Pandemiyle birlikte ayyuka çıkan sağlıktaki çöküş, resmi rakamlara da yansıdı. Türkiye’de ‘80’lerde başlayıp AKP döneminde tırmanan ve “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile vücut bulan özelleştirme politikalarının sonucu halk sağlığa erişemezken, sağlık emekçilerinin çalışma ve yaşam koşulları günbegün daha da ağırlaştı.
Pandemi ve ekonomik krizin yüküyle birlikte sağlık emekçileri, tepki ve itirazlarını daha yüksek sesle dillendirdi ancak itirazları ve talepleri duyulmayan sağlık emekçileri kitlesel olarak istifa etmeye başladı. Yanı sıra sermaye iktidarının temsilcilerinin sağlık emekçilerine ve meslek odalarına dönük saldırgan ve küçültücü söylem ve uygulamaları istifa dalgasını tetikleyen gelişmeler oldu. Sağlık emekçilerinin “Tükeniyoruz!” çığlığına kulaklarını tıkayan ve en ufak talebini dahi geri çeviren Saray rejiminin temsilcilerinden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 2022 yılında istifa eden sağlık emekçilerinin bilgisini paylaştı.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuşan bakan Koca, geçtiğimiz eylül ayında hayata geçirilen “Beyaz Reform” sayesinde istifa eden hekim sayısında azalma olduğunu, memuriyete dönen hekim sayısında ise artış yaşandığını iddia etti. Koca, pandemi öncesi aylık ortalama 150 civarında uzman hekimin istifa ettiğini, 2022’de bu rakamın 300’lere kadar çıktığını, “Beyaz Reform” sonrası istifayla ayrılan uzman hekim sayısının aylık iki haneli rakamlara düştüğünü söyledi. Koca, aynı konuşmasında kendi söylemlerinin tersine, 2022 yılında 2 bin 239 uzman hekim ve bin 955 hekimin istifa ettiğini duyurdu.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), tıp ve tıpta uzmanlık eğitiminin verildiği kurumlardaki istifaların, ciddi bir hekim yetiştirme sorunu ile sağlık hizmetlerinde aksama yaşanacağı konusunda aylar öncesi uyarı yapmıştı. Uyarıların hiçbir biçimde dikkate alınmaması sonucu gelinen aşamada, 2022’nin ilk 10 ayında 2 bin 153 hekim yurtdışına gitmek için TTB’den “İyi Hal Belgesi” aldı ve 10 bin hekim kamudan ayrıldı.
Sağlık emekçilerinin eylemli, grevli, yazılı ve sözlü uyarılarına rağmen emekçilere dönük saldırganlığı daha da artıran Saray rejiminin temsilcileri bu çöküşü bile isteye hazırladı. Bakan Koca’nın, istifalara ilişkin bilgi verdiği konuşmasının devamında övündüğü salgın yönetiminin faturası; binlerce istifa, randevu çilesi, ilaç bulunamaması, hekim yokluğu, sahte doktor vakaları ve sağlıkta şiddetten başka bir şey değildir.
Öte yandan Meclis’te 2023 yılı bütçe görüşmeleri sürüyor. Saray rejiminin “sağlık bütçesini artırdık” söylemlerinin tersine genel bütçeden sağlığa düşen pay geçmiş yıllara göre azaldı. Dahası ayrılan payın önemli bir kısmı da (yüzde 22,9) şehir hastanelerine ayrıldı. Sağlıkta sermayedarları gözeten politikalardan 2023’te şehir hastanelerini işleten sekiz müteahhide 47 milyar TL’lik kaynak transferi yapılması, sağlık bütçesinin büyük bir kısmının müteahhitlere aktarıldığını gösteriyor.
Sağlık sistemindeki çöküş, hekim istifalarının azalması ya da şehir hastaneleri sayısının artırılmasıyla kurtarılacak olmaktan hayli uzak bir tablo sunmaktadır. Neresinden tutulsa elde kalan bu sağlık sisteminin tamamen değiştirilmesi ve toplum sağlığını merkeze alan nitelikli ve parasız bir sağlık sistemi hayata geçirilmesi için mücadele zorunludur.
TKİP Programı’nın “Toplumsal alanda sorunlar” kısmında konuya ilişkin yer alan şu önlemler mücadele edilmesi gereken sağlık sistemi hakkında fikir vermektedir:
“Sağlık: Kamulaştırılmış tüm sağlık kuruluşları yerel işçi ve emekçi meclislerine devredilir. Toplumun tüm bireyleri için parasız sağlık hizmeti ve ilaç sağlanır. Geniş çaplı bir kamu sağlığı ağı kurulur. Koruyucu hekimlik hizmetleri yaygınlaştırılır. Başta uyuşturucu bağımlılığı ve alkolizm olmak üzere eski düzenden miras toplumsal hastalıklara ve alışkanlıklara karşı toplum düzeyinde sistematik mücadele yürütülür. Sanayileşme ve kentleşme insan sağlığı ve çevre koruması gözetilerek planlanır. Halkın ruhsal ve bedensel sağlığını amaçlayan, dostluğu ve dayanışmayı güçlendiren kitle sporu teşvik edilir. Her türden spor tesisi tüm üretim ve yaşam alanlarına yaygınlaştırılır.”