TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması verilerini yayınladı. Sarayın aparatlarından biri olan TÜİK gerçekleri çarpıtmakla maruftur. Buna rağmen kurumun rakamlarına göre, AKP-MHP iktidarı gelir eşitsizliğini son 11 yılın en kötü noktasına taşımıştır. Bu kokuşmuş mafyatik iktidar, Türkiye’yi gelir eşitsizliğinde “Şampiyonlar Ligi”ne terfi ettirdi.
TÜİK araştırma sonuçlarına göre, Gini katsayısı bir önceki yıla kıyasla 0,015 puan artış ile 0,410 olarak tahmin edildi. Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade ediyor.
TÜİK verileri, Türkiye'deki gelir dağılımındaki bozulmanın, eşitsizliğin derinleştiğini ve giderek kalıcılaştığını gösteriyor. Veriler, Türkiye’nin gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu kapitalist ülkeler içinde yer aldığını gösteriyor. Yani kapitalizmin yarattığı eşitsizlik, çeteleşen AKP-MHP rejimi eliyle hem derinleştiriliyor hem kalıcı hale geliyor. Saraylarda sefahat süren rejimin efendileri, işçi sınıfı ile emekçileri sefaletin kör kuyusunda yaşam sürmeye mahkum ediyorlar.
Sermayenin vurucu gücü olan AKP-MHP iktidarı, derinleşen gelir dağılımı adaletsizliğini perdelemek için harcı yalanla karılmış safsatalarla emekçileri kandırmaya çalışıyor. Utanmadan ne büyük işler yaptıklarını anlatıyorlar. Ekonomiyi şaha kaldırdıklarını iddia ederek ar damarlarının çatladığını gösteriyorlar. Oysa gerçekler inatçı ve din bezirganlarının yalanları milyonların sefaletinin üstünü örtemiyor. Türkiye’nin küçük bir azınlığı, sadece yüzde biri toplam gelirin yüzde 48’ne el koyarken, en yoksul duruma mahkum edilen 16 milyon işçi ve emekçinin toplam gelirden aldığı pay ise yüzde 6’ya düştü. Yani kapitalistler ve onların saraylarda sefahat süren temsilcileri Türkiye gelirinin yarısını, yoksullar ise yüzde 6'sını alıyor.
Türkiye, 2000’li yılların başında gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkelerden biriydi. 19 yıllık AKP iktidarı döneminde gelir dağılımında olumlu bir değişiklik yaşanmadı. Tersine, eşitsizlik daha derinleştirildi. Bu sürede sömürünün yanısıra yağma, talan, gasp, rant düzeni kuruldu. Mafya babaları, AKP-MHP şefleri, tarikat şeyhleri, gazeteci kılıklı saray beslemeleri ülkeyi ve emekçilerin ürettiği zenginliği arsızca yağmalıyorlar.
Öte yandan nüfusun en düşük yüzde 20’lik ve en yüksek yüzde 20’lik dilimlerinin milli gelirden aldıkları pay arasındaki fark 2016 yılında 9 kata ulaştı. Bir diğer ifade ile en zengin yüzde 20, en yoksul yüzde 20’den 9 kat daha fazla gelir elde ediyor. Bu uçurum son 5 yılda daha da derinleşti. TÜİK’in resmi rakamları, usulsüz ihaleler/örtülü ödenekler/gasp gibi mafyatik yöntemlerle el konulan büyük paraları da bu hesaplara dahil etmiyor. Gelir eşitsizliği açısından Meksika ve Şili dahil tüm OECD ülkelerinde gelir dağılımı Türkiye’den daha iyi durumda.
Milyonlarca işçi ve emekçi yoksulluk sarmalında ömür tüketiyor. İşsizlik almış başını gidiyor. Gelir adaletsizliği nedeniyle milyonlarca emekçi açlık kıskacında bir yaşama sürükleniyor. ‘Yerli/milli’ olduğu safsatasını topluma kakalamaya çalışan AKP-MHP rejiminin bürokrat takımı ise üç-beş maaş alıyor. Yağma düzeninin hizmetkarları on binlerce liraya ulaşan aylık gelirleri ile rezilce sefahat sürüyor.
Milyonlarca emekçi gelir dağılımındaki bozukluktan dolayı düşük maaşla çalışırken, işsizlikle boğuşurken ve milyonlarca işçi asgari ücretin altında bir ücretle yaşamını idame ettirmeye çalışırken, AKP-MHP-tarikatlar-çeteler arasında paylaşılan mevkilerde oturup üç-beş maaş alıp keyif süren haramiler var. Tayyip Erdoğan’ın atadığı yakın çevresindeki bazı bürokratların aylık geliri yüzbin lirayı geçiyor. Büyük bölümü AKP'li aday ya da eski vekil olan bu zümre sefa sürerken, işçi ve emekçilerin açlık ve sefaleti, işsiz milyonların herhangi bir gelirden yoksunluğu devam ediyor. İşçiler ve emekçiler aç; AKP-MHP iktidarının ‘yerli/milli’ yiyici/yandaş bürokrat takımı ise maaş zengini!
AKP şefi, “Türk tipi başkanlık sistemi”nin “Türkiye’yi uçuracağını” vaat etmişti. Türkiye dünyanın en büyük birkaç ekonomisinden biri olacaktı. Kişi başına düşen yıllık milli gelir 25 bin doları aşacaktı. Gelir adaletsizliği altında inim inim inleyen işçi ve emekçilere AKP şefi “birkaç yıl dişinizi sıkın, sonra ülke zenginleşecek, siz de payınızı alacaksınız” masalları anlatıyordu. Evet, mafyatik rejimin yağma/talan/gasp çarkından nemalanan AKP-MHP şefleri ile avaneleri büyük servetlere sahip oldular. Ama bu yozlaşmış ‘yerli/milli’ küstah azınlık, milyonların sefalete sürüklenmesi pahasına zenginleşti.
Sermayenin diktatörü başkanlık hayalini gerçekleştirdi. Peki sonuç ne oldu? Rüşvetçilere, talancılara, mafya babalarına, çete başlarına, tarikat şeyhlerine ve yağmadan pay kapanlara bol kazançlı yeni kapılar açıldı. Bunun bedelini ise sefaletin kör kuyusuna atılan işçi ve emekçiler ödedi. Çeteler/mafya babaları fiilen AKP-MHP iktidarının üçüncü ortağı haline geldi. Yargıda, devletin güvenlik bürokrasisinde, yaşamın tüm alanlarında faşist baskı ve saldırganlık arttı. İşçi ve emekçilerin ekonomik ve sosyal çöküşü hızlandı. İntiharlar rutinleşti. Kısacası başkanlık sistemi ile Türkiye her alanda işçi ve emekçiler açısından cehenneme dönüştü.
İşçi sınıfı başta olmak üzere bütün emekçilerin, mafyatik AKP-MHP rejiminin ekonomik ve sosyal yıkım saldırılarına, gelir adaletsizliğinin derinleştirilmesine, çalışma ve yaşam koşullarının ağırlaştırılmasına karşı birleşik mücadeleyi yükseltmesi gerekiyor. Hakların korunması ve yeni kazanımlar için bu mücadele büyük bir önem taşıyor. Ancak yoksulluk, işsizlik, açlık, hayat pahalığı, siyasal barbarlık, yasaklar, pandeminin yol açtığı sorunlardan, gelir adaletsizliğinden gerçek kurtuluş ancak işçi sınıfının devrimci iktidarı olan sosyalizmde mümkün olacaktır.
Gelir adaletsizliği ve artan baskılara karşı işçi ve emekçiler, emeğin korunması mücadelesinin dinamikleri yan yana geldikçe AKP-MHP iktidarının çöküşü hızlanacak, başka bir dünyanın, sosyalist dünyanın mümkün olduğu bilinci işçi ve emekçiler arasında yaygınlaşacak, sömürü ve kölelikten kurtulmanın yolu açılacaktır.
H. Yağmur