İşsizlik ve onun yol açtığı geçim sıkıntısı ruh sağlığını olumsuz etkilediği gibi, hastalık oranlarını da arttırmaktadır. İntiharı, bireyi içinde yaşadığı toplumdan soyutlayarak bir bireysel eylem olarak ele almak ve öyle algılanmasına yol açmak, kişiyi intihara sürükleyen nedenleri gizlemeye yöneliktir. Bireyi şekillendiren içinde yaşadığı toplumsal, ekonomik koşullar ve sosyal çevredir. Dolayısı ile intihar, intihar ettiren nedenleri sorgulamayı gerektirir.
“Çocuklarım aç” diyerek…
Hatay’da uzun süredir işsiz olan Adem Yarıcı, Hatay Valiliği önünde, “Çocuklarım aç, iş istiyorum, anlamıyor musunuz?” diyerek kendisini yaktı. Üzerine benzin dökerek yaşamına son veren Adem Yarıcı’nın hastaneye sevk edildiği sırada geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiği duyuruldu.
Adem Yarıcı’nın ağabeyi Şerif Yarıcı, olayın ardından bir AKP meclis üyesinin, AKP’lilere özgü pişkinlikle, “ucuz, siyasi manevra” şeklindeki açıklamasına tepki göstererek, şöyle konuştu: “Kardeşim ekonomik sorunlardan dolayı bulanıma girdi. Engelli çocuğuna verilen 300 TL’lik bakım yardımıyla ayakta durmaya çalışıyordu. İşsizdi, ekmek parası bulamıyordu, çocukları perişandı. ‘İşe alacağız’ dediler, almadılar. Bunun için intihar etti. Bu olayda herkesin suçu var. Bu yüzden bunun üzerini kapatmaya çalışıyorlar.”
İşsizlik ve geleceksizlik nedeniyle bunalıma girerek yaşamına son veren Adem Yarıcı, haramilerin saltanatı devam ettiği sürece, ne yazık ki ne ilk ne de son intihar eden olacaktır.
Son 17 yılda 50 binden fazla intihar
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2002-2018 yılları arasında Türkiye’de günde ortalama 8 kişi (yılda 2941 kişi) hayatına son verdi. Yine aynı kurumun verilerine göre bu sayı şimdi yılda 3 bini aşmış bulunuyor.
Türkiye Psikiyatri Derneği’ne göre ise Türkiye’de intihar edenlerin sayısı geçtiğimiz yıl 3 bin 225 kayıp ile en yüksek rakama ulaştı. İntihar nedenleri arasında işsizlik, borç batağı, iflas gibi nedenler ilk sıralarda yer alıyor.
Resmi verilere göre Türkiye’de yaklaşık 17 milyon kişi, aldığı sosyal yardımlarla geçinmeye çalışıyor. Gerçek işsiz sayısı 7 milyonu aşmış bulunuyor ve her ay işsizler ordusuna yenileri ekleniyor. Genç nüfusta işsizlik had safhada ve her 4 gençten biri işsiz durumda. Açlık sınırı son 17 yılda 5 kattan fazla arttı. Beslenmeden giyinmeye, ısınmadan ulaşıma, ev kiralarından eğitime, yani akla gelebilecek her şeye yağan zamların ardı arkası kesilmiyor. Ekonomik krizle birlikte işsiz ve yoksul sayısında yaşanan artış rekor düzeye çıkmış bulunuyor. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için, yani sadece gıda için yapması gereken aylık harcama 2.500 TL’yi buluyor.
İşsizlik ve geçim sıkıntısı nedeni ile yaşamına son verenlerin sayısı sadece Türkiye’de artmıyor. Almanya’da yılda yaklaşık 10 bin kişi intihar ederek yaşamına son veriyor. Gayri safi milli hasıladan kişi başına düşen miktarın yaklaşık 40 bin euro olduğu Almanya’da, 2017’de açıklanan bir rapora göre nüfusun 15,7’si açlık sınırının altında yaşıyor. Bu ise 83 milyon nüfusu olan bu ülkede 13 milyon kişiye tekabül ediyor.
Bir tarafta açlık ve sefalet, diğer tarafta şatafatlı hayatlar ve silahlanma yarışı
2018 verilerine göre Türkiye’nin silahlanmaya harcadığı para yüzde 24 artarak 18 milyar dolara çıktı.
Sarayın 2019 yılı bütçesi %233 oranında artırılarak 845 milyon liradan, 2 milyar 819 milyon liraya çıkarıldı. Sarayın arpalığı, 2020 yılı bütçesinde bir önceki yıla göre %11,8 artırılarak, 3 milyar 153 milyona çıkarıldı. Diğer tarafta 7 milyonu aşkın işsiz ve sosyal yardımlarla geçinmek zorunda kalan 17 milyon insan var.
İşte servet ve sefalet, işte kapitalizm!
Almanya 2019 yılında 13 milyar 500 milyon euro bütçe fazlası verdi. Bu parayı nereye harcayacaklarını tartışıyorlar. Almanya aynı dönem için silahlanmaya 50 milyar dolarlık bir bütçe ayırdı. Aynı Almanya’da 2,5 milyon kişi işsizlikle boğuşuyor, 13 milyonu aşkın insan açlık sınırının altında yaşıyor.
İşte ‘refah toplumu’, işte kapitalizm!
Türkiye gibi ülkelerin yanı sıra en gelişmiş ve “refah” düzeyinin en yüksek olduğu kapitalist ülkelerde bile intiharlar alarm verici bir hal almışken, emperyalist kuşatma ve ambargo altında tutulan yoksul Küba’da intihar, hele de işsizlik nedeniyle intihar yok denecek düzeydedir. Bu kadarı bile kapitalist sistemin çürümüşlüğüne tutulan en açık bir aynadır.
Kapitalizm var olduğu müddetçe, işsizler ordusunu yaratmaya devam eder. İşçi sınıfı, sınıfın işsizler ordusuyla birleşerek, bu köhnemiş ve çoktan tarihin çöplüğüne atılmayı hak etmiş sistemi alt etmedikçe, intiharlar da artarak devam eder. Ve bu çürümüş düzen kendisi ile birlikte insanlığı çürütmeyi de sürdürür.