Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 100. yıl dönümü dünyada olduğu gibi Türkiye’de de farklı kutlama ve etkinliklere konu oldu. Kutlama ve etkinliklerin yaygınlığı, aradan bir asır geçmesine rağmen tarihte yeni bir çığır açan Ekim Devrimi’nin sarsıcı, yol gösterici etkisinin devam etmesinden kaynaklanıyor. Bununla birlikte kutlama ve etkinliklerin bir kısmının Ekim Devrimi’nin mirasına, ideolojisine, sınıf karakterine yabancı olduğu da bir gerçektir. Devrim zafere ulaştığında Bolşeviklere saldıran siyasi akımların günümüzdeki izdüşümleri farklı bir yol izliyor. Artık hem Ekim Devrimi’ni savunduklarını, ondan esinlendiklerini söylüyor hem de pratik tutumlarıyla devrimin içeriğini boşaltıyor, özünü karartıyorlar.
Görüntü farklı öz aynı!
1917’de devrime önderlik eden Bolşeviklere saldıranlar, burjuvalar, kulaklar, çarlık artıkları ve emperyalistlerden ibaret değildi. Saldırgan cephenin bir de “sol kanadı” vardı. Menşevikler, Sosyalist Devrimciler, liberaller, emperyalist savaş suçuna ortak olmuş Avrupa’nın sosyal-demokratları da bu cephede yer alıyorlardı.
Gerçekleştiği dönemde Ekim Devrimi’ne açık tutum almak kaçınılmazdı. Oysa bir asır sonra böyle bir zorunluluk yok. Artık karşı durmak yerine devrimci mirasın savunucusu gibi davranmak, bu siyasi anlayışların çıkarlarına daha uygun görünüyor. Zira Ekim Devrimi gibi bir tarihsel olayın karşısında durmak kendilerini devrimci, sosyalist, komünist gibi sıfatlarla ananlar için kolay değil. Bundan dolayı yüz yıl önce doğrudan yapılan saldırı, şimdi biçim değiştirerek dolaylı şekilde yapılıyor; Ekim Devrimi’nin içeriğini boşaltarak, özünü karartarak... Vurgulamak gerekir ki, her iki tutum da aynı kapıya çıkıyor; reddederek veya içini boşaltarak proletaryanın devrimci iktidarına karşı durmak!
Sosyalizm burjuva cumhuriyete yakışır mı?
Ekim Devrimi’nin özünü karartma hamlelerinden biri, sosyalizm söylemini öne çıkartanlar tarafından gerçekleştirildi. Ekim Devrimi vesile edilerek, “sosyalizm cumhuriyete çok yakışacak” fantezisini ortaya atanlar, güya Ekim Devrimi’nin yolunda olduklarını kanıtlıyorlardı. Bir sistem olarak kapitalizmin, bir sınıf olarak burjuvazinin tam karşısında konumlanan, gericiliğin bu sınıfsal ve siyasal temsilcilerine karşı kazanılmış zaferin doruğu olan Ekim Devrimi ile özdeşleştirilen sosyalizm, burjuva cumhuriyete yakışır mı?
Kapitalizmin cepheden reddi olan sosyalizm ancak, burjuvazinin siyasal iktidarının yıkılması, proletaryanın iktidarı ele geçirmesi, kapitalistlerin mülklerine el konulmasından sonra inşa edilebilir. Dolayısıyla, anti-kapitalist/anti-emperyalist bir devrimle başlatılan sosyalist inşa süreci, hiçbir yönüyle burjuva cumhuriyete yakışmaz. Burjuva cumhuriyetin bazı ilerici adımlarını gerçek sonucuna götürür. Bununla birlikte sosyalizmin inşası ancak her cephede kapitalizme karşı militan bir sınıf mücadelesiyle ilerletilebilir.
Hal böyleyken sosyalizmi burjuva cumhuriyete yakıştırmak, ufku düzen sınırlarını aşamayan orta sınıf sosyalistlerinin fantezisi olabilir ancak.
Rojava’da “devrim zamanı” mı?
Kürt siyasal hareketi ile onun bayrağı altında toplanan sol çevrelerin düzenlediği etkinliklerde, Ekim Devrimi ile “Rojava Devrimi” analojileri bile yapıldı. Ekim Devrimi’nin içeriğini boşaltıp, özünü karartma çabaları ifrata vardırıldı. Devrimin sınıfsal karakteri, ideolojik-programatik çizgisi, özel mülkiyet ve sömürü düzeni karşısında aldığı tutum, anti-kapitalist ve anti-emperyalist niteliği yok sayılarak yapılan karşılaştırmalar subjektivizmin doruğu anlamına geliyordu.
“Ekim Devrimi, Rojava Devrimi gibidir”, “Rojava’da Halk Devrimi”, “Yüzyıldan Sonra Yeniden Doğuş” gibi söylemlerin öne çıkarıldığı etkinliklerde, hiçbir ortak özelliği bulunmayan iki olayı birbirine yaklaştırmak için sarfedilen özel çaba her türlü temelden yoksundur ve akıl dışıdır. İki olay arasındaki uçurum, Ekim Devrimi’nin temel nitelikleri yok sayılarak, “Rojava Devrimi”ne ise olmadık özellikler atfedilerek güya kapatılmaya çalışılıyor. Buna yönelik olarak kullanılan argümanlar bilimsel, tarihsel ve siyasal anlamdan yoksundur. Tümüyle keyfi ve subjektivizme dayalıdır.
Rojava’daki süreç trajik bir noktaya varmışken, PYD dünyanın en gerici, en kıyıcı, en saldırgan emperyalist gücü olan ABD’ye angaje olmuşken, “devrim zamanı”ndan söz etmek, hele de bunu Ekim Devrimi ile paralellik kurarak yapmak, marksist devrim teorisinin ve tarih anlayışının içinin boşaltılmasıdır.
Tüm bu tutumlarda Ekim Devrimi’nin mirasını yaşatıp ileriye taşıma, yeni Ekimler’e bu zengin deneyim ve birikimlerin yol göstericiliğinde hazırlanma hedef ve çabasının en ufak bir izi yoktur.
Ekim Devrimi’nin gerçek anlamı
Büyük Sosyalist Ekim Devrimi: Anti-kapitalist/anti-emperyalisttir; Marksizm’i Rusya koşullarına uyarlayan Leninizm’in ideolojik-programatik, politik-örgütsel çizgisinin esas alınmasıdır; işçi sınıfının Bolşevik Parti önderliğinde iktidarı ele geçirmesidir; sosyalist dünya devriminin ilk halkasıdır; emperyalist-kapitalist sisteme büyük bir meydan okuyuştur; üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet düzeninin yıkılmasıdır; kapitalistler ile büyük toprak sahiplerinin mülklerine el konulması, fabrikaların, işletmelerin, modern tarım çiftliklerinin, bankaların vb. kamu mülkiyeti haline getirilmesidir; insanın insan tarafından sömürüsü, baskı ve ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıdır; proletarya enternasyonalizmidir; halkların özgürlük, eşitlik, kardeşlik içinde yaşayabilecekleri yeni bir çağın, sosyalizm çağının kapılarının açılmasıdır...
Ekim Devrimi’nin bu temel nitelikleri savunulmadan onun büyük tarihsel mirasına samimiyetle sahip çıkılamaz ve günümüzün kurulu düzeni karşısında devrimci bir duruş sergilenemez.