AKP iktidarı eliyle daha da yaygınlaşmıştır. AKP iktidarının kurduğu yağma, talan, gasp, rant düzeninde işçi ve emekçiye düşen pay daima azalmış, küçük bir azınlık servetine servet katarken, milyonların yaşadığı sefalet günbegün derinleşmiştir. Resmi veriler bile son 20 yılda emekli ve memur maaşlarında gerçekleşen erimeyi gözler önüne seriyor.

SGK verilerine göre, Ocak 2003’de en düşük emekli maaşı net asgari ücretten yüzde 47 fazlaydı. Ancak Ocak 2023’te ise en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde 35 altına çekildi. Yani Saray rejimi, emeklileri görülmemiş bir sefalete sürüklemiştir. 

Öte yandan memur maaşlarına bakıldığında 2015 yılında ortalama memur maaşı asgari ücretin 2,44 katı iken 2023 yılı için ortalama memur maaşı asgari ücretin 1,43 katı kadardır. Başka bir hesaplamayla bundan 10 yıl önce 19 çeyrek altına denk gelen memur maaşı bugün 6 çeyrek altına düşürülmüş durumdadır.

Asgari ücretle ise 2003’de 7,3 çeyrek altın alınabilirken bugün ise 3’e düşmüştür. Yani asgari ücreti açlık sınırının altına çeken dinci-faşist rejim, diğer ücretleri de asgari ücrete doğru alta çekmektedir. 

İşçi ve emekçiler açlık ve yoksullukla boğuşurken, milyonerlerin sayısı da artmaya devam ediyor. 

Saray rejimi işçi ve emekçiye zam söz konusu olduğunda kaynak olmadığını iddia ediyor. Oysa saraylarda sergilenen lüks-israf-şatafat için kaynak bulma sıkıntısı çekmiyorlar. Maaşlara yapılacak zamlar sadaka gibi dağıtılırken sermayedarlara teşvikler, vergi afları, destek ödemeleri milyarları buluyor.

Sadaka değil hak!

Memur ve emekli maaşlarına yapılan zammın yoksulluğu “olağan” hale getirmesi yetmiyormuş gibi, zamların duyurulma biçimi de küstahça oldu. İşçi ve emekçilerin ürettiği kaynaklardan oluşturulan bütçeden ödenecek zam adeta emekçilerle dalga geçer şekilde duyuruldu. Yüzde 30 maaş artışının tam bir küstahlıkla lütuf gibi sunulması, emekçilerin onuruna da saldırmak anlamına geliyor. AKP şefi Erdoğan’ın sadaka dağıtır gibi duyurduğu yüzde 5’lik zam, patronlara verdiği asgari ücret desteğinin yanında kırıntıdır. Zamların yüzde 30’a yükseldiğini duyurduğu konuşmasında patronlara verdiği asgari ücret desteğini 250’den 400 TL’ye yükselttiğini (yüzde 60 oranında) de söyledi. Buradaki karşılaştırma, AKP şefi Erdoğan’ın sermayedarların hizmetinde olduğunu bir kez daha göstermiştir. Öte yandan çöküşe sürüklenen ekonomide bir planlamanın da olmadığı ortadadır. “Müjde” diye açıklanan yüzde 25’lik zammın tepkiler üzerine ertesi gün 30 olarak duyurulması, daha önce yıl içinde zammın yenilenmesinden söz edilmemişken önce altı ay, son olarak da mart ayında ve seçim rüşveti niteliğinde yenileme sözü verilmesi ekonomideki plansızlığı gösteriyor. 

***

Yaşanan sefaletin bir başka sorumlusu da sermayenin ajanı, emekçileri AKP iktidarının gerici ve emekçi düşmanı politikaları ekseninde yönlendirmeyi kendisine görev biçmiş Memur-Sen şefleridir. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, TV kanallarına çıkıp yüzde 30 zammın beklentileri karşıladığını, mutlu olduğunu pişkince bir tutumla söylemiştir. Sarayın dalkavuğu Ali Yalçın’ın, kendisi 70 bin TL maaş alırken kamu emekçisine 11 bin TL’yi reva görme pişkinliği sergilemesi, kamu emekçilerinin hesap sorabilecek bir örgütlülükten yoksun olmasından kaynaklanıyor ne yazık ki.

İnsanca yaşam hakkı için mücadeleye!

Kapitalizmin yarattığı ekonomik krizi AKP-MHP rejiminin kurduğu yağma/talan düzeni daha da derinleştirdi. Şimdi ise buna “seçime rüşveti” diye tanımlanan politikalar ekleniyor. Hal böyleyken derin bir yoksulluğun cenderesinde yaşam savaşı veren işçi ve emekçilerin, krizin faturasını ödememek için birleşip örgütlenmesi artık bir zorunluluktur. Emekçinin ürettiği zenginliklerden alacağı payı artırmak için bile tek yol mücadeledir. Onur kırıcı muameleye ve insanca yaşanacak ücretleri kazanabilmek için mücadele şarttır. Sömürü ve ücretli kölelikten kurtulmak için ise, kapitalizm denen bu ucube sistemin toplumsal bir devrimle yıkılması gerekiyor.