Düzenin krizine devrimci yanıt: Siyasal bir sınıf hareketi!

Siyasal bir işçi hareketi bugün büyük olanaklar barındıran ve giderek temelde düzenin denetleyemediği büyük kitle hareketini kurtuluş yoluna çıkarabilir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 21 Mart 2014
  • 12:52

Yerel seçimlere sayılı günler kala burjuva siyasetinde kazan kaynıyor. Kitle hareketi tarafından iyice köşeye sıkıştırılan AKP’nin burjuva siyasetindeki rakipleri üst üste hamlelerle onu iyiden iyiye yıpratarak sandıktan kendileri için en iyi sonucu elde etmeye çalışıyorlar. Onlar için en iyi sonuç AKP’nin en azından iki büyük kentten birinde kaybetmesi ya da yüzde 40 oy oranının altına düşmesi oluyor. Bu sonucu elde edebilirlerse AKP hükümetinin ciddi anlamda sakatlanacağı umudunu taşıyorlar. Ancak genel manzara AKP’nin gidişinin burjuva siyasetinin bu olağan akışının dışında, daha olağanüstü biçimlerde olabileceği ihtimalinin de güçlendiğini gösteriyor. 

Şu haliyle de zaten AKP hükümeti siyasi-hukuki ve ahlaki meşruiyetini kaybetmiş durumda. Eğer yerel seçimlerde başarı sayılabilecek bir sonuç alabilirse, belki ömrünü bir parça uzatabilir. Bu koşullarda az-çok bir süreliğine kendisine nefes aldıracak bir seçim soncunu ise, ancak ya rakiplerinin ipliğini pazara çıkaracak çapta karşı hamleler ya da büyük çaplı usulsüzlükler yaparak elde edecektir. Bu ise düzenin siyasal krizinin derinleşmesinden başka bir sonuç üretemez.

Muhtemel başarısızlık ise AKP’yi yolun sonuna getirecektir. Bu durumda da AKP ya kendi içerisinde çatlayacak ya da şeflerinin ellerindeki son kozları oynamasıyla savaşarak tükenecektir.

Öte yandan bugün hala da AKP’nin geleceğinden emin olamadıkları için ona karşı hayırhah bir tutum alan burjuva güçler de hızla batan gemiyi terk edecek ve kurulması beklenen yeni siyasal düzende kendilerine bir yer edinmek üzere ona karşı aktif biçimde çalışmaya başlayacaktır.

Bugün için AKP’ye yolun sonunda herhangi bir ışık görünmüyor. Öyle ki şimdilerde tartışılan konu, onun hangi yoldan gideceği ve yerine kimin geleceğidir.

AKP’yi gözden çıkardıkları anlaşılan emperyalistler için şu haliyle en uygun seçenek belli ki CHP ya da CHP merkezinde oluşturulacak bir koalisyondur. Kuşkusuz bunu da burjuva parlamenter zeminlerden giderek yapmayı tercih etmektedirler. Ancak yine de bunun tam olarak hangi biçimde olacağını belirlemek onların elinde değildir. Ne kadar güçlü olursa olsun burjuva siyasal düzeni istediği gibi düzenleme şansına sahip değillerdir.

Çünkü düzenin efendilerinin AKP’nin yerine seçenek olarak sarıldığı CHP ya da başka bir düzen partisi, ona istediğini verebilecek sahici bir toplumsal desteğe sahip değildir. Bugün seçenek olarak ortaya çıkmalarını da zaten ilk olarak emperyalistler ve Cemaat’in operasyonlarına, öte yandan da bunların tam karşısında yer alan güçlü halk hareketine borçludurlar. Birinciler AKP’nin arkasından güçlerini çekip, ipliğini pazarlarken, kitle hareketi ise AKP’nin toplumsal meşruiyetini sarsarak onu köşeye sıkıştırmaktadır. Ancak bu halk hareketi bugün CHP’nin güdümünde olmadığı gibi güçlü bir anti-emperyalist/anti-kapitalist damara sahiptir. Öyle ki bugünkü şekilsizliğine ve düzeni aşan bir siyasal önderliğe sahip olmamasına rağmen kendisini güçlü düzen karşıtı eğilimler olarak gösteren siyasal bir duruşu ve dinamizmi vardır.

Bu durumda da CHP ve diğer düzen partilerinin, bu toplumsal hareketten beslenmesi ve yararlanması mümkünse de, onu taşıyabilmesi mümkün değildir. Bugün seçim sandığından kendisine oy olarak büyük bir destek çıksa dahi bu CHP’nin arkasında aktif bir toplumsal yedeklenme değil, ancak AKP’ye duyulan öfkenin yarattığı anlık bir ilişki olmanın ötesine geçmeyecektir.

Bu koşullarda emperyalistler ve burjuvazinin en azından orta vadede bir daha AKP ile yaşadıkları türden bir “siyasal istikrar” dönemi bulması mümkün olmayacaktır. Çünkü siyasal sahnede sadece emperyalistler ile işbirlikçileri ile onların siyaset zeminleri yoktur. Haziran Direnişi’yle ortaya çıkan halk hareketi, gerek sosyal özü bakımından gerekse de güçlü bir sokak hareketi olarak kendisini burjuva siyaset zeminleri dışında üreterek sahnede yerini almıştır. Artık o Haziran’dan bu yana ülkenin siyasal sahnesinin değişmez bir öğesi olacaktır. Berkin’e görkemli uğurlama bunun bir kanıtı olmuştur.

Belirtelim ki, bu hareket öznel çabaların ürünü geçici bir olgu değil, tümüyle kurulu düzenin çelişki ve çözümsüz sorunlarından (ekonomik kriz, sosyal yıkım, siyasal çürüme gibi sorunlar ile birlikte Kürt sorunu) doğmaktadır. Bu çelişki ve sorunların aşılmak bir yana derinleşmesi kaçınılmaz olduğuna göre düzen güçlerinin, onun üstesinden gelmesi de mümkün değildir. Bugün hala da emekleme devresinde sayılması gereken hareket, emperyalist-kapitalist sistemin iktisadi ve siyasi krizi zemininde büyüyecek ve mücadeleler içerisinde olgunlaşmaya, siyasal-sınıfsal ayrışmalar ve saflaşmalarla da evrimleşerek daha bağımsız bir güç odağı haline gelecektir.

Bunun gerçekleşmesi hem kaçınılmaz hem de hareketin geleceği bakımından şarttır. Bunu ise sadece siyasal bir sınıf hareketi başarabilir. Bugünkü halk hareketi de ancak böyle bir sınıf hareketinin önderliği altında kurulu düzenin aşırılıkları ve sivri uçlarını aşarak, onun iktisadi-sınıfsal-toplumsal temellerine yönelebilir, giderek de gerçek bir devrimci iktidar alternatifi haline gelebilir.

Zira siyasal-toplumsal bir düzende gerçek bir değişim olabilmesi için bir burjuva partisinin yerine başka bir burjuva partisinin değil, bir sınıfın yerine başka bir sınıfın, sermayenin yerine işçi sınıfının gelmesi gerekir. AKP’nin en kirli yönleriyle temsil burjuva sınıf ve onun siyasal-ekonomik sistemi de ancak böylelikle geride kalacaktır.

İşte bugün toplumsal mücadelenin temel sorunu gerçekte işçi sınıfının bu rolü oynayamamasındadır. İşçi sınıfı siyasal alana kolektif varlığı ve siyasal kimliğiyle çıkamadığı ölçüde bu, bugünkü tüm imkanlara rağmen genel toplumsal muhalefetin önünde bir devrimci çıkış yolunun açılmasını zorlaştırmaktadır.

Bugün ortada siyasal bir sınıf hareketi yoktur, fakat yine de böyle bir hareketi yaratmanın olanakları artmaktadır. Tam da Haziran Direnişi’nin ruhunu sınıf zeminine taşıyan, yasaları aşan ve bürokrasiye meydan okuyan Greif işçileri kendi zemininden bunu göstermekte, bugün AKP’ye yönelik öfkenin birleştirdiği şekilsiz halk hareketini sınıfsal bir eksende saflaştırılabileceğini, bu durumda yeni türden bir geleceğin biçimlenmekte olduğunu göstermektedir. Öyle ki bugün genel bir AKP karşıtlığı ve demokratikleşme ekseninde kalan hareketin ileri siyasal ve sendikal özneleri, söz konusu bir sınıf hareketi olduğunda onun karşısında ayrışmakta ve saflaşmaktadırlar. Oysa Greif örneği başka bir açıdan da AKP’yi ve düzen gericiliğini yenmenin yolunu göstermektedir.

Kuşkusuz ihtiyaç işçi sınıfının bir sınıf olarak kaynaşması, hem kendi sınıf çıkarları için hem de toplumsal sorunlar karşısında bir güç odağı olarak çıkmasıdır. Yani Greif’in hem aritmetik olarak hem de geometrik olarak büyümesindedir. Aritmetik büyüme Greif’lerin sayısının artması ve işçi sınıfının Greif işçilerinin mücadele ruhu ve kararlılığıyla donanmasıdır. Geometrik büyüme ise siyasallaşma ve sosyalizmle buluşmadır. İşte bu alandaki başarı ölçüsünde de siyasal bir işçi hareketi yaratılabilir. Bu da bugün büyük olanaklar barındıran ve giderek temelde düzenin denetleyemediği büyük kitle hareketini kurtuluş yoluna çıkarabilir.

Düzenin seçimlerin ardından siyasal ve ekonomik krizinin derinleşeceği kesin olduğuna göre yapılması gereken toplumsal muhalefeti bağımsız bir siyasal güç odağı olarak örgütlemek, ama bunun için de öncelikle Greif’i yaşatmak, Greifler’i çoğaltmak, Greifleşen işçi sınıfını siyasallaştırmaktır. Bu bakımdan 1 Mayıs çok önemli bir eşik olacaktır. Yakın döneme kadar işçi sınıfının politik damgasını taşıyan ancak fiziki varlığından yoksun 1 Mayıslar tablosu, bu 1 Mayıs’ta bir parça aşılabilir ya da bu bakımdan anlamlı müdahaleler gerçekleştirilebilirse ülkenin devrimci geleceği bakımından son derece önemli bir kazanım elde edilmiş olacaktır.