Kapitalist sömürü düzeninde çocuk emeği demek ucuz iş-gücü demektir. Çocuk emeği en ağır sanayi dalları dahil olmak üzere birçok sektörde kullanılmış, kullanılmaya da devam ediyor. Türkiye'de çocuk emeği sömürüsü azalmak yerine sürekli artıyor. Özellikle sermayenin demir yumruğu olan Erdoğan rejiminde çocuk işçiliği sorunu çok daha vahim bir hal almıştır.
Artan yoksulluk ve sefalet, çocuklarını çalıştırmak zorunda kalan emekçi ailelerin sayısını artırırken, rejimin izlediği eğitim politikası hem sorunu derinleştiriyor hem sömürüye “yasal kılıf” uyduruyor. AKP-MHP rejiminin çocuk sömürüsüne uydurduğu son kılıf ise MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) adıyla uygulanıyor.
Sarayın Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) onayı ile 1.5 milyon çocuğun kayıtlı olduğu bu merkezde çocuklar haftanın 4 günü işe 1 gün ise okula gidiyor. MESEM'e bağlı sözde eğitim alan çocukların iş yoğunluğu ve son dönemde artan iş cinayetleri bir kez daha bu merkezlerin eğitim için değil çocuk işçiliğini devlet eliyle yaygınlaştırmak için kurulduğunu hatırlattı.
Son aylarda resmi kayıtlara göre 4 çocuk işçi staj esnasında iş cinayetine kurban gitti. Resmi kayıtların güvenilmezliği dikkate alındığında bu sayının daha fazla olma ihtimali yüksektir. Diyarbakır'da yüksekten düşen 17 yaşındaki Ömer Çakır, Konya Ereğli'de arıtma havuzuna düşen 17 yaşındaki Ulaş Dumlu, Kütahya'da üzerine sunta blokları düşen 15 yaşındaki Erol Can Yavuz ve İstanbul'da makinaya sıkışan 14 yaşındaki Arda Tonbul iş cinayetlerine kurban gittiler. Bu çocuklar, kokuşmuş saray rejimi için birer veri/sayı olarak kayda geçirildi. Yaşam hakkını çaldıkları çocuklara “iş kazası” sıfatı yakıştırmaları ise şaşırtıcı olmadı. Zira bu vahşi zihniyet, iş cinayetlerini “fıtrat”, çocuk emeğinin sömürüsüne yasal kılıf uydurmayı ise “mesleki eğitim” kabul ediliyor.
Arda Tonbul yaşamını yitireli on beş gün oldu. Ölümünün ilk haftasında çalıştığı iş yerinin patronu Arda'nın babasının banka hesabına 100 bin TL tazminat parası havale etti.
Kütahya'da, Mesleki Eğitim Merkezi İç Mekan Mobilya Teknolojisi Dalı 9. sınıf öğrencisi Erol Can Yavuz, staj gördüğü atölyede üzerine sunta blokları devrildi ve yaşamını yitirdi.
Antalya'da, MESEM kapsamında çalıştığı işyerinde kaza sonrasında vücudunun yüzde 80’i yanan, 7 ayda 15 ameliyat geçiren 18 yaşındaki Beyzanur Hatmorioğlu’nun yaşadıklarına rağmen açılan soruşturmada takipsizlik kararı verildi. Zira rejim, kurbanlar çocuk da olsa iş cinayeti işleyenleri koruma politikasından taviz vermiyor.
MESEM ve bağlı okulları yaklaşık bin 550 kişinin denetlediğini söyleyen bir müfettiş, “Bu sayıyla ayrıntılı denetim yapma imkânı yok” diyor. Çıkarları uğruna iş güvenliği kurallarına uymayan, önlemler almayan sermayedarların pervasızlığı açık ki devletin hem denetlememe hem de cezasız bırakma politikalarından kaynaklanıyor. Biliyoruz ki yaşanan iş cinayetleri “münferit” diye geçiştirilmeyecek boyuttadır. “Kar daha çok kar” esasına dayalı kapitalist sömürü düzeni yıkılana kadar yazık ki çocukları bu vahşi çarkların arasında çekip çıkarmak mümkün olmayacak. Buna rağmen hem çocuk sömürüsüne karşı durmak hem sermaye iktidarını iş güvenliği önlemleri almaya zorlamak için mücadeleyi yükseltmek büyük bir önem taşıyor.
Yitirdiğimiz çocuklara değer veriyor, isimlerini duyduğumuzda yüreğimizde ağırlığını hissediyorsak elimizi taşın altına koymamız ve mücadeleyi yükseltmemiz de gerekiyor. Çocukların sömürülmesine ve cinayetlere kurban gitmesine karşı yürütülmesi için bütünlüklü mücadele şart!
-Niteliksiz staj eğitimine son!
-İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınsın, stajyer cinayetlerine son!
-Ortaçağ’dan kalma bir yarı-feodal uygulama olan çıraklık tasfiye edilsin!
-14 yaşından küçük çocukların çalıştırılması yasaklansın!
-14-18 yaş arası çocuklar için maddi üretim genel ve mesleki eğitimle birleştirilsin!
-16-18 yaş arası için 4 saatlik, 14-16 yaş arası için 3 saatlik iş günü!