Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı Öğretmenlik Meslek Kanunu ve Milli Eğitim Akademisi Kanunu taslağı öğretmen olmak için üniversitelerde verilen eğitimi yok saymakla kalmıyor, öğretmenlerin meslekten ihracına zemin hazırlayacak düzenlemeler de içeriyor.
Nedir bu ÖMK (7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu)?
ÖMK diyor ki, aday öğretmenlik süreciyle yaratılan ayrışma yetmemektedir, ‘öğretmen’, ‘uzman öğretmen’, ‘başöğretmen’ şeklinde üç kategori daha belirleyelim. Bir kariyer mesleği olarak tanımlanan öğretmenlik için bunlar da ‘kariyer basamakları’ diye tanımlanıyor. ÖMK, öğretmenler arasında kast sistemi oluşturacağı gibi eşit işe eşit ücret yaklaşımını da alt üst edecek.
Peki ya Milli Eğitim Akademisi/MEA?
MEB tarafından kurulacak olan Milli Eğitim Akademisi’ne biçilen misyonla üniversite eğitimi/mezuniyeti bir anlamda yok sayılacak. Akademide yeniden okuma-sınava tabi olma gibi kurallar dayatılacak. ‘Akademi’ dayatmasıyla kamuda öğretmen tasfiyesinin önünün açılacağı ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki iş güvencesini ortadan kaldırmayı amaçladığı yönünde ön görüler var.
“Öğretmenler yeni nesil sizin müşterileriniz olacaktır!”
Toplumun yeni nesillerini yetiştirmekle yükümlü öğretmenlik mesleği MÖ 4. YY’a kadar uzanan bir geçmişe dayanıyor. İktidarın dayattığı neoliberal politikalarla ticari bir alan haline getirilen eğitim süreci, dinci-gericiliğin yap-boz tahtasına da dönüştürüldü. Kamusal bir sorumluluk olması gereken eğitim-öğretim, 90’larla hızlanan neoliberal politikalar ekseninde okulların “kar getiren işletme” haline getirilmesi süreci başlatılmıştı. Bu süreci hızlandıran AKP’nin, ek olarak orta çağ artığı gerici ideolojisini kurumsallaştırdığına da tanık olduk/oluyoruz.
Okullar ticarethane, öğrenciler müşteriye çevrilirken öğretmenlerin görev ve misyonları da gerici rejim tarafından yeninden tanımlanıyor. Öğretmenlere, öğrencilere müşteri gözüyle bakmak zorunda oldukları telkin ediliyor. Oysa öğretmenlerin kendileri de bu gericilik çarkında öğütülerek müşteri durumuna düşürülüyor.
Öğretmenleri bir tür kast sistemiyle bölmeyi hedefleyen ÖMK’daki sınav maratonu ve yeni sınav sistemi devlete yeni gelir kapısı olacak. Yüksek lisans ve doktora eğitimi almak kademe sisteminde “kariyer” basamaklarını atlamayı kolaylaştırma olarak sunuluyor. Bu da özel okullar başta olmak üzere sınavda zorlananların süreci kolaylaştırmak ve hızlandırmak için başvuracağı bir yöntem olacak gibi görünüyor.
Mesleklerde dönüşüm en çok da öğretmenlikte!
Mesleklerde dönüşüm yaşandığı gibi, ‘devlet güvencesi’ altında söylenen mesleklerde de benzer bir süreç işletiliyor. Artık, militarist aygıtlar hariç resmi kurumlarda kadrolu bir işe girmek gittikçe zorlaştırılıyor. Bu alanlarda da güvencesiz/taşeron çalışma, yani kaba kölelik adım adım kural haline getiriliyor. Bunların başında da öğretmenlik mesleği geliyor. Yıllar içerisinde ücretlerin erimesinden atama yapılmamasına, ücretli ve sözleşmeli çalışmadan özel sektöre itilmeye kadar birçok sorunla boğuşan öğretmenler şimdi de Milli Eğitim Akademisi ile yeni engellerle karşı karşıya bırakılıyor.
Veriler durumun vahametini ortaya koyuyor: 2009 yılında teknik eğitim fakülteleri kapatıldı, 2012 yılında eğitim fakülteleri kapatıldı. Yıllardır öğretmen mezun etmeyen bu rejimde artık alınan lisans eğitiminin sorgulaması da yapılıyor. 2023 yılı sonunda yapılan resmi açıklamaya göre 68 bin öğretmen açığı mevcut. Eğitim alanındaki sendikaların verilerine göre ise 100 bin civarında. Öğretmen ataması yapılmazken, okullara dinci-gericilik propagandası yapacak farklı kılıklara büründürülmüş on binlerce kişiye ise kadro vermekte sakınca görmüyorlar.
Sorunları derinleştiren saldırıya karşı birleşik mücadele!
Ortada yıllardır saray rejim tarafından biriktirilmiş bir sorunlar yumağı var. Yukarıda değindiğimiz örnekler bile öğretmenlik mesleği ve öğretmenlerin durumunu anlatmaya yetiyor. Bakanlıktan ve devletten atılan son adımlar ise sorunları daha da karmaşık hale getirmekten başka bir işe yaramıyor. Eğitim alanından kar elde etme, kasa doldurma ve alandaki özel sektörü palazlandırma yaklaşımı var. Bu vahşi neo liberal saldırıyı, dinci-gerici propagandanın çocuklara dayatıldığı ders saatlerinin adım adım uzatılması tamamlıyor.
Mafyatik AKP-MHP rejimi sorunları daha da derinleştirmek, çalışma koşulları ve ücretleri insanlık dışı düzeye çekmek için pervasız adımlar atarken, eğitim emekçilerinin bu saldırganlığa vereceği yanıtlar önemli olacaktır. Zira eğitim alanı kamu ve özel sektör diye ayrıldığı gibi kamuda kadrolu, sözleşmeli ve ücretliler ayrımı da yaşanıyor. Sermaye rejiminin bu kadar pervasızlaştığı koşullarda eğitim alanındaki sendikalar siyasal ayrışmalara göre üye yapıp birbirlerine karşıt tutumları alarak tabanın sorunlarından gün be gün uzaklaşmışlardır.
ÖMK ile kamu alanında örgütlü eğitim sendikaları birlikte eylemli bir hat oluşturma adımı attılar. Özel sektörde çalışan öğretmenlerin örgütlenmesi ve taleplerini dile getirmek için sokaklara çıkması ise toplumsal mücadele açısından çok önemli. Eğitim alanındaki tüm sendikaların ortak bir mücadele hattı örmesi, tüm eğitim emekçilerinin sorunlarını dile getirmesi ve talepleri için ortak bir mücadele hattı örmesi gerekmektedir. Öğretmenlerin insanca çalışma ve yaşam koşullarının sağlanıp sağlanmayacağını, eğitim-öğretim alanının bilimsel, nitelikli, parasız, ulaşılabilir bir temele kavuşup kavuşmayacağını bu mücadelenin düzeyi belirleyecektir.
Z. İnanç