Bir kaç gündür bütün haber ajansları ve medyada, “İsrail Hizbullah’ın merkezi karargahını vurdu” haberi manşetlerde yer alıyor. Vurulan yer, Lübnan’ın başkenti Beyrut’un Dahiya bölgesinde bulunan, içinde sivillerin yaşadığı altı bloktan oluşan bir toplu konut alanı. Kimi değerlendirmelere göre saldırılarda 100 tondan fazla bomba kullanıldı. Saldırıda altı blok yerle bir edildi. Sayılar henüz bilinmiyor ama büyük bir katliam yapıldı.
Saldırı gerçekleştirildiğinde Tel Aviv’deki soykırımcı savaş çetesinin başı Binyamin Netanyahu, New York’taki Birlemiş Milletler merkezinde bulunuyordu. Bir savaş suçlusunun ABD emperyalizmi tarafından o kürsüde konuşturulması, “barbarlığı normalleştirme hamlesi” olarak kayıtlara geçti. On binlerce çocuğu katleden cellat takımının başındaki kişi, BM kürsüsüne çıkartılıp savaşı Ortadoğu’ya yayacağını ilan etmesi sağlandı.
Gazze’de olduğu gibi Beyrut’ta da ABD’nin istihbaratı, savaş uçakları ve tonlarca ağırlığındaki bombaları kullanılıyor. Bu bombalarla ne Filistin direnişi bitirilebildi ne Lübnan direnişi bitirilebilir. Liderleri katledilse bile direniş hareketlerinin teslim olmayacağı da biliniyor. Zira direnişi var eden sorunlar çözülmediği sürece halkların direnişi de önlenemez.
Soykırımcı çetenin propaganda aygıtının açıklamaları “haber” diye dünyaya yayılıyor. Altı bloktan oluşan apartmanların akşam saat 19.00’da ağırlığı iki ton olan bombalarla yakılıp yıkılması “olağan” bir habermiş gibi sunuluyor. İşin diğer kötü tarafı, bunların dünyada ve Türkiye’de sorgulanmadan, olduğu gibi haber diye servis edilmesidir.
Haberlerde böyle sunulsa bile, barbarlığa gerekçe uydurmak için harekete geçen İsrail propaganda aygıtı, apartmanların altında silah saklandığı yalanını yaymaya başladı. Soykırımcıların bu açıklamaları da “haber” diye servis ediliyor. Gazze’yi bombalarken de aynı iğrenç yalanlar yayılmıştı. Oysa soykırım savaşı bir yılını doldurmak üzereyken, Gazze’de sağlam bina bırakılmadı ama direniş devam ediyor.
Soykırım saldırısını Beyrut’a taşıyan emperyalist/Siyonist güçler, sınır tanımaz barbarlıklarını “çağın normali” diye dünyaya sunuyorlar. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya başta olmak üzere tüm batılı emperyalistler bu barbarlığın suç ortaklarıdır. İşin merkezinde ABD olsa da diğerleri de şu veya bu düzeyde rol oynuyor.
Emperyalist/Siyonist güçleri soykırım ve barbarlıkta birleştiren esas şey, Filistin ve Lübnan halkları ile direniş hareketlerinin bu barbar sömürgecilere baş kaldırma cüretidir. Onlar halkların bu cüretini yok etmek için barbarlığı normalleştirme, bunu dünyaya kabul ettirme histerisi içindeler. Onları en çok zorlayan ve çileden çıkaran şey, ağır bedeller ödeyen halkların diz çökmemesi, dünyanın en güçlü en donanımlı en zengin en vahşi gücünü oluşturan emperyalist/Siyonist güçlere karşı direnmesidir.
Bugünlerde barbarlık ve halkların direniş iradesi Gazze ve Beyrut’ta karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Gazze ve Beyrut’u Yemen’deki Husiler, Irak’taki İslami direnişçiler, Suriye ve İran destekliyor. Dünyadaki anti-emperyalist/anti-Siyonist güçler ise dayanışma eylemleriyle direnişe destek olmaya çalışıyor. Emperyalist/Siyonist barbarlığı temsil eden İsrail’in safında ise yukarıda adını andığımız emperyalistler, ABD ve Avrupa başta olmak üzere dünyadaki medya tekellerinin çoğu, Amerika’dakiler başta olmak üzere Siyonist lobiler, büyük sermaye tekelleri ve bunların sayısız kurum ve aparatı var.
Başını ABD’nin çektiği emperyalist/Siyonist cephenin bu kadar barbarlaşması, halkların direnişi karşısındaki aczinin göstergesidir. Beyrut’ta iki tonluk bombalarla apartmanları içindeki sivil halktan insanlarla yakıp yıkmak, nasıl bir histeri içinde olduklarını gözler önüne seriyor. Bu saldırılarla halklara ağır bedeller ödetiyorlar, hem de direniş hareketlerinin lider ve kadro kaybetmelerini sağlıyorlar. Son dönemde Hizbullah’ın lider kadrolarından çok sayıda kişiyi öldürdüler. Hasan Nasrallah’ı da öldürmüş olabilirler. Ancak bu onlara zafer getirmiyor. Hizbullah direnişçilerinin balistik füzelerinin Tel Aviv’deki MOSSAD merkezine ulaşmasına engel olamıyorlar. Bir yıldır devam eden soykırıma rağmen Gazze’de işgalcilere karşı direnişi kıramadıkları gibi.
Emperyalist/Siyonist güçler dünyada direnen bir halk görmek istemiyor. Amerikan F-35 savaş uçaklarıyla Beyrut’a iki tonluk bombaların atılması bundandır. Ancak tarihte halkların direniş iradesinin emperyalist barbarlıktan daha güçlü olduğunu gösteren pek çok örnek var. O örneklere yenilerinin eklenmemesi için bir neden yok.