Gerici-faşist iktidar tarafından kültürel hegemonya kurmanın bir basamağı olarak görülen üniversiteler, uzun bir süredir saldırıların hedefinde. AKP iktidarının üniversitelere yönelik saldırganlığının gençlikte biriktirdiği öfke Boğaziçi eylemleri ile sokağa yansıdı. Saray rejiminin şefinin isteği doğrultusunda tepeden atanan rektörlere karşı başlayan eylemlerin “özerk-demokratik üniversite” talebi ile hızla yayılması, bu alanda biriken öfkenin en önemli yansımalarından biri oldu.
AKP-MHP iktidarı 15 Temmuz darbe girişimini fırsata çevirdiği alanlardan biri de eğitimdi. 15 Temmuz, toplumsal yaşamın hemen tüm alanlarında olduğu gibi üniversitelerdeki ilerici birikimin tümüyle tasfiye edilmesinin de bahanesi yapıldı. Son 5 yıldır hız ve yoğunluk kazanan gerici politikaların tutunup kalıcı hale gelmesi için hemen her şey yapılıyor.
İlerici akademisyenlerin üniversitelerden uzaklaştırılması, eğitimin içeriğinin giderek boşaltılması, tabela üniversitelerin artması, anti bilimsel ve gerici müfredatların uygulamaya sokulması vb. saldırılar her geçen gün artıyor. Üniversite yönetiminin, akademisyenlerin, çalışanların AKP’li kadrolar arasından seçilmesi, rektörlerin ve dekanların tek adamın onayı ile atanması, alanında hiçbir bilgisi olmayan kişilerin üniversitelere getirilmesi gibi uygulamalar üniversitelerin düşürüldüğü perişanlığın bir tablosu gibidir. AKP iktidarı döneminde Türkiye’deki üniversitelerde yaşanan çöküş sık sık raporlara da yansıyor. Türkiye üniversitelerinin sahte ve şaibeli yayınlarda dünya üçüncüsü olması, yükseköğretim kalitesinde 137 ülke arasında 101. sırada yer alması gibi veriler bunların ilk akla gelenleridir.
Hatipoğlu’nun üniversitesi, akademide niteliğin resmi
Son rezaletlerinden biri gericilik cephesinin tanınmış bir yüzü üzerinden kamuoyuna yansıdı. Ünlü televizyon programları ile bilinen Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu’nun, Tıp, Güzel Sanatlar ve Mimarlık, İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler ile İslami İlimler fakültelerinin dekanlıklarını vekâleten yürüttüğü ortaya çıktı. Toplam 8 fakültenin bulunduğu ve 2018 yılında kurulan Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde diğer 4 dekanlığı ise 2 isim yapıyor. Diş Hekimliği ile Sağlık Bilimleri fakültelerinin dekanlıklarını Prof. Dr. Zeynep Güngörmüş, Hukuk ile Mühendislik ve Doğa Bilimleri fakültelerinin dekanlıklarını Prof. Dr. Osman Bilgin üstlenmişler. Rektör ile 8 fakültenin dekanlarının yer aldığı 9 kişilik yönetim kurulu, sadece 3 kişiden oluşuyor.
AKP iktidarının “her ile üniversite” sloganı ile duyurduğu gecekondu üniversitelerin bir sonucu olan bu tabloda üniversite yetkililerinin söyledikleri, durumun vahametini özetler niteliktedir. Üniversite yeni kurulduğu için akademik yapılanmasını henüz tamamlamadığını, bu nedenle de üniversitede Rektör Hatipoğlu dahil bulunan 3 profesörün imza yetkisi açısından dekan vekilleri olarak görevlendirildiğini söyleyen yetkililer, “ek olarak yürütülen dekan vekilliği görevleri nedeniyle bu isimlerin herhangi bir ücret almadığını” vurgulama ihtiyacı duymuş.
Bunun yanı sıra söz konusu “üniversite”ye dair yansıyan bilgiler akademik kadro şahsında eğitimin niteliğinin de bir göstergesidir. Tıp Fakültesi’nde 8 öğretim üyesi bulunuyor ve tamamı doktor unvanına sahip. Profesör, doçent ya da yardımcı doçent olmadığı ifade ediliyor. İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde, üniversitenin internet sitesine göre öğretim üyesi bulunmuyor. İslami İlimler Fakültesi’nde görev yapan öğretim üyeleri arasında profesör, doçent ya da yardımcı doçent bulunmuyor. Sağlık Bilimleri Fakültesi’nde, Dekan Güngörmüş dışında profesör bulunmuyor. Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nde, dekanlık görevini yürüten Bilgin dışında profesör yok. Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi, Hukuk Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakültesi’nde ise hiç öğretim üyesi bulunmuyor. Neyse ki bu fakültelerin, henüz öğrenci kabulüne başlamadığı belirtiliyor.
Antep’teki üniversite daha öncesinde “adrese teslim kadro” tartışmaları ile gündeme gelmişti. Üniversiteye kadrolu büro personeli ilanına başvuranlar arasından KPSS puanı en düşük olan aday seçilmiş ve Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Kara, “Biz de şaşkınız” demişti.
Hatipoğlu’nun “üniversite”sindeki akademik durum üniversitelerdeki niteliksizliğin çarpıcı bir göstergesidir. Hatipoğlu’nun kendisi ise Saray rejimi tarafından aranan ve istenen “akademik kadro”nun bir örneğini teşkil etmektedir. Hatipoğlu’nun kariyeri bir hayli göz doldurmaktadır(!) Hatipoğlu televizyon programlarının yanı sıra İmam Hatip Kur’an Kursları Müdürlüğü yapmış, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Hadis Ana Bilim dalında Kur’an-ı Kerim’in Anlaşılmasında Hadislerin Rolü adlı çalışmasıyla doktor, 2000 yılında da doçent olmuştur. 2017 yılından bu yana YÖK üyeliği bulunmaktadır.
Sadece bir “üniversite”yle ilgili bu gerçekler bile, AKP-MHP gericiliğinin ülkeyi, özellikle de gençliği sürüklemek istediği karanlığı tüm açıklığıyla gözler önüne sermektedir.