Son üç yılda İşsizlik Sigortası Fonu’ndan sermayedarlara 58 milyar lira aktarılmış. Bu fondan işsizlere ayrılan ise sadece 23 milyar!
İşsizlik Sigortası Fonu'nun toplam varlığı Eylül ayında bir önceki aya göre 2 milyar 864 milyon lira artmış. Kapitalistlere bu yılın ilk dokuz ayında fondan 18 milyar lira teşvik verilirken, işçilere yaklaşık 9 milyar lira ayrılmış. Yani kapitalistler işçilere verilenin iki katını almışlar.
İşsizlik Sigortası Fonu işçi ücretlerinden kesintilerle dolduruluyor. İşçilerden her ay işsizlik fonu için kesinti yapılıyor ama sıra işsizlik parası almaya geldiğinde önümüze çok sayıda engel konuluyor. En çarpıcı örneği pandemi döneminde yaşadık. Bu fon işçiler değil kapitalistler için kullanıldı. “İşveren prim ödemeleri” ile milyarlarca lira “destek” ve “teşvik” sağlandı. Emeğimize el koymaları yetmiyor, bir de fon aldatmacasıyla kapitalistlere bizim birikimimiz peşkeş çekiliyor.
Sermayeye “teşvik” ve “destek”ten söz edilmesi, cebimizden, emeğimizden, geleceğimizden çalındığı anlamına geliyor. AKP-MHP iktidarı döneminde “teşvik” ve “müjde” kelimelerini duyduğumuzda, cebimizdeki hortumu anımsamamız gerekiyor. İktidar ne zaman “müjde” dese kazanılmış bir hakkımız gasp ediliyor. Ne zaman “teşvik” dese bizden alıp kapitalistlere veriyor.
Geçmiş hükümetler döneminde de fonlar “hortumlama”nın kılıfıydı. Özal döneminde “Fakir Fukara Fonu”nun bürokratların özel harcamalarında kullanıldığını, futbol takımlarını krizden kurtarmak için çarçur edildiğini biliyoruz. Bir başka örnek ise kimseyi ev sahibi yapamayan, emekçilerin üç kuruş paralarını gasp eden “Konut Edindirme Yardımı”ydı. “Kıdem Tazminatı Fonu” projesiyle de kıdem tazminatımıza göz dikildi.
İşsizlik Sigortası Fonu 1999 yılında kuruldu. O günden bugüne yaklaşık dörtte üçü kapitalistlere aktarıldı. Normalde bütçe ödenekleriyle karşılanması gereken giderler de fon bütçesinden alınıyor. Yanı sıra devasa projelere, bankalara “borç” veriliyor. GAP’a, Halkbank’a, Vakıfbank’a ve Soma'da 301 madencinin iş cinayetine kurban gitmesinin sorumlusu Soma Maden Ocağı’na aktarılan paralar bu fonun işlevini ortaya koyuyor, Kısa çalışma ödeneği, işbaşı eğitim programına katılanlara ödenen para, mesleki eğitim alanında harcanan para vb. liste uzayıp gidiyor.
Fonların sermayeye peşkeş çekilmesi cebimizdeki hortumdur, emeğimizin üzerinden biriken zenginliklerin yağmalanmasıdır.
Fonların kullanımının işçi denetimine tabi tutulmasını talep etmek elbette gerekiyor. Ama bu da kendi başına çözüm olmayacaktır. Zira kapitalist düzende bu fonlar eninde sonunda sermayeye ucuz kaynak ve kredi aktarımı için kullanılır. Bu yüzden mücadelemiz bu sömürü ve baskı düzeninin kendisini hedeflemek zorundadır.