Son dönemlerde Erdoğan adeta bir erken seçim hazırlığında. Yaşadığı o kaybının da etkisiyle göz boyamaya yönelik popülist kimi hamleler yapıyor. Öte yandan da gerici tabanın istekleri doğrultusunda adımlar atmaya devam ediyor. En son, geçen kasım ayındaki Din Şûrası’nda, “Dini, hayattan tecrit eden, belli kalıplara, şekillere, davranışlara hapseden dogmatik bir anlayışa itibar etmeyeceğiz. Bir Müslüman, dinini hayatın şartlarına göre değil, hayatını inancının esaslarına göre uyarlamakla mükelleftir.” demişti. Bu vurgulardan hareketle Resmi Gazete’de yayınlanan bir kararla faizsiz finans kuruluşları denetçileri için belirlenen etik kurallar, fıkhi (İslam hukuk kuralı) hükümlere bağlandı.
Kararda, ayet ve hadislerin yanı sıra Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çalışmalarından alıntı yapılarak, denetçiler için etik ilkelerin dini dayanakları olarak, “insanın yeryüzündeki halifeliği ilkesi, ihlas (ibadette içtenlik), takva (Allah’tan korkma), Allah’a hesap verilecek olması” gibi şartlara işaret edildi.
AKP 17 yıllık iktidar süreci boyunca topluma dinsel gericiliğin hedefleri doğrultusunda biçim vermeye çalıştı. Buna direnç göstererek laik değerlere sahip çıkan “%50’lik” kesimin tepkilerine rağmen, kimi zaman geri adım atsa da bu konudaki ısrarını sürdürdü. Dinsel gericiliğin siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda topluma biçim verme çabaları eğitimden sağlığa, toplumsal-kültürel yaşamdan hukuka hemen her alanda görülmektedir.
Bu girişimlerin sonucu olarak örneğin Diyanet ile dini vakıf ve derneklere ait olan okul öncesi eğitim kurumu sayısı son dört yılda 3,7 kat, öğrenci sayısı ise 4,5 kat artmıştır. Eğitim müfredatı her düzeyde bilimsellikten arındırılmıştır. Ya da hastanelerde alternatif tıp adı altında anti-bilimsel yöntemlere yer verilmeye başlanmıştır. Hukuk alanında atılan ve yukarıda bahsi geçen adım ise oldukça manidar bir sembolik değer taşımaktadır. Zira laik bir devletin göstergelerinden biri olan hukukun İslami referanslarla biçimlenmesi, dinsel gericilik için önemli bir adımdır. Erdoğan gericiliğin bir koalisyonu olarak şimdiye kadar çeşitli ittifaklar yapıp bozsa da gerici tabanın isteklerini hep gözetti, dinci ve kindar nesil yetiştirmekten hiç vazgeçmedi.
Son olarak tecavüzlerle gündeme gelen Ensar Vakfı’nın Milli Eğitim Bakanlığı onayıyla okullarda öğrencilere “Ahlaklı olmanın faziletleri” üzerine seminerler vermesi durumu gayet açık özetlemektedir. Düzenin eğitim kurumlarındaki çocuklara öğretilen, aşılanan gericilik yetmezmiş gibi bizzat gericilik merkezlerinden yardım alınmaktadır.
Öte yandan faizsiz finans kuruluşları denetçileri için etik kurullarının İslam hukukuna göre yapılması, AKP’nin yolsuzluklarla anılan imajına makyaj yapma ihtiyacından da ileri gelmektedir. Dinci gericilik için bahsedilen “İslam hukuku”, gerçekler görülmesin diye emekçilerin zihnini kapatan bir başka örtüdür. Şu günlerde Milli Piyango satışları artırılsın diye yapılan reklamlar ortadadır. Bırakın düzenin kendisini, bu düzeni emekçilerin dini duygularını sömürerek ayakta tutmakla görevli olan Diyanet, gelirlerinin önemli bir kısmını eleştirdikleri buşans oyunlarından, alkolden elde etmektedir.
Dinci gericilikle yoğrulmuş bu kapitalist sömürü düzeninden beslenenlerin hayalini kurdukları toplum biçimi, biat eden yığınların iliklerine dek sömürülebilecekleri vahşi kapitalizmdir. Amaçlanan, gericiliğin zehriyle bilinci körelmiş yığınların; haksızlıklara, adaletsizliklere, toplumsal eşitsizliklere, sömürüye karşı direnenlere uygulanan devlet terörünü “şeriatın kestiği parmak acımaz” zihniyetiyle kabullenmeleridir.