Genel Sağlık(sızlık) Sigortası ilk uygulamaya sokulduğu yıllarda, adeta ülkenin sağlık sorununa çözüm getiriyormuş gibi sunuldu. Öncesinde ve o günlerde devrimciler, komünistler ve ilerici güçler GSS için ‘paran kadar sağlık’, uygulaması diyordu. O günlerde GSS’nin gerçek mahiyetini emekçilere anlatan devrimci ve ilerici güçleri yalancı çıkarmaya çalışan sermaye devleti, 30 Haziran'dan sonra sorunu ‘paran yoksa öl’ boyutuna taşımaya hazırlanıyor.
Sermaye devleti bugüne kadar GSS primlerini ödemeyenlerin de sağlık hizmetlerinden belli bir oranda yararlanmasına imkan veriyordu. İmkan veriyordu, ama bunu borçlandırarak yapıyordu. Gelinen aşamada yaklaşık 5 milyon insanın GSS prim borcu birikti. Bunun kendisi kişi başına en az 3 bin 500 TL borçlanmak anlamına geliyor. Eğer bu borç 30 Haziran'a kadar taksitlendirilip, doğal olarak ilk taksit ödenirse, kişi sağlık hizmetlerinden yararlanabilecek. Yok eğer taksitlendiremezse (bu borca her ay ödemesi gereken GSS primi de eklenecek), 30 Haziran'dan sonra sadece acil serviste (durumu acil olduğu oranda) sağlık hizmeti alabilecek. Acil değilse hastaneden geri gönderilecek. Muayene olamadığı gibi, ilaç da alamayacak.
Oysa sağlık hizmeti, mecazi olarak değil, birebir yaşamsal bir ihtiyaç ve haktır. Bu hakkın, hem de öldürerek elden alınmasına fırsat verilmemeli. “Paran yoksa öl” uygulamasını boşa çıkarmak için örgütlü tepkiyi büyütmek tek çözüm yoludur. Bu nedenle “herkese parasız, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hakkı” için mücadeleyi büyütelim.
M. Kurşun