Sao Paulo isimli hurda gemi Türkiye’ye doğru yol alıyor. Fransa’da üretilen bu savaş-uçak gemisi, Fransız donanmasında uzun yıllar kullanıldıktan sonra Brezilya’ya satıldı. Brezilya donanmasındaki işlevi 2017 yılında son buldu ve gemi ıskartaya çıktı. Öncesinde nükleer denemelerin de yapıldığı bu ölüm gemisinin şimdiki rotası ise Türkiye. Brezilya’da sökülmeyen, Hindistan’da söküm işlemleri reddedilen tehlikeli atık niteliğindeki gemi, Aliağa’dan Sök Denizcilik Şirketi tarafından açık artırmayla 1,85 milyon ABD Doları karşılığında, 12 Mart 2021’de satın alındı. Eski savaş gemisinin ülkeye taşınması için Sök Denizcilik ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı arasında çeşitli izin ve yazışmalar tamamlandı. Bakanlığın mayıs ayında verdiği şartlı onayla, yoğun asbest ve çeşitli kimyasallar içeren ölüm gemisi Türkiye’ye doğru yola çıktı.
“…Bu gemi bir kara tabut
Lumarından giren ölür…”
Sao Paulo gemisi, çok yüksek miktarda asbest ve tehlikeli kimyasal içeriyor. Atık geminin yaklaşık 900 ton asbest/asbest bulunan malzeme, yüzlerce ton Poliklorlu Bifenil (PCB) bulunan malzeme, yoğun miktarda toksik ağır metal içerdiği tahmin ediliyor. Kamuoyunda epey gündem olması nedeniyle atık gemiye dair açıklama yapmak zorunda kalan bakan Kurum, gemide asbest oranının daha düşük olduğunu, denetiminin uluslararası kuruluşlar tarafından hukuka uygun yapıldığını, riskli bir durum olmadığını, herhangi bir olumsuz durumda da geminin geri gönderilebileceğini ifade etti.
Kârın temel alındığı kapitalist sistemde, yapıldığı iddia edilen detaylı denetleme, analizler ve raporların bir prosedürden öte bir anlam ifade etmediği bilinen bir gerçektir. Denetlemeyi yapanlar, izni verenler ve ortaya koydukları kriterler insan ve çevre sağlığını değil bir bütün olarak kârı ölçüt almaktadır. İnsan-çevre-doğayı pek çok alanda tehdit eden şeyin üretilmesi, kullanılması ve yapılıyor olması kapitalizmde kitabına uydurulmaktadır. Bir de söz konusu insan hakları, çevre sağlığı, hukuk vb. pek çok alanda hak ihlalleriyle kötü ünlü Türkiye ile yasa-kural tanımaz tek adam rejimi olunca, her türlü pervasızlık sergilenmektedir.
Ülkede asbest kullanımı güya yasak!
Türkiye’de asbest kullanımı 2010’da yasaklandı. Oysa son 5 yılda ülkedeki kayıtlara geçmiş asbest oranı 241 ton! Bu yasağa rağmen son 5 yılda 241 ton bertaraf edildi. Bunun kaynağı ise 714 tehlikeli atık barındıran gemi sökümünün yapılmasıydı. Asbest kullanımının yasak olması, dışarıdan zehir yüklü gemilerin söküm için ülkeye gelmelerine engel değil. Sermaye devletinin de bu hususta rahatlıkla izinler verdiği, bu örnekte de görülüyor. Gelmekte olan San Paulo gemisi ise son 5 yılda ülkede bertaraf edilen asbest oranının 3 katı fazla asbest içeriyor.
Resmi birimlerden gelen yanıltıcı/yalan açıklamalarına rağmen, bu alandaki uzmanlar, çeşitli dernek ve çevre örgütleri San Paulo gemisinin içerdiği tehlikelere olduğu gibi, bu alandaki denetimsizliklere, insan-yerel çevre sağlığına dönük sorunlara dikkat çekiyorlar. Asbest Söküm Uzmanları Derneği (ASUD) Başkanı, Mehmet Şeyhmus Ensari, geminin ikizi olan Clemenceau’nun 760 ton asbest içerdiğini, bu açıdan bakanlığın gemide 9 ton asbest olduğuna dair verdiği bilginin yanıltıcı olduğunu belirtti. Ensari, aynı zamanda asbest yok raporlarının sahte belgeler içerebildiğini, denetimlerin kâğıt üzerinde kaldığına dikkat çekti.
Tonlarca kimyasal içeren bu hurda gemi, büyük oranda kansorejen etki ve çevreye kalıcı kirlilik tehdidi yaratmaktayken, geçişine izinler çıkması, devlet yetkililerinin tehdit oluşturmadığı yönündeki açıklamaları, işçi ve çevre sağlığının sermayeye feda edildiğini bir kez daha göstermektedir.
Gemi söküm sektörü ve Aliağa
Gemi söküm kimyasal içeren, açığa çıkardığı toksik kirlilik nedeniyle insana, yerel çevreye yüksek oranda zarar veren en tehlikeli iş kollarından biridir. Emperyalist-kapitalist devletler, bu kirli işlerini ülke sınırları içerisinde yapmamakta, buna yönelik harcamalardan kaçınarak başka ülkelere transfer etmektedir. Yasal mevzuatın kolaylıkla delindiği, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin hiçe sayıldığı ülkeler gemi sökümde başı çekmektedir. Nitekim sektörde Bangladeş, Pakistan, Hindistan ve Türkiye de ilk göze çarpan ülkeler arasındadır. Türkiye’de gemi sökümün yapıldığı tek yer ise İzmir-Aliağa’dır.
Şubat 2022’de Aliağa Gemi Söküm işçilerinin direnişi, direnişe öncülük eden Ege İşçi Birliği’nin alana dair çalışmaları, kamuoyu açıklamaları ve Asbest Söküm Derneği uzmanlarının açıklamaları, bu alandaki insanlık dışı çalışma koşullarına, işçi-çevre sağlığına dönük sorunlara, denetimsizlik ve usulsüzlüklere ışık tutmuştu.
Direniş sürecinde işçilerin duman, kurşun, asbest gibi kimyasallara maruz kaldığı, işçi cinayetlerine açık bir şekilde çalıştırıldığı bilgileri yansımıştı. Günde 1 maske, haftada bir eldiven verildiği, iş kıyafetlerinin verilmeyip işçiler tarafından satın alınmak zorunda kalındığı aktarılmıştı. Açığa çıkan temel bir gerçek, toplam 22 işletmenin yer aldığı Aliağa Gemi Söküm tesislerinde içerdiği risklere rağmen sermayedarların en sıradan iş yasalarını bile uygulamadığı, devletin de buna göz yumduğuydu. Buna karşı ise işçiler tüm işletmelerde iş bırakıp ücret başta olmak üzere, iş ekipmanları ve sağlığı koruyucu önlemlerin alınması yönünde taleplerini yükseltmişti. Brezilya’dan yola çıkan geminin usule aykırı bir şekilde Türkiye’ye getirilmesine karşı ciddi bir kamuoyu oluşmuş durumdadır.
İşçi sağlığı, çevre ve halk sağlığı sorunuyla doğrudan ilgili bu soruna karşı, çevre/meslek örgütlerine, uzman derneklere, sivil toplum kuruluşlarına kadar oluşan muhalefete Aliağa Gemi Söküm işçileri dahil olmalıdır. Yakın zamanda deneyimlediği direnişin üzerinden aldığı derslerle hem bu alandaki usulsüzlükleri açığa çıkarmalı, teşhir etmeli ve saldırıya karşı hep birlikte yanıtlar üretmelidir.
* Nazım Hikmet’in Japon balıkçısı şiiri