Saray rejiminin rant ve kâr odaklı politikaları en ufak bir doğa olayını dahi felakete dönüştürüyor. Düzce merkezli yaşanan deprem bir kez daha insan hayatı için “Çök-kapan-tutun” şovlarının bir işe yaramayacağını gösterdi. Deprem anında yapılacaklara dair bilinmesi gerekenler kadar deprem öncesinde yapılması gerekenler de önemli. Bütün bilim insanları ve meslek odaları depremin değil çürük binanın öldürdüğü gerçeği üzerinde duruyor. Buna rağmen Saray rejiminin rant ve kâr odaklı politikaları kesintisiz bir biçimde devam ediyor.
Düzce merkezli yaşanan depremde Düzce Adliyesi’nin gördüğü zarar akıllara depremin gündüz ve insanların bina içinde olduğu bir anda gerçekleşme durumunda nasıl bir tabloyla karşılaşılacağı ihtimalini getirdi. Bunu üzerine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, tüm yaşananlara rağmen tam bir aymazlıkla "Binanın ana yapısında herhangi bir sorun olmadığını gördük" dedi.
BirGün’den İsmail Arı’nın Kamu İhale Bülteni’nden aktardığı bilgilere göre, son üç yılda 300 güçlendirme ihalesi iptal edildi. İhalelerin iptal gerekçesi olarak “İhaleye teklif veren istekli çıkmaması veya ihalede verilen tekliflerin kamu kurumunun ayırdığı bütçenin üzerinde olması” gösterildi. Sonuç olarak, Saray rejimine göre aslolan insan canı ve toplum sağlığı olmadığı koşullarda yapılacak her türlü şey “zarar”dır.
Saraylarda sefahat süren rejim yandaşları işçi ve emekçilerin üç kuruşunu da her türlü yolla gasp etmektedir. 1999’da deprem bahanesiyle çıkartılan ve sonra kalıcı hale getirilen “deprem vergi” kapsamında 19 yılda 78,3 milyar TL toplanmış. “Deprem vergisi” olarak bilinen Özel İletişim Vergisi’nin akıbeti ise bilmiyor. Yani üzerine “çökmüş” durumdalar. Deprem vergisinden elde edilen gelirin nereye aktarıldığı ise bilinmiyor ve yıl sonuna kadar bu vergi ile bütçeye 8,7 milyar TL’nin toplanması planlanıyor. Buradan gelen paranın yanı sıra Deprem Toplanma Alanlarına AVM diken, TOKİ ile rant politikalarını sürdüren AKP-MHP rejimi deprem için hiçbir ön hazırlık yapmadı.
İçerde ve dışarda savaş ve saldırganlık politikalarını tırmandıran Saray rejimi yıkımlardan da rant devşiriyor. Barınma sorunu ayyuka çıkmışken ve kiralara fahiş zamlar yapılırken “sosyal konut projesi”yle ve depremi ise “çök-kapan-tutun” tatbikatlarıyla şova dönüştüren rejim yaşanacak felaketlerin birinci derecede sorumlusudur.
Bilim insanlarının ve meslek odalarının önerileri doğrultusunda alınacak önlemlerle deprem değil ama yıkım ve tahribat en aza indirilebilir.
Yıkımdan rant devşiren iktidardan kurtulmak ve “Sağlığa ve ihtiyaca uygun ucuz konut” ise işçi ve emekçilerin birleşik örgütlü mücadelesi ile mümkündür.
Kapitalizmde sermayedarlara ve onların devletlerine “zarar” olan “güvenli barınma” sosyalizmde temel bir insan hakkıdır.
Burjuvazinin sınıf egemenliği yıkıldığında bu alanda atılacak adımlar TKİP Parti Programı’nda “Konut ve kentleşme” başlığı altında şöyle ifade ediliyor:
“Burjuvaziye ait kamulaştırılmış konutlar işçilerin ve emekçilerin kullanımına sunulur.
Herkese ihtiyaca uygun sağlıklı ve güvenli konut sağlanır.
Kira ödemeleri (elektrik, su ve ısınma gibi temel ihtiyaçlar da dahil) en aza indirilir ve zamanla kaldırılır.
Konut yapım projelerinde dengeli ve sağlıklı bir kent yaşamı ihtiyacı özenle gözetilir.
Kentleşme kırsal kesime doğru yaygınlaştırılır.
Eski düzenden miras kentsel yığılmalar planlı bir müdahale ile giderilir.
Toplu taşımaya dayalı ücretsiz kent içi ulaşım esas alınır.”