Gerici faşist rejim, her çıkmaza girdiğinde topluma bol keseden sahte vaatler veriyor. Mega projeler, ekonomik “büyüme” balonları, doğalgaz ve petrol yatakları “keşfetme”, açlık sınırı altına çekilmişken asgari ücrete “yüzyılın zammı” söylemleri, depremzedelere konut, vergi indirimi hatta hak ve özgürlükler konusunda vaatler havada uçuşuyor. Bu kadar pişkinlik ve riyakarlığı bir arada yapabilen bir rejim görülmemiştir. Zira vaatlerin kaba sahtekarlıktan başka bir anlam taşımadığı kısa sürede açığa çıkmasına rağmen, döne döne tekrarlıyorlar.
2023 seçimleri öncesinde bol keseden de sahte vaatler dağıtan gerici faşist rejimin başı Tayyip Erdoğan bazen verdiği vaatleri “hatırlamayarak” bazen de adını anmayarak emekçilerle adeta alay ediyor. AKP şefi seçim meydanlarında kendilerinin getirdiği mülakatın “kaldırılacağını” vaat etmişti ancak bunun açık bir yalan olduğu çok geçmeden ortaya çıktı.
Geçtiğimiz hafta Sarayın Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, seçimden önce Erdoğan’ın öğretmen alımında “kaldıracağız” dediği mülakatların devam edeceğini ilan etti. Bakan Tekin, açıklamasında “mülakatların mülakat gibi yapılacağını” ve ideolojik kayırma olmayacağını iddia etti. “Vicdanlı ve inançlı olduğu için kimsenin hakkının yenmeyeceğini” söyledi. Alınan kararla mülakatın 45 dakika süreceğini ve kamera kaydına alınacağını ekledi. Bakan Tekin’in açıklamaları yıllardır bu alandaki kayırmacılığın, usulsüzlüklerin, torpilin itirafı niteliğindedir. Bu arada Tekin’in de şefi kadar sahtekar olduğunu vurgulamak gerekiyor. “Vicdanlı ve inançlı olduğu için kimsenin hakkı yenmeyecek” lafı gerçekleri tersyüz ediyor. Zira, mülakatlarda inançlı olmadığı ya da Saraya rejimine biat etmediği var sayılanların hakkı yeniyor.
Konunun hatırlatılması üzerine “Öyle bir vaatte bulunduysak…” diye başlayan bir açıklama yapan Erdoğan “Mülakatı mülakat gibi yapacağız…” diye devam ederek hem atama bekleyen gençlerle hem de halkla küstahça alay etti. Saray rejiminin tepesinde oturan birinin bu açıklamayı yapması için ya demans olması ya da “demanslı rolü” oynaması gerekiyor. Nitekim bu açıklama, haklı olarak “Erdoğan demans mı demanslı oyunu mu oynuyor?” sorularının sorulmasına neden oldu.
***
AKP işbaşına geldiği 2002 yılı itibarıyla eğitim, sağlık, yargı başta olmak üzere birçok alanda onlarca kez değişiklikler yaptı. Toplumsal yaşamın kritik alanlarında yapılan her değişiklik hak gasplarını da beraberinde getirdi. 15 Temmuz 2016 şaibeli darbe girişiminin hemen ardından “FETÖ üyesi” olduğu iddia edilenlerin kamu alanındaki tasfiyesine yönelik çıkarılan bir KHK ile kamu personeli alımında mülakat da hayata geçirildi. OHAL’i fırsat bilerek başlatılan bu uygulama birçok hak gaspı gibi kalıcı hale getirildi. Mülakatlar hala daha işe alımlarda kendi kadroları dışındakileri eleme aracı olarak işlev gördü/görüyor. Öte yandan “arşiv taraması”, “güvenlik soruşturması” gibi uygulamalarla kamudaki muhalif emekçilerin tasfiyesinin yolu da düzlendi. Nitekim buna dayanarak binlerce KESK üyesi kamu emekçisi de açığa alınarak işinden edildi.
2016’dan beri bu alanda yaşanan hak gaspları ve usulsüzlükler basına sık sık yansıdı. Yüksek puan aldığı halde mülakatlarda elenen binlerce kişi var. Bunların bir kısmı dava açarak hakkını aramaya çalışıyor. Davalar sonucu atamaların adil yapılmadığına dair kararlar verilmesine rağmen usulsüz atamalar devam ediyor. Yine mülakatlarda mesleğe ilişkin sorular sorulmadığı ve etnik, mezhep, din, dil ayrımcılığı yapıldığı da açığa çıktı. Gerici-faşist rejimin kendinden olmayana dönük düşmanlığı mülakatlar yoluyla da pervasızca sergilendi. “İnançlı/vicdanlı” olduklarını reklam eden bu sahtekarlar, mülakata dayanarak binlerce gencin çalışma hakkını gasp ettiler.
Öte yandan mülakat, gerici faşist rejimin devletleşmesi yolunda işlevsel bir araç olarak da kullanılıyor. İktidarını sağlamlaştırmak konusunda henüz istediği kadar yol alamadığını belirten rejimin şefleri, mülakatla atama yapmaktan vazgeçmeye niyetli değiller. İsmi, biçimi, değişse de mülakat uygulamasının özü kalacaktır. Zira adam kayırmacılık, torpil, usulsüzlük, yolsuzluk, yağma, talan çoktan bu rejimin “fıtratını” belirler hale gelmiştir.
Mülakat uygulamasından önce de şaibeli sınav sonuçları, sınav sorularının çalınması gibi kirli yöntemlerle benzer hak gaspları yaşanmıştı. Burjuva düzen partilerinin yapısal özelliği gereği kendi içindeki kirli çekişmeler, klik çatışmaları, pastadan pay kapma kavgası her zaman kayırmacılığın ve torpilin önünü açacaktır. Bu yüzdendir ki binlerce işçi ve emekçi çocuğu atama beklerken, yüksek puan almasına rağmen işsizlik girdabına itilirken, intihara sürüklenirken yargı, sağlık, eğitim gibi birçok alan cemaat, tarikat ve faşist çete ağlarıyla sarılmış durumdadır.
***
Gerici-faşist rejimin sözcülerinin seçimden önce milyonların oyunu istemek için dile getirdikleri “Kamuya işe alımları, mülakatı kaldırarak sınavdaki başarı sıralamasına göre yapacağız” vaadi bile bugüne dek kendi kadrolarını kayırdıklarının itirafıdır. Seçimden sonra çark edip “mülakatı mülakat gibi yapacağız” söylemleri de bugüne dek işledikleri suçların bir başka itirafıdır. Suçlarını itiraf eden bu sahtekarların, onlardan hesap soracak bir toplumsal mücadele yükselene kadar benzer suçları işlemeye devam edeceklerinden kuşku duymamak gerek...