2022'nin başında asgari ücrete yapılan “tarihi zam” artan enflasyon karşısında hızla eriyince, uzun yıllar sonra asgari ücrete ara zam yapılmak zorunda kalındı. Türk-İş’in araştırmasına göre, açlık sınırının 6 bin 300 TL olduğu koşullarda yüzde 30 zamla asgari ücretin 5 bin 500 TL’ye yükseldiği milyonlara düzenlenen bir seremoni ile duyuruldu. Erdoğan’ın tam bir pişkinlikle açıkladığı asgari ücret zammı milyonlarca emekçiyi bir kez daha açlık sınırına mahkûm etti.
Tepeden tırnağa yalan ve demagoji ile duyurulan asgari ücret zammı işçilerin yaşam koşullarında zerre kadar bir iyileştirme sağlamıyor.
DİSK’in verilerine göre nüfusun 10 milyondan fazlası asgari ve altında ücretle yaşamaya çalışırken, işçi sınıfının tamamı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Asgari ücretin asgari değil ortalama ücret olduğu, enflasyon oranında yapılan zammın da zam değil işçilerin kaybettiklerinin eksik ve gecikmeli bir ödemesi olduğu gerçeği gün gibi ortadadır.
Asgari ücret zammını duyurduktan sonra Türk-İş ağası Atalay’a “gırtlağımızı sıkmasınlar” diye soran Erdoğan, işçi ve emekçilerin büyüyen öfkesinden duyulan derin korkuyu açığa vurdu. Erdoğan ve avenesi, milyonları içine ittikleri sefaletin, ağır çalışma koşullarının, kitlesel işsizliğin ve baskının ortaya çıkarabileceği toplumsal öfkeden ölesiye korkuyor.
Aynı hafta içerisinde milletvekilleri maaşlarına da zam yapıldı. Meclis’te sayılı milletvekili dışında düzen muhalefeti ve AKP-MHP ortaklığında %40 zam teklifi kabul edildi. Asgari ücrete yapılacak zam haftalarca süren toplantılarda tartışılırken, milletvekillerine yapılacak zam bir dakika içinde mecliste kabul edildi. Toplumdaki yoksulluğu ve öfkeyi kontrol altında tutmaları için milletvekillerine yapılan zammın ardından bir vekil maaşı 40 bin TL’den 56 bin TL’ye yükseldi. Eski bakan ve emekli milletvekillerinin maaşları ise 18 bin liradan 27 bin liraya yükseldi.
Yaklaşık 10 asgari ücret demek olan bu maaşı alan vekiller, asgari ücretliye “az yeme” tavsiyeler veriyor. AKP’li Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ’ın “Ayda 2 kilo et yiyorsak, yarım kilo yeriz. Domatesi iki kilo yerine iki tane alırız” tavsiyesi hala hafızalarda.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Türkiye'nin refah seviyesinin arttığını iddia ederek, her ailenin otomobil sahibi olduğunu ve çocuklarını okuttuğunu söyleyebiliyor.
Akaryakıttan gıdaya, ekmekten suya, doğalgazdan elektriğe adeta otomatiğe bağlanan zamlarla toplum nefes alamaz duruma geldi. TÜİK’in çarpıtılmış verilerine göre bile enflasyon %73,5, gıda enflasyonu %91, ulaştırma enflasyonu %108 ile son 24 yılın en yüksek noktasına çıkmış bulunuyor.
Ülkenin ekonomisi çöküşün eşiğinde, milyonlarca insan yüksek enflasyon altında yaşam savaşı veriyor. Buna rağmen yüzde 30 asgari ücret zammını lütuf gibi sunuyorlar. Oysa ocak ayında pek çok fabrika ve işyerinde işçiler üretimden gelen gücünü kullanarak lütuf gibi sunulan aynı zammı sermayedarlardan söke söke almıştı.
Bir avuç asalak sermayedarın yaşadığı lüks ve şatafat milyonların açlık, yoksulluk ve sefaleti üzerine kuruludur. Kamu kaynakları, teşvikler inşaata, betona, yandaş sermayedarlara aktarılıyor. Rant ve talanla elde edilen paralar yurtdışına kaçırılıyor. Bu yağma çarkının dönmesi için yoksulluğa ve açlığa mahkûm edilen milyonlarca işçi ve emekçi ağır bedeller ödüyor. Bu çarkı ancak işçi ve emekçilerin mücadelesi kırabilir. Ağır ve boğucu ekonomik koşullarda bir parça nefes almak için sermayedarların ve onların hizmetindeki siyaset erbabının “gırtlaklarına” yapışmaktan başka bir yol yoktur.