Emperyalist ve siyonist güçlerin desteğini arkasına alan Türk sermaye devletinin İdlib’de kurdurduğu ‘El Kaidistan’, Suriye’de çatışmaların odak noktası haline gelmiş görünüyor. İşgalci ABD askerleri ile Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrol ettiği Fırat’ın doğusu bir yana bırakılırsa, İdlib ‘çözülmesi gereken son düğüm’ olarak orta yerde duruyor. Son haftalardaki gelişmeler, Suriye ile müttefiklerinin bu düğümü çözmek için ciddi bir şekilde çabaladıklarına işaret ediyor.
Cihatçı terör örgütlerinin AKP-MHP rejiminin koordinasyonuyla kurdukları ‘emirlik’, Suriye’nin bünyesinde bir ‘ur’ gibi tutulmak isteniyor. Bunu hem Suriye’nin toparlanmasını engellemek hem bölge halklarını İdlib’den yayılan şeriatçı zehirle parçalamak için yapıyorlar. Emperyalist-siyonist güçlerin bölgeye dönük kirli hesapları Suriye’nin yeniden toparlanmasını engellemeye odaklı. Amerikancı saray rejiminin yayılmacılık hırsı da aynı amaca hizmet ediyor. Zira mafyatik rejimin Suriye topraklarını ilhak etme histerisi dinmiş değil.
İdlib’deki şeriatçı terör yuvasını dağıtma kararı alınmış görünüyor
İdlib’deki ‘şeriatçı ur’ halen Suriye halkları ve Beşşar Esad yönetiminin önemli baş belalarından biridir. M4 Karayolunu işgal eden Türk ordusu korumasındaki cihatçı çeteler Halep, Lazkiye, Hama gibi büyük kentler arasındaki ana bağlantıyı kesiyorlar. Bu da zaten zar zor ayakta duran ekonomiyi iyice zayıflatıyor. Saray rejimi, şeriatçı yapıyı işgalin temel dayanaklarından biri olarak kullanıyor. İşgalci Türk ordusuna dayanarak ayakta kalan bu yapı, çatışma ve savaş ihtimalinin baki kalmasını sağlıyor. Bu ise, bir kent ve çevresiyle sınırlı olsa da Suriye halklarının reddettiği vahşi şeriatçı rejime ayakta kalmak imkanı sunuyor.
Suriye yönetimi haklı olarak, şeriatçı uru topraklarından temizlemek istiyor. ‘Direniş ekseni’ adıyla anılan Suriye’nin müttefikleri de bu kararı destekliyor. Ancak Vladimir Putin yönetiminin saray rejimiyle kurduğu ilişkiler, bu adımın atılmasını geciktiriyor. Gerçi Rusya da İdlib’in şeriatçı çetelerden temizlenmesini istiyor. Ancak bunu AKP-MHP rejimiyle arayı bozmadan yapabileceğini var sayıyor. Oysa bunun mümkün olmadığı, döne döne kanıtlandı. Sık sık Putin’in ayağına giden AKP şefi S400, nükleer santral, doğalgaz ihaleleri gibi her biri milyarca dolarlık anlaşmalar yaparak, Suriye’deki işgalci konumunu güçlendirdi. Güya İdlib’deki cihatçı terör örgütleri ile ‘ılımlıları’ birbirinden ayıracak M4 karayolunun açılmasını sağlayacaktı. Oysa tam tersi oldu. Cihatçıları koruyan saray rejimi askeri yığınak yapaya da devam ediyor. Şeriatçı terör örgütleriyle ortak mesai yapıyor. Katil sürülerinin on binlercesini paralı asker olarak kullanıyor.
AKP-MHP rejiminin oyalama taktikleri ve çevirdikleri kirli dolaplar, Putin yönetimini de şeriatçı çetelere karşı yeni bir harekat başlatılmasına onay verme noktasına getirmiş görünüyor. Son haftalarda cihatçıların mevzilerinin havadan bombalanması, kapsamlı ve hızlı olmasa da askeri harekatın başladığını gösteriyor. Joe Biden’le görüşme hevesleri kursağında kalan Tayyip Erdoğan’ın Putin’in ayağına gitmesi de durumu değiştirmiş görünmüyor. Zira bölgeden yansıyan haberlerden hareketin devam ettiği anlaşılıyor. Bazı kaynaklar, Putin’in Erdoğan’dan Türk ordusunu İdlib’den çekmesini istediğini iddia ediyor. Görüşmenin ardından bir açıklamanın yapılmaması, bu iddiaları kuvvetlendiriyor.
Cihatçı terör örgütlerini hedef alan hava saldırılarının devam etmesi, oyunun eskisi gibi devam edemeyeceğini gösteriyor. AKP sefiyle görüşmeden kısa süre önce, Putin’in Moskova’da ağırladığı Beşşar Esad’la İdlib’deki askeri hareketi görüştüğü belirtilmişti. Görüşmeden sonra Suriye ordusunun ağır silahlar eşliğinde askeri yığınak yaptığına dair haberler geldi. Esad yönetimi, daha önce yaptığı gibi, silahlarını teslim edenlerle anlaşmaya çalışacak. Anlaşmayı reddeden güçlerle ise, savaşın adım adım ilerletileceği bildiriliyor.
Saray rejimi işgalde ayak diriyor
Tayyip Erdoğan’la aveneleri 10 yıldan beri Suriye’de emperyalist-siyonist güçlerin kullanışlı aparatı olageldiler. Ayrıştıkları tek nokta, Rojava oldu. O da ırkçı histeriden ve Kürt halkına düşmanlıktan kaynaklanıyor. Erdoğan yönetimindeki Türk devleti Suriye topraklarını işgal ederek ve İdlib’deki cihatçı çeteleri koruyarak bu alçaltıcı hizmetçiliğe devam ediyor. Nitekim hem ABD, hem AB, hem Siyonist rejim ‘El Kaidistan’ın korunmasından memnunlar. ABD ile Rusya arasında yapılan pazarlıklar sonucunda İdlib konusundaki tutumun eskisi kadar katı olmayacağı belirtilse de bu henüz netleşmiş görünmüyor. Ancak belirtildiği gibi Putin yönetimi İdlib’in cihatçılardan arındırılması konusunda net bir tutum alırsa, ABD’nin El Kaide artıklarını korumak için açık bir tavır alma ihtimali düşük olacaktır.
Cihatçı çetelerin İdlib’den temizlenmesinin önündeki en ciddi engel işgalci Türk ordusunun bölgedeki varlığıdır. İdlib’de ağır silahlarla donatılmış binlerce Türk askeri var. Türk ordusunun koruması ve saray rejiminin sağladığı lojistik destek kesildiğinde, cihatçıların ayakta kalması mümkün değil. Zira temel dayanakları Türk ordusu ve AKP-MHP rejimidir. Saray rejimi, İdlib’den çekilmenin Afrin, Cerablus ve diğer işgal bölgelerinden çekilmeyi de gündeme getireceğini öngörüyor. Bundan dolayı işgali sürdürmekte ısrar ediyor. Batılı emperyalistleri ya da NATO’yu çatışmanın içine çekebilirse, Putin’le köprüleri bile atabilir. Yani yayılmacılık hırsıyla gözü kararan saray rejimi, NATO’dan destek alırsa, Suriye ve müttefikleriyle savaşa girmeyi göze alacak kadar zıvanadan çıkmış görünüyor.
‘El Kaidistan’ın yıkılması kaçınılmaz
İdlib’de kurulan vahşi şeriat rejimini Suriye halklarının ezici çoğunluğu benimsemiyor. Dolayısıyla böyle bir rejimin uzun süre ayakta durması mümkün değil. Bu ise, şu veya bu şekilde İdlib’deki ‘şeriatçı ur’un temizleneceği anlamına geliyor. Suriye ile müttefiklerinin kararı net görünüyor. Nitekim bu sürecin başladığını ortaya koyan farklı veriler var. Özellikle hava saldırılarının devam etmesi ve ağır silahlar eşliğinde Suriye ordusunun bölgeye yığınak yapması, belli bir kararlılık olduğunu gösteriyor.
Buna karşın sorunun çözümü çok kolay görünmüyor. Özellikle saray rejimi ile Suriyeli olmayan on binlerce cihatçının varlığı, işi karmaşıklaştırıyor. Bu nokta da özellikle saray rejiminin işgalcilikte ne kadar ısrarlı olacağı ve Tayyip Erdoğan’la pazarlıklar yapan Putin ‘in ne kadar kararlı bir tutum benimseyeceğine bağlıdır. AKP şefi, yeni bir mülteci akının olacağını savunarak, batılı emperyalistleri çatışmaya dahil etmeye çalışacak. Yine de bunu başarması kolay değil.
Öte yandan Suriye yönetiminin, İdlib’deki şeriatçı yapıya uzun süre daha tahammül etmesi mümkün görünmüyor. Önce pazarlık yapıp cihatçıların en azından bir kısmının silahlarını teslim etmesini sağlamaya çalışacaklar. Anlaşmayı reddedenlerle ise çatışmanın devam etmesi kaçınılmazdır.
İdlib ve çevresinde çatışmaların devam etmesi kaçınılmaz görünüyor. ‘Cihatçı ur’un temizlenmesi ise, kuşkusuz tüm bölge halklarının hayrına olacaktır. Buna karşın çatışmaların alabileceği boyut ve daha ne kadar süreceği ise halen belirsizdir.