Bir rejimde çürüme derinleştikçe kaba şiddete bağımlılık da artar. Çürümenin yaydığı iğrenç kokulardan tiksinen toplum kesimlerinin iktidara verdikleri “gönüllü destek” son bulur. İdeolojik söylem, sahte vaatler, büyük yalanlar kitleleri ikna etme konusunda yetersiz kalır. Kendi yasalarını ayaklar altına alan rejim ekonomik, siyasal, sosyal, hukuksal alanlarda kuralsızlığı egemen kılar. Dikta rejimlerin alameti farikası olan bu tür icraatlar, miadını doldurmasına rağmen iktidarı elde tutma histerisinin şiddetini yansıtır.
Son günlerde ifşa edilen kirli dosyalar AKP-saray rejimindeki çürümenin doruklarda olduğunu gözler önüne serdi. Öyle ki, rejimin başı T. Erdoğan “deprem paralarını ne yaptınız” sorusunu soranlara hücum ediyor. Suçüstü yakalandığı için saldırganlık dozu yüksek vaazlar veriyor. Kaba tehditler biat etmeyenlere karşı tek davranış biçim oldu. Artık ne başka bir terminoloji kullanabiliyor ne sorulara olağan bir üslupla yanıt verebiliyor. Bu vahim tablo güçlü olmanın değil, çürüyüp yozlaşmanın yarattığı zayıflığı ele veriyor.
***
Çürümüş rejim her tarafından dökülürken, şehirleri var olan güvenlik kuvvetleriyle kontrol etmenin mümkün olmadığını vaaz eden AKP şefi, saraya bağlı silahlı güçlere muhtaç olduğunu ilan etmişti. Bu açıklamanın ardından bekçilere geniş yetkiler vermek için harekete geçtiler. Öte yandan T. Erdoğan’ın danışmanı da olan SADAT adlı militarist-kontra örgütün başkanı Adnan Tanrıverdi, hedeflerinin şeriat olduğunu açıkladı. Tepkilerden dolayı bu kişi resmi görevinden atıldı, ama SADAT yerli yerinde duruyor.
Militer güçlerin saraya bağlanması yeni değil. Son yıllarda Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Polisin silah kullanma yetkileri ise öncesinde genişletilmişti. Bunlar yetmiyormuş gibi kirli / karanlık işler çeviren SADAT’ı saraya bağladılar. Bu yöndeki son hamleleri ise çoğunluğu AKP militanlarından devşirilen bekçilere bir tür polislik yetkisi verme hazırlığıdır.
İktidarın şiddet aygıtlarını görülmemiş boyutlarda tahkim ettiği, bu alana ayrılan bütçeden de bellidir. Militarist kurumlara yapılan malzeme alımları için 2011’de 3.6 milyar TL harcanırken 2019 yılında bu rakam 10.3 milyar TL'ye ulaştı. Belirtelim ki, bu miktar sadece resmi rakamları içeriyor. “Örtülü ödenek” gibi kılıflar altında yapılan harcamaların miktarı ise bilinmiyor.
AKP-saray rejiminin militarist kurumları bu kadar tahkim etmesi tesadüf değil. Zira çürüyüp dökülen her rejim gibi ancak şiddet araçlarını kullanarak ömrünü uzatabiliyor. Çürüdükçe toplumsal meşruiyetini yitiren, zayıfladıkça zorbalığa bel bağlayan, kitle desteği azaldıkça şiddet araçlarına tapan bir rejimle karşı karşıyayız. Görünen o ki, “zulmünü arttır ki çöküşün hızlı olsun” noktasına varmıştır.